© Ak Gazete 2015

ANKASAM Uzmanı Doğacan Başaran: Rusya ve İran Türkiye'ye harekat için örtülü destek verebilir

ABD’nin Suriye’de kurmayı planladığı ‘terör devleti projesi’ne en büyük cevabın Ankara Zirvesi’nde verildiğini belirten ANKASAM Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doğacan Başaran, “Türkiye ile ABD arasındaki ‘güvenli bölge’ ayrışması, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna tek başına yapacağı harekata Rusya ve İran’ın sessiz kalarak örtülü destek vermesini de sağlayabilir.” dedi.

Dün Ankara’da gerçekleştirilen üçlü zirveye ilişkin değerlendirmelerde bulunan ANKASAM Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doğacan Başaran, dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

“Moskova ve Tahran, İdlib’in radikat grupların güvenli limanı olmasından endişeli”

Doğacan Başaran, “Bilindiği gibi son dönemde Rusya ve İran’ın desteklediği Esad rejiminin İdlib’i ele geçirmeye yönelik girişimleri, Soçi Mutabakatı’nın ihlal edilmesinden dolayı Astan Süreci’nin iflasın eşiğinde olduğu eleştirilerine sebebiyet vermiştir. Bu nedenle de Ankara Zirvesi, tarafların birlikte hareket etme iradelerinin bulunup bulunmadığının görülmesi açısından büyük önem taşımıştır. Zira İdlib konusunda taraflar arasında ciddi görüş farklılıkları bulunmaktadır. Moskova ve Tahran, İdlib’in radikal gruplar için güvenli bir limana dönüşmesinden endişlenmekte ve İdlib’deki terörist unsurların temizlenmesi gerektiğini düşünmektedir. Buna karşılık Ankara ise İdlib’deki teröristler ile sivillerin ayrıştırılmasına olan ihtiyaca dikkat çekmekte, bölgenin ‘Gerginliği Azaltma Bölgesi’ olmasından mütevellit buraya yapılacak bir operasyonda ciddi düzeyde sivil kayıpların yaşanabileceğine vurgu yapmaktadır.” dedi.

“Rusya ve İran, Türkiye’nin endişelerini anlamalı”

İdlib’e yapılacak bir operasyonun Türkiye’ye yönelik yeni bir göç dalgasının başlaması manasına geldiğini belirten Doğacan Başaran, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Suriye İç Savaşı’nın başından beri sığınmacılara sahip çıkarak insani bir diplomasi yürüten Ankara, yeni bir göç dalgasını kaldıramayacağını, sürecin ekonomik maliyetinin ciddi bir yük oluşturduğunu ve en önemlisi de sivillerin arasına karışacak teröristlerin Türkiye’nin ulusal güvenliğine tehdit oluşturabileceğini belirtmektedir. Dolayısıyla İdlib’deki görüş farklılığının giderilmesi, Astana Süreci’nin sürdürülebilirliğinin ön şartı olarak gözükmektedir. Bu noktada Rusya ve İran’ın Türkiye’nin endişelerini anlaması ve müttefiklik hukukuna uygun hareket etmesi elzemdir.”

"Cumhurbaşkanı Erdoğan, güçlü bir iradenin varlığına dikkat çekti!"

Türkiye’nin hassasiyetinin hassasiyetlerinin anlaşılması ve Astana Süreci’nin yürütülmesine ilişkin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın güçlü bir iradenin bulunduğu yönündeki açıklamasını hatırlatan Doğacan Başaran, “İdlib konusunda bir yumuşama beklenmekte ve bu da Ankara-Moskova-Tahran üçlüsünün Suriye özelinde birlikte çalışmaya devam edeceğine işaret etmektedir. Birlikte çalışma iradesi bulunan üçlünün Ankara’da görüştüğü mühim meselelerden biri de Türkiye ve ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölge oluşturması yönünde aldıkları karardır.” dedi.

“Rusya ve İran, Amerikan askerlerinin varlığından ciddi rahatsızlık duyuyor”

ABD’nin Suriye’deki varlığına ilişkin değerlendirmelerin de zirvede gündeme geldiğini hatırlatan Doğacan Başaran, şunları söyledi:

“Rusya ve İran, Amerikan askerlerinin bölgedeki varlığından ciddi rahatsızlık duymaktadır. Türkiye ise bölgede ama ABD’yle birlikte ama ABD’siz mutlaka bir güvenli bölgenin tesis edilmesi gerektiğini düşünmektedir. Moskova, Suriye’nin kuzeydoğusunda farklı bir yapı oluşturulmasından endişelenmekte ve bölgeye dair kararlar alınırken Şam’la ilişki kurulması gerektiğini ima etmektedir. Benzer bir şekilde Tahran da güvenli bölge konusunda Şam’ın egemenliğine dikkat çekmektedir.”

“Türkiye’nin öncelikleri, güvenlik endişeleri hasebiyle değişmiştir”

PKK/PYD/SDG bağlamında da değerlendirmelerde bulunan Doğacan Başaran, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ankara Zirvesi’ne gelirken Rusya ve İran’ın üzerinde uzlaştığı konu, Türkiye’nin Esad rejimiyle temas kurmasının sağlanması ve terör örgütü PYD’ye karşı Türkiye’nin ABD’yle değil de Esad rejimiyle birlikte hareket etmesi için gerekli hamlelerin yapılması olmuştur. Bu yüzden de Beşar Esad, zirvenin hemen öncesinde ülkesinde ‘genel af’ ilan etmiş ve terör örgütü SDG’yi ilk kez terörist olarak tanımlamıştır. Elbette Suriye İç Savaşı’nda gelinen noktada Türkiye’nin öncelikleri, güvenlik endişeleri hasebiyle değişmiştir. Ankara’nın önceliği terör örgütü PYD’nin temizlenmesidir. Bu nedenle de orta ve uzun vadede Ankara-Şam temasının gerçekleşmesi gündeme gelebilir. Lakin burada vurgulanması gereken husus Suriye’nin demokratikleşmesi konusunda Türkiye’nin kararlılığının devam ettiğidir. Dolayısıyla Ankara-Şam temasının gerçekleşmesinin ön koşulu, muhaliflerin de yer aldığı Anayasa Komitesi’nin ülkeyi demokratikleştirecek ve ılımlı muhaliflerin temsil edilmesini sağlayacak bir anayasa yapmasıdır. Zaten Ankara Zirvesi’nde de bu konu net bir şekilde dile getirilmiştir.”

“Türkiye ile ABD arasında ‘Güvenli Bölge’ mutabakatı sağlıklı işlemiyor”

Türkiye’nin ABD’yle uzlaştığı ‘Güvenli Bölge’ mutabakatı da sağlıklı bir şekilde işlemediğini belirten Doğacan Başaran, “Bu durum, Türkiye ve ABD askerlerinin ortak devriyelerinin ikincisinin gerçekleşmemesinden de anlaşılmaktadır. Üstelik söz konusu bölgenin derinliği konusunda da bir anlaşma sağlanabilmiş değildir.” şeklinde konuştu.

“Türkiye ile ABD arasındaki farklılık Ankara Zirvesi’ne de yansımıştır”

ANKASAM Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doğacan Başaran, sözlerini şöyle tamamladı:

“Türkiye ile ABD arasındaki farklılık Ankara Zirvesi’ne de yansımıştır. Nitekim Ruhani, Türkiye-Rusya-İran üçlüsünün üzerinde uzlaştığı konu olan Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması hassasiyetinden hareketle, ABD’nin Suriye’yi bölmeye çalıştığını iddia etmiştir. Erdoğan ise güvenli bölge konusunda ABD’yle somut bir uzlaşıya varılamaması halinde, Türkiye’nin iki hafta içerisinde harekete geçeceğini; bir anlamda kendi göbeğinin bağını kendisinin keseceğini belirtmiştir. Tüm bu gelişmelerden hareketle, Ankara Zirvesi’nin Astana Süreci’ndeki çatlağı gidermeye mühim bir katkı sağladığını söylemek mümkündür. Önümüzdeki süreçte Rusya ve İran’ın Türkiye’nin İdlib konusundaki endişelerini göz önünde bulunduracakları öngörülebilir. Dahası Türkiye ile ABD arasındaki ‘güvenli bölge’ ayrışması, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna tek başına yapacağı harekata Rusya ve İran’ın sessiz kalarak örtülü destek vermesini de sağlayabilir. Hatta bu süreç, Esad rejiminin terör örgütü PYD’yle olan işbirliğini kesmesine de vesile olabilir. Kısacası Ankara Zirvesi, İdlib’de tıkanma noktasına gelen Astan Süreci’ne derin bir nefes aldırmıştır. Bu sebeple de Astana Ruhu’nun Suriye’nin geleceğinde belirleyici olmaya devam edeceği öne sürülebilir.”

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER