Başka İstanbul yok!
TÜRKİYE“İstanbul’a hep birlikte sahip çıkmalıyız” diyen Vali Vasip Şahin, artan nüfusa rağmen megakentin dünyanın en önemli kültür miraslarından biri olduğunu söyledi. Trafik ve kentleşmeye odaklandıklarını belirten Şahin, eğitimden kültüre, sokaktan nezakete her değeri korumak için çalıştıklarını aktardı.
Göreve geldiği günden bugüne değin İstanbul için büyük gayret göstererek İstanbulluların sevgisini ve güvenini kazanan İstanbul Valisi Vasip Şahin ile İstanbul’u konuştuk. Dünyadaki birçok ülkeden büyük olan şehrin büyüklüğü oranında çözüm bekleyen sorunları var. Kararlı bir politika ve liyakat sahibi yöneticilerle hepsi de çözülebilecek sorunlara karşı Sayın Şahin’in çözüm odaklı bakışı biz de ümit uyandırdı. İstanbul Türkiye’nin özeti olan bir şehir. Dolayısıyla bizleri en naif bir şekilde ağırlayarak sorularımıza cevaplar veren İstanbul ve vatan sevdalısı Sayın Valimizle bir anlamda Türkiye’yi konuşmuş olduk. Hepinize hayırlı haftalar dileyerek röportajımızı istifadenize sunuyoruz efendim...
- İstanbul’un en temel problemi nedir ve nasıl çözülür?
İstanbul’da her şey büyük olduğu için tek bir problem belki doğru bir tanımlama olmaz. İstanbul’un en önemli temel problemlerinden birisi kentleşme imar ve yerleşme sorunudur. Bir diğeri trafiktir. Güvenlik olgusunu katmıyorum, konjonktürel bir olgu. Güvenlik bizim en önemli alanlarımızdan birisi. Yine eğitimde artması gereken fiziki yapılaşma sorunu var. Sporda tesisleşme ihtiyacımız var. Hükümetimiz bu konuda gerçekten çok ciddi destekler veriyor. O noktada bir ödenek sıkıntısı çekmiyoruz.
NEZAKET KAYBOLDU
- İstanbul’un tarihi dokusunu korumak için neler yapılıyor?
Özellikle vakıflar genel müdürlüğünün cami, medrese tarzı ve onların envanterinde bulunan eserlerin onarımında gösterdiği ciddi gayret var. Önceleri Özel İdare olan daha sonraları Yatırım İzleme Koordinasyon Başkanlığı olarak çok ciddi restorasyon çalışmalarımız var. Yine belediyelerimizin bu konudaki yatırımları ve çabaları devam ediyor. İstanbul herhangi bir şehir değildir. İstanbul adeta bir tarih arşivi gibi, bir medeniyet arşivi gibidir.
- İstanbullu olma kültürü kayboluyor. O eski beyefendiliğin yaşatılması için neler yapılmalı?
İstanbul’da bu kültür az da olsa hala yaşayan insanlar tarafından canlı tutulmaya çalışılıyor. Bu rol model insanları toplumun önüne çok daha fazla sürmemiz lazım. Bir aydınımız, “Estağfurullah ve efendim kelimelerini unuttuk” diyor. Bunları tekrar ihya etmemiz lazım. Büyük küçük, fakir zengin, ast üst, memur amir kim olursa olsun. Nezaket kelimelerimiz günlük dilimizde yer almalı ve o muhafaza edilmeli. Gençlere örnek olmalı onlardan başlanmalı. Nezaketi bu coğrafyadan daha fazla Avrupa’da görmek insanı üzüyor. Çünkü biz gerçekten ciddi bir nezaket toplumuyduk. Bir binanın diğer binanın güneşini kesmemesi gerektiği kadar komşu hakkına saygılı, penceresini kapısını ona göre düzenleyen bir medeniyetin sahipleriyiz. Ama bugün trafikte 5 saniye tolerans gösteremiyoruz. Bunlardan süratle kurtulmamız lazım.
- İstanbul’daki kültürel çalışmaları nasıl buluyorsunuz?
İstanbul’un hemen her tarafında çok ciddi faaliyetler yürütülüyor. İstanbul’un bir vizyonu var. Sadece Türkiye’ye değil aynı zamanda dünyaya da medeniyet tekliflerinde bulunma kapasitesine sahip bir şehir. Bu anlamıyla ciddi uluslararası organizasyonlar yapılıyor. İstanbul aynı zamanda bir kongre şehridir, kongre turizmi de ivme kazanacaktır.
TEKLİ EĞİTİME GEÇECEĞİZ
- Eğitim problemleri nelerdir?
İstanbul’da üniversite dahil 3.5 milyon öğrencimiz var. Altyapıda hâlâ birtakım eksiklerimiz var. 2019 vizyonu içerisinde Sayın Başbakanımızın tüm Türkiye’de tekli eğitime geçme gibi bir hedefi var. Bunu yakalamak için var gücümüzle çalışıyoruz. Diğer taraftan da öğretmen kalitemizin daha da geliştirilmesi noktasında hızlı bir hizmet içi eğitim programları uygulaması devam ediyor. Çağımız bilgi çağı. Neredeyse 3-5 yılda bilginin mahiyeti değişiyor. Hıza ayak uydurmamız lazım.
- İstanbulludan beklentiniz nedir?
İstanbul sadece bizim şehrimiz değil. Bizden önce bu şehre emek vermiş bu şehre gözü gibi bakmış, bu şehri bir dantel gibi işlemiş olan o eskilerin de şehri. Onların emekleri var, onlara saygı duymalı ve onları yaşatmalıyız. İstanbul bu anlamda insanlığa ait bir şehir. İnsanlığa saygı adına bu şehri korumak durumundayız. İkincisi yine burada yaşarken başkalarının da yaşadığını ve en az bizim kadar rahat yaşamaya haklarının olduğunu düşünerek dikkatli bir davranış modelini benimsememiz gerekir. Trafikte, sokakta, çevreyi kullanırken ona göre davranmalıyız.
“Anne gibi göğsüne yaslandığım İstanbul”
- İstanbul şairlere ilham olmuş şiir gibi bir şehir… Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Yahya Kemal ve Necip Fazıl şaheserler yazmışlar. Bu şehre gelip de şiir yazmayan şair yoktur. Çok bilinmeyen Hüseyin Emin Öztürk’ün güzel bir şiiri var mesela... “Dolaşır dilden dile bir aşkın hikayesi/Şahitmiş olanlara hüzünlü kız kulesi/Çalınır Çamlıca’da o günlerin bestesi/Dinledikçe her akşam hislendiğim İstanbul/Anne gibi göğsüne yaslandığım İstanbul.” Yine Yavuz Bülent Bakiler’in, Ziya Osman Saba’nın İstanbul ile ilgili şiirleri. Bu kentle ilgili dile yazılan her şiir güzeldir. Çünkü İstanbul güzel bir şehir, şiir gibi bir şehir.
- Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
İstanbul’a hep birlikte emek vermeliyiz. İstanbul’a hep birlikte sahip çıkmalıyız. İstanbul’un fiziki yapısını tarihi eserlerine çevresine dikkat etmeli, onu korumalıyız. Kültürel birikimine, yaşantı modeline sahip çıkmalı ve yeniden ihya etmeliyiz.
AFETE KARŞI NE KADAR HAZIRLIKLIYIZ?
- Yakın zamanda şehir önemli bir yağış afeti atlattı. Muhtemel afetlere karşı ne gibi önlemler alınıyor?
İstanbul son yıllarda görmediği iki önemli yağışla bu yıl karşılaştı. Birinci yağışta daha çok su baskınları oldu ama, ikinci yağışta dolunun ve fırtınanın yol açtığı başka diğer maddi hasarlar oluştu. Tabii altyapımızı daha da güçlendirmemiz lazım. Büyükşehir’in bu hususta daha önce yaptığı birçok çalışma var; bundan sonra da birtakım altyapı yatırımlarına girecek. Devlet Su İşleri bu konuda hem belediyeye destek hem de kendi görev alanında yapabileceği işler var. Onlar da bir taraftan onları planlıyorlar. 18 Temmuz’da ilk yağış ile ilgili söyleyecek olursam bizim yaptığımız tespitlerin neticesinde aşırı yağıştan kaynaklanan zararlar 3017 konut, 515 işyeri ve 379 araç bundan etkilenmiş. Şu ana kadar da bin 707 haneye 3 milyon 142 bin lira yardım yapmışız. İkinci yağış ile ilgili tespitlerimiz de devam ediyor.
DEPREMİ UNUTMAMALIYIZ!
- Afetlerde vatandaşlarımıza ne gibi görevler düşüyor?
İnsanlarımız öncelikle yardım konusunda asgari bilgiye sahip olmalı. Seli hamdolsun hafif atlattık ama İstanbul’u bekleyen bir deprem tahmini var. Buna öncelikle İstanbulluların hazır olması lazım. Kamu binalarında çok büyük bir kısmında iyileştirme yapıldı. Depreme karşı güçlendirme yapıldı, veyahut yıkılıp yeniden yapıldılar. Ama özel mülkiyete tabi konut ya da iş yerlerinde bu kadar ciddi bir mesafe alınamadı. Bununla ilgili meclisimiz kentsel dönüşüm yasasını çıkardı, yenisini hazırlıyor. Hükümetimiz bu konuda çok ciddi adımlar atıyor, kararlı bir duruş sergiliyor. Ancak burada biz İstanbullular olarak biraz daha yardımcı olmamız bu konuda önceliğimizin kendimizin, ailemizin ve şehrimizin can güvenliğini sağlayıcı bir anlayışla belirlemeliyiz.
Dualar, o gece korkuyu yüreğimizden söküp aldı
- 15 Temmuz işgal girişimi hakkında neler söylersiniz?
O gece milletimizin tarihinde hemen hemen hiç yaşamadığı bir ihanete maalesef şahit olduk. Bu millet ve bu ülke böyle bir ihaneti hak etmemişti. Bugün hâlâ geriye dönüp baktığımızda kâbus gibi bir cinnet hali gibi bir şey yaşadığımızı düşünüyorum. Size emanet edilmiş silahlar, üniformalar, unvanlar, imkanları size emanet eden insanlara karşı doğrultuyorsunuz. Böyle bir ihanet, vefasızlık ve böyle bir nankörlüğü herhalde biz tarihimizin hiçbir döneminde yaşamadık. Birtakım kalkışmalar, isyanlar yaşandı ama bu türden bir darbe yaşanmadı. Ama hamdolsun Cenab-ı Hak o gün çok açık bir şekilde bu millete, bu ülkeye, gönül coğrafyamıza yardım etti. Anadolu’nun ağzı dualı insanları, milletimizin ve bizleri yönetenlerin yüreğinden korkuyu çekip aldı.
- Bu girişimlerin tekrarının yaşanmaması için ne yapmamız gerekir?
Bunun tekrarı ile karşılaşmamamız için bir defa kendi insanımızı çok iyi yetiştirmemiz gerekir. İnsanların saygı duyacağı, güveneceği, soracağı, danışacağı büyükleri, alimler, bilginler olacak. Bu olmazsa bu sefer “neyi kimden nasıl soracağınız”, başka bir sorun olarak ortaya çıkar. Vasip Şahin kimdir?
1964’te Bayburt’ta doğdu. Çocukluk ve okul yıllarını Erzincan’da geçirdi. İlk, orta ve lise eğitimini Erzincan’da tamamladıktan sonra üniversite eğitimi için İstanbul’a geldi ve 1985 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. 1986 yılı Haziran ayında Erzincan’da kaymakam adayı olarak göreve başladı. 1987 yılında bir yıl süre ile İngiltere’de inceleme ve araştırmalarda bulundu. Daha sonra sırasıyla; Kastamonu - Küre, Malatya - Pütürge ilçelerinde Kaymakamlık, Muş Vali Yardımcılığı, Bolu - Mudurnu, Ankara - Kızılcahamam ilçelerinde Kaymakamlık ve Düzce’de Vali Yardımcılığı yaptı. 2003 yılında İçişleri Bakanlığı Hukuk Müşaviri ve Sivil Savunma Genel Müdürlüğünde Daire Başkanı olarak görevde bulundu, Eylül 2005 - Ağustos 2008 tarihleri arasında İller İdaresi Genel Müdür Yardımcısı, 5 Ağustos 2008 tarihinden itibaren ise İller İdaresi Genel Müdürü olarak görev yaptı. 2010’un Mayıs ayında bir dönem Vali Yardımcılığı görevinde bulunduğu Düzce’ye Vali olarak atandı, 3 Ağustos 2012’de ise Malatya Valisi oldu. 16 Eylül 2014 günü yayınlanan kararname ile İstanbul Valisi olarak atandı. Evli, üç çocuk ve iki torun sahibi.
İlginizi Çekebilir