© Ak Gazete 2015

Batı'nın uydurma süper kahramanlarına karşı bizim gerçek kahramanlarımız

Günümüzde teknolojinin iyice ilerlemesiyle hayatımızın her köşesine sızan Batı özentiliği nedeniyle özellikle çocuklarımız büyük bir tehdit altında; Spiderman, Superman, Elsa... Liste uzayıp gidiyor. Fakat bu 'özenti yaşam'a bir son vermeli ve bizim gerçek kahramanlarımız çocuklarımız için bir örnek olmalı. Hz. Hamza, Hz. Ali, Dede Korkut, Seyit Onbaşı, Ömer Halisdemir gibi kahramanlarımız...

 

 

Necmi Efe 6 buçuk yaşına girmiş, zıpır bir çocuk. En büyük eğlencesi apartmanlarının bahçesinde toprakla oynamak, ev içinde garip deneyler yapmak, kardeşiyle gerek duvara, gerekse koltuk tepelerine tırmanmak. Ekranla oldukça ölçülü bir ilişkisi var. Ailecek izledikleri filmler ve ufak çizgi film saatleri... Zaten dışarda vakit geçirmeyi daha çok seviyor. Efe, geçtiğimiz yıl ilkokuldan önce okul disiplinini öğrenmesi ve okumaya hazırlanması için bir anaokuluna gönderilmiş. Çocuk da, anne de en başta oldukça heyecanlı. Ancak ilk günlerin heyecanının ardından Efearkadaşlarıyla bazı sorunlar yaşamaya başlamış. Ortak oyunlar bulmakta zorluk çekmişler. Efe, onları kendi oyunlarının içine çekmeye çalışmış. Zaman zaman bunu başarmış da. Ama çok zorlanmış. Bir gün annesine gelip şu cümleyi kurunca meselenin gerçek nedeni ortaya çıkmış: “Anne arkadaşlarım beni değil Spiderman’ı seviyor.

Bunu bana anlatan genç bir anne. Okul çağındaki çocukların çoğunun kahramanlı kıyafetler giydiğini, bu tür kırtasiye ürünlerini kullandığını söylüyor. Hatta Necmi Efe’nin bir arkadaşı sürekli Spiderman maskesiyle dolaşıyor, bunu çıkarmayı da reddediyormuş. O benliğiyle yaşamayı kabul etmiş. Şaşırdığınızı sanmıyorum. Eğer bir çocuğunuz yoksa bile okulda, parkta, otobüste başınızı sağa sola çevirip Superman kıyafetleri, spiderman oyuncaklı, Elsa kostümlü birçok minik kahraman görebilirsiniz. Tabi bu tek başına bir sorun değil. Ama çocuğun bu kahramanları rol model alacak kadar çok izlemesinde ve oyunlarını bile bunun üzerine kurmasında bir sorun olabilir. Bu durumda ister istemez akıllara şu geliyor: Bizim çocuklarımızın gerçek kahramanları kimler olmalı?

 

 

HZ. HAMZA'DAN ÖMER HALİSDEMİR'E

Bizim kültürümüzde tüm ithal kahramanları unutturacak kadar kuvvetli hikayeler var. Her biri çocuklar için gerçek- sağlıklı örnekler olabilir. İlk akla gelenler arasında Hamzanâmeler’le yüzyıllardır coğrafyadan coğrafyaya maceraları anlatılan Hz. Hamza, yine Hz. Ali’nin cengaverliği ve savaşları,Seyit OnbaşıKoca YusufKeloğlan15 Temmuz kahramanları... Liste uzayıp gidiyor. Biraz araştırınca karşınıza çok güzel örnekler de çıkabiliyor. Örneğin Hz. Davut’un hikayesi. Kur’an-ı Kerim’de de anlatıldığı gibi Davut Peygamber çok iyi bir demir ustasıydı. Hatta bazı menkıbelere göre öyle kuvvetliydi ki elleri demiri eritir, şekil verirdi. Bu bir süper kahraman özelliği gibi durmuyor mu? Hz. Fatima’nın, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in nice hikayesi de bu kapsamda düşünülebilir... Mesele bunları çocuklara anlatmanın yollarını bulmak. Onlara hitap eden hikayelere, animasyonlara dönüştürebilmek.

 

Seyit Onbaşı

 

Hasan Aycın, yıllardır bu konular üzerine düşünen araştıran, çalışan isimlerden biri. Aycın daha önce Keloğlan hikayeleri ve Sahipkıran gibi romanlar üzerine çalıştı. Bu konuda çalışmalar yapmaya da devam ediyor.Reyhan Çorak da Aycın’ın izinden giderek Hamzanâmeler üzerine çalışan başka bir isim. Bir süre önce Hamzanâme hikayelerini hazırladığı kitabında, Hz. Hamza’ya atfedilen keyifli hikayelerin okura aktarılmasını sağladı.

 

Reyhan Çorak

 

Çorak, bizim kahramanlarımızın çocuklara anlatılabilmesi için öncelikli olarak görevin Milli Eğitim’e düştüğünü söylüyor. Çorak şunları anlatıyor:

Tarihi figürlerin kişilik özellikleri daha çok vurgulanarak, küçük dimağlara sunulmalıdır. Detaylı malumatı da üst sınıflarda yer verilmeli. Ayrıca son dönemde çocuklara yönelik hikaye ve çizgi film üretiminde bir artış gözlemleniyor. Eğer yazarın kendisini sunması ve yayıncının para kazanmasının ötesinde, gelecek kuşakların kişiliklerine yatırım yapma anlamında bir hizmet hedefleniyorsa, bu ürünlerdeki karakterlerin imgesel yapıları konusuna daha profesyonel bir gözle bakılmalıdır.” Bu konunun milli bir politika olması gerektiğini söyleyen Çorak, yaşananların sömürgeci zihniyetin modern çabalarıyla ilintili olduğunu vurguluyor. Çorak şunları anlatıyor: “Günümüzün sömürgeciliği “ihtiyaç üretme”ye dayanıyor; geçen yüzyıllarda olduğu gibi kaba kuvvete dayanmıyor. Bunun yerine, sömürülenlerin rızasını hedefliyor. Bu amaçla, sömürenlerin hayat tarzını benimsemiş ve bu hayat tarzı içinde kendi kimliği asimile olmuş bir sınıfın oluşturulması gerekiyor. Bu sınıf, çocukluğundan itibaren zihni Batılı imgelerle bombardıman edilmiş, bu nedenle artık kendi insanını anlama yetisini kaybetmiş, anlamadığı yerde öfkelenmekten başka bir şey yapamayan, bu nedenle çözüm üretemeyen, her şeye karşı olmayı bir aksiyon zanneden, kendi zihni içinde sıkışmış kalmış insanlardan oluşan bir sınıftır. İçinde bulundukları bu zor durumdan ve barındırdıkları patolojik öfkeden dolayı tetiklenmeye ve manipüle edilmeye çok uygundurlar. Teknolojinin bir başka ürünü olan sosyal medya burada devreye girdiğinde, o ülkede büyük çalkantılar ve kaos oluşturmak artık çok kolay hale geliyor.

 

Koca Yusuf

 

DİRİLİŞ VE PAYİTAHT İYİYE İŞARET

Meryem Uçar bir süre önce Kim Tutar Bizi başlıklı çocuk kitabının yayına hazırlanmasını sağladı. 15 Temmuz’un kahramanları üzerinde durulan kitap, bir nevi “Nasıl süper kahraman olunur?” sorusunun cevabını veriyor. Kendi kahramanlarımızı bazı pedagojik kaygılar nedeniyle çocuklarımıza anlatamadığımızı söyleyen Uçar, “Kahramana ihtiyacı olan çocuklarımız kendi kahramanlarımızı öğrenemediklerinden Batı kaynaklı olanlarla bu ihtiyaçlarını tatmin ediyorlar.” diyor. Uçar, fikirlerini şöyle anlatıyor: “Elbette pedagojik kaygılar dikkate alınmalı ama şiddetin hemen her çeşidini görsel olarak izleyen, savaş oyunlarının her çeşidini dijital ortamda oynayan çocuklara, bu kaygının sınırlarını biraz daha genişleterek metinler hazırlanabilir. Şimdilerde daha umutluyuz ki çocuklarımız artık diziler, çizgi filmler, kitaplar sayesinde bizden kahramanlarla tanışmaya başladı. Diriliş Ertuğrul, Payitaht vb. izliyorlar; Ertuğrul Gazi’nin kullandığı aksesuarları kullanıyorlar. Bunlar -dozu aşılmadığı müddetçe- iyiye işaret.”

 

15 TEMMUZ ÖNEMLİ

15 Temmuz gecesini yaşayan, olanlara şahit olan çocukların kahraman kelimesi üzerine daha derinlikli fikirlere sahip olabileceğini söyleyen Uçar, “15 Temmuz’u az çok hisseden her çocuk, o gece dışarıda olan hemen herkesin aslında birer süper kahraman olduğunu düşünür bence. Jete, tanka, kurşunlara kafa tutan insanlardan bahsediyoruz. O insanlar da içlerindeki gücün sınırını bilmiyordu ama içinde bulunulan zaman ve mekân onların güçlerini ortaya çıkardı. Hiçbirinin de yaptıklarını kahraman olmak için yaptığını sanmıyorum. Kurtarılacak bir vatan vardı ve insanüstü bir güce ihtiyaç duyuldu. Birçoğumuz kendimizdeki gücü keşfettik o gece. Çocuklarımıza anlatmamız gereken şey, hepimizin içinde bir kahramanın yattığı ve her an uyanabileceğidir.” diyor. Uçar ayrıca, Batılı kahramanlarla baş edebilmek için sürekli üretim yapmamız gerektiğini söylüyor.

 

15 Temmuz şehidi Demet Sezen

 

AŞIRI SESSİZ KAHRAMANLAR ÜLKESİ

Mevlana İdris çocuk edebiyatıyla ilgili önemli çalışmalar yapmış bir isim.İdris, çocukların somut ya da soyut kahramanlara ihtiyaç duyduğunu söylüyor. İdris şunları ifade ediyor: “Çocuk bir kahraman figürünü çevresinde yoksa da kendisi oluşturabilir, nesnelere anlam yükleyebilir. Bir çubuğu uçan bir ata, bir tel parçasını gezegenler arası bir uzay gemisine çevirebilen çocuk muhayyilesi, şahsiyet anlamında da elbette bir insan kahraman modelini zihninde oluşturacaktır.

 

ÜRETMEZSENİZ ÜRETİLENİ İZLERSİNİZ

“Çocuklarımız kültürel dayatmaya maruz kalıyor” bağlamındaki sızlanmalarla sebeplerin değil sonuçların yargılandığını söyleyen İdris, “Üretmezseniz, üretileni izlersiniz, bu kadar basit. Buğdayı ekip biçmez, fırını yapıp ekmeği pişirmezseniz, gider bakkalda başkasının ürettiği ekmeği alırsınız. O ekmeğin tadı, dokusu filan başka bir bahis” diyor. “Bir çocuk politikanız var mı, yok mu? Ülkemizdeki çocuklar için görsel malzeme üreten stüdyo ya da atölyelerin nitelik ve nicelik ölçümleri var mı? Bu yapılar ayakta kalabiliyor mu?” gibi soruların önemli olduğunu vurguluyan yazar, “İslâm öncesi ve sonrası tarihi somut kahramanlarla dolu olduğu gibi Dede Korkut, Hamzanâme gibi yazılı kaynaklar da adeta bir ilham gezegeni gibidir. Ama kahraman deyince yalnızca tarihsel kişilikler anlaşılmamalı. Yaşadığımız günlerin içinden de bu günün çocuk kalbinin ritmine uygun değişik alanlardan kahramanlar çıkabilir” ifadelerini kullanıyor.

 

Dede Korkut

 

BİR MERKEZE İHTİYAÇ VAR

Temsil ettiği sembolik değerler bakımından ‘başka kültüre’ ait kahramanlara yan gözle bakmak veya diş gıcırdatmanın çözüm olmadığını belirten İdris, “bütün ezici ve kapsayıcı sonuçlarını küresel olarak hissettiğimiz görsel ve dijital dünyanın içinde, adalet ve iyiliğin bayrağını yeniden yükseltebilmek için, kendi derinliklerimizin içine dalabilecek ve sonra dönüp bugüne, yarına, değişmeyen değerlerimizi yeni bir dille söyleyecek sanatçılarımıza ihtiyaç var. Bu sanatçılar, yazarlar, düşünenler yok mu, var. Ama bunları bir araya getirecek, günlük hayat kavgasının dışında konumlayacak bir ele, merkeze de ihtiyaç var” diyerek bir öneride de bulunuyor.

İdris, “ucuz diye filmleri, çizgi filmleri dünya pazarlarından aldıkça yani kendiniz üretmedikçe bu sızlanmalar sürecek” cümlesini de ifalerine ekliyor.

(Yeni Şafak)

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER