Ekrem’in ipini kim çekti? Kemal Kılıçdaroğlu mu? Şişkin ego, kibir balıkçıda patladı
GÜNDEMYeni Şafak yazarı İbrahim Karagül'ün bugünkü köşe yazısı
Ekrem kumardı, oynandı ve bitti
İstanbul’a bir kar yağdı, Ekrem İmamoğlu’nun bütün birikimlerini, 2023 hazırlıklarını, büyük büyük laflarını, hayallerini, siyasi planlarını süpürdü.
Özgüven patlaması, görgüsüzlük, kibir, pişkinlik, istihzalı gösteriler, güvendiği çevrelerin pohpohlamaları yerle bir oldu.
On binlerce insanın sabaha kadar yollarda kalması, yüzbinlerce insanın evinden çıkamaması, en basit belediye hizmetinin yapılmaması umurunda değildi.
BALIKÇI PAZARLIĞI VE EKREM’İN EGOSU: İSTANBUL BİR HİÇTİ!
Şehrin ana caddelerinin bile açılmaması, belediye otobüslerinin yollarda kalması, tuzlama araçlarının kendini bile kurtaramaması Ekrem’in egosunun yanında bir hiçti!
Böyle bir sorumluluk hissetmiyordu bile. Büyük bir kriz yaşanıyordu ve o nasılsa birkaç süslü lafla bunu da üstünden atardı. Rahattı. Çünkü bütün işlerini bugüne kadar öyle halletmişti.
İstanbullunun öfkesi burnundayken o gidip İngilizlerle rakı-balık yapıyordu. Nasılsa olağanüstü bir durum vardı. Nasılsa kimse dışarı çıkamazdı. Nasılsa kimse bu toplantıyı bilemezdi. Kimse fark etmezdi. Bir şeyleri gizlemeyi biliyordu. O bu konuda zaten mahirdi!
O PAZARLIK NEYDİ? AMA ‘GAZ’ PATLADI!
İstanbul çökerken o İngilizlerle Türkiye projeleri konuşuyor, büyük lider havaları estiriyor, kendini uluslararası kurtarıcı proje olarak pazarlıyor, ABD ile, Avrupa ile, İngiltere ile iş tutuyordu.
Başka ne pazarlıklar yapıyordu, bilmiyoruz. Tahminlerimiz elbette var. Ama bilmiyoruz!
Büyük adamdı, büyük kurtarıcıydı, yeni Atatürk’tü, Fatih’ti, Yavuz’du vs.. Öyle şişiriyorlardı, öyle besliyorlardı, öyle gazlıyorlardı. O da inanıyordu. Oysa sahip olduğu tek şey, kibri, egosu bir de beceriksizliğiydi.
“SİYASİ ŞAKLABANLIK” GÖSTERİSİ, ALAYCILIK..
Bu görgüsüzlüğü, çiğliği birileri kullanıyordu. Aslında kendisi değil, kendisine yüklenilen rol projeydi. Çünkü bu rol kendisinin değil, başkalarının hesabıydı. O, kendi hesabı zannediyordu. Onlar da onu öyle kullanıyordu. Bu bir alışverişti.
İstanbul, son yılların en kötü çaresizliğini yaşarken o, İstanbul’u, İstanbul halkını, kendine oy verenleri bile umursamıyor, mahcup ediyordu. Milletin tepkisini küçümsüyor, alaycı cevaplar veriyor, hâlâ sağa sola sataşıyordu.
Dünyanın en özel kenti İstanbul’u rezil bir durumda bırakırken bile yüzündeki alaycılık eksik olmuyor, bir tür “siyasi şaklabanlık” gösterisi yapıyordu.
İMAMOĞLU’NUN İPİNİ KILIÇDAROĞLU ÇEKTİ!
Balıkçıdaki görüşmeyi kim sızdırdı? O fotoları kim servis etti? Ekrem’i kim böyle kötü bir zamanda yakaladı? Bu oyunu ona kim kurdu?
Kendi beceriksizliği mi, basiretsizliği mi, güç zehirlenmesi mi? “Dümdüz giderim, kim ne yapabilir ki” düşüncesi mi? Bütün bunlar kendi partisinin, genel merkezinin kurduğu tezgâh olmasın!
Yoksa birileri ipini mi çekti? İçinde bulunduğu ittifak halkası, kendi partisi, kendi Genel Başkanı onu taşıyamaz hale mi geldi? Bir süredir Kemal Kılıçdaroğlu ile aralarında devam eden soğuk savaş sıcak savaşa, “adam harcamaya” mı dönüştü?
MERAL-EKREM DAYANIŞMASI DA NE OLUYOR? BU NE SESSİZLİK?
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu neden sessiz kaldı? Ekrem’i neden savunmadı? İYİ Parti neden savunmadı? Meral Akşener neden destek vermedi? Hani ona “İstanbul’un fatihi” diyordu!
İttifak’ta yer alan diğer partiler, İstanbul rezilliği ile ilgili neden tek bir yorum yapmadı? Hepsi birden neden sustu? Olur olmaz her konuda, en basit konularda bile açıklama yapanlar bu sefer niye sustu?
Kılıçdaroğlu ile çatışma yaşarken Akşener’le dayanışması çarpıcıydı. Bu yakınlık nereden geliyordu? Hangi güçler, çevreler, hangi hedefler onları yakınlaştırmıştı?
Meral Akşener Ekrem’i, Kemal Kılıçdaroğlu Mansur’u öne çıkarıyor, aslında birbirlerine gözdağı veriyorlardı.
ADAM CHP’LİLERİ BİLE ALDATTI. YA MUHAFAZAKÂR MUHALEFET?
Peki, ne oldu? Muhalefet ittifakı bütünüyle neden sustu. Ekrem’e neden hiç destek vermedi. Neden onu bu çaresiz durumdan kurtaracak tek bir adım atmadı?
CHP medyası, sosyal medya ekipleri neden arkasında durmadı? Hatta yer yer eleştiriye geçti. Kendi çevresini bile aldattı, zor durumda bıraktı, yalancı çıkardı.
Kimsenin onu savunacak, sahip çıkacak, coşkuyla destek verecek mecali kalmadı. Erdoğan’a ders vermek için Ekrem’e oy veren “muhafazakâr muhalefet”in bile cümle kuracak hâli kalmadı.
EKREM’İN İPİNİ ÇEKTİLER
Ekrem’in ipini çektiler. O, Cumhurbaşkanı olacağını sanıyordu. Uluslararası pazarlıklara girişiyordu. Kendi partisini, genel başkanını yok sayıyor, eziyordu. Popülerlik, şöhret, şımartılmışlık bütün ölçüleri biçip atmıştı çünkü.
Ekrem’in adaylığı bir projeydi. O zamanlar bunları çok yazdık. Mesele parti, siyaset değildi. Kimin belediye başkanı olacağından çok daha öte bir meseleydi.
KILIÇDAROĞLU HARCADI! O BİR KUMARDI, OYNANDI, BİTTİ!
Başka endişelerimiz vardı. Davalar açıldı. Ama gelinen noktada bu endişelerin doğruluğu ortaya çıktı. Ekrem’i şimdi kendi partisi, kendi Genel Başkanı tehdit görüyor. O harcadı, harcıyor.
Bırakın Cumhurbaşkanlığını, o, bir daha İBB Başkanı bile olamayacak. Aday bile olamayacak. Bir kumardı, oynandı ve bitti.
İlginizi Çekebilir