© Ak Gazete 2015

Hırsız iz bıraktı

Emin Pazarcı'nın köşe yazısı

Artık hiç tereddüdüm kalmadı. İddialıyım ve rahatlıkla söyleyebilirim. İstanbul’da planlı ve sistemli bir oy hırsızlığı yapıldı. Sonucu etkiler ya da etkilemez. Ne fark eder? Bu çok önemli değil. Ortada işlenmiş bir suç var. Bizim için önemli olan da bu. Hırsız, Binali Yıldırım’ı hedef aldı. Oylarını çaldı. O’nun hakkına ve hukukuna tecavüz etti.

Üstelik arkasında iz de bıraktı.

Bu izden hareket ederek rahatça bulunabilir. Yakasına yapışılabilir. Gerisi çorap söküğü gibi gelir. Suç ortakları varsa hepsi ortaya çıkarılabilir. Yeter ki kararlılıkla üzerine gidilebilsin.

Bakın neler oldu:

İtirazlar başlayıp tepkiler yükselince paniğe kapılanlar çıktı. Delil yok etme çabasına girdiler. Seçim Kurulu’nun sitesinde Binali Yıldırım’ın “sıfır” oy aldığı yazılan bazı sandıklardaki oylar, gerçek rakamlarla değiştirildi.

İlginçtir, bu sandıklara henüz itiraz yoktu. Kimse “Bakın buraya yanlış yazılmış” dememişti. Herhangi bir tepki ve uyarı gelmemişti. Ama bu işi yapan ya da yapanlar, hangi sandıkta ne kadar oy çaldıklarını biliyordu. Panik içinde harekete geçildi, düzeltmeler yapıldı, gerçek rakamlar yazıldı.

İşte size kapı gibi delil…

Oy hırsızları iz bıraktı. Yaptıkları işi temizlemek isterken, kendilerini sıkıntıya soktular. Delil yok etmek isterken, arkalarında çok sağlam deliller bıraktılar. Buradan hareket edilerek, tamamı tespit edilebilir. Artık, cumhuriyet savcılarının görevidir bu. Ortada milli iradeyi hedef alan çok ciddi bir suç var. Üzerine kararlılıkla gidilmeli. Gidilmeli ki, on yıllardır dillendirdiğimiz “temiz toplum” hedefine ulaşabilelim. Gidilmeli ki, bir dahaki seçimlerde aynı sıkıntıları yaşamayalım.

Yapanın yanına kâr kalmamalı artık.

Çünkü oy namustur. Hangi partiye ya da adaya verilirse verilsin, vatandaşın kullandığı oya sahip çıkmak ise devletin görevidir.

***

İtirazlar sürüyor, seçim süreci devam ediyor, bazı yerlerde oylar yeniden sayılıyor. Hem de hâkim teminatında ve şeffaf bir şekilde. Hep birlikte izliyoruz, naklen yayın yapılıyor.

Ama bundan rahatsız olanlar var.

“Niye” derseniz, kendilerine göre mazeretler üretiyorlar. “Hukuk” diyorlar, birtakım gerekçelerin arkasına sığınıyorlar. Tabii onların hepsi hikâye! Çünkü hukuki düzenlemelerin ulaşmayı hedeflediği nokta adalettir. Adaletin sağlanamadığı yerde hukuki düzenlemeler ne işe yarar?

O yüzden hem Kemal Kılıçdaroğlu, hem de Ekrem İmamoğlu hiç de hoş bir görüntü vermediler bu süreçte. “İlle de mazbata” diye tutturdular. Süreç tamamlanmadan seçimi noktalamaya çalıştılar. Yetmedi, üzerine bir de tehditler savurdular. Batıdan gelen dayatmalar ve müdahalelere sırtlarını dayadılar.

Oysa, paniğe hiç gerek yok. İmamoğlu hak etmişse zaten verilir o mazbata. Şu anda gerçekten hak edip etmediğine bakılıyor.

Onlar panik halinde “mazbata da mazbata” dedikçe, doğal olarak mideler bulanıyor...

“Acaba” diyor insan:

Denetim mekanizmaları devreye sokulup, oylar sayıldıkça durumun değişeceğini biliyorlar mı yoksa? Acaba bizden, seçmenden sakladıkları bir şeyler mi var?

Merak ediyoruz gerçekten!

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER