© Ak Gazete 2015

Irak Türkmenleri'nden Barzani'ye 'Kerkük' uyarısı: Bu iş silahlı çatışma ile biter!

Irak Türkmen Cephesi partisinin Başkanı Erşat Salihi çarpıcı açıklamalarda bulundu.

 

Irak Türkmen Cephesi partisinin Başkanı Erşat Salihi, Azerbaycan medya kuruluşu Yeniçağ'a  konuştu.

– Bildiğiniz üzere, Barzani, 25 Eylül’de Irak’ın kuzeyinde bir referandum düzenleme hazırlığı içerisinde. “Buna izin verilmezse, savaş başlayacak” gibi açıklamalarda bulundu. Aynı zamanda Katar kriziyle ilgili olarak Türkiye ve Suudi Arabistan arasında iplerin gerildiği haberleri basında yer alıyor. Bu yüzden de Suudi Arabistan Kuzey Irak’taki referandumu destekleyecektir. Bu konuda düşünceleriniz hangi yönde?

– Irak yeni bir aşamaya geçmeye başladı. Özellikle de 2003 senesinden bu yana Irak’ı bölme projesi farklı isimlerle gerçekleştiriliyor. 2003-2006 yıllarında bölgede El Kaide terör örgütü aktif konuma getirildi. İlk aşamada mezhepsel çatışma ortamı oluşturarak El Kaide aracılığıyla planlarını gerçekleştirdiler. O zamanlar halk arasında kaos ortamı mevcuttu. Bu planın ikinci aşaması 2014 senesinde DAEŞ olarak karşımıza çıktı. DAEŞ, El Kaide’nin daha katı, daha radikal bir örneği. Bu proje sadece Irak için değil, tüm bölge için oluşturuldu. Tüm bunlar Arap Baharı’nın bir parçası… Tabii bunu bahardan çok güz olarak nitelendirmek daha doğru olacaktır. Çünki bahar iyilik getirir, bu süreç Araplara sadece zarar verdi. Olayların arka planındaki gerginlik Irak ve Suriye’ye iyice sirayet etmiş oldu. DAEŞ projesinin amacı, Irak’ı mezhepsel çatışmaların merkezine çevirmek, Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü ihlal etmek. Terör örgütü artık son günlerini yaşıyor. Musul operasyonunun başarıyla sonuçlanması oldukça olumlu bir olay. Şu anda Telafer ve Kerkük’ün güneyinde Sünni Arapların yaşadığı bölge DAEŞ’in kontrolü altında. Büyük bir olasılıkla DAEŞ yok edildikten sonra projenin 3. aşaması başlayacak. Yani Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü ihlal etme politikası sürdürülecek. Bu yüzden de karşımıza yeni bir planla çıkacaklardır, çünkü mezhepsel ve etnik çatışmaları yeterince kullandılar.

Kerkük’te referandum düzenlenmesi konusuna tutumumuz açık ve nettir. Referandum gerçekleşse de, gerçekleşmese de savaş olasılığı çok yüksek. Sizin ikinci sorunuza cevap olarak şunu söyleyebilirim ki, Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkeleri geleneksel politikalarını sürdürmüyorlar. Eskiden Irak’ın toprak bütünlüğü için mücadele eden bir Arap dünyası vardı, şimdilerde aynı mücadeleyi göremiyoruz. Şu anda Irak’ın toprak bütünlüğünü savunan ülkeler içerisinde ilk sırada Türkiye ve İran var. Çünkü bölgede yaşanan tüm olaylar direkt bu ülkeleri etkiliyor. Referandum bölgede istenmeyen senaryoların gerçekleşmesine sebep olabilir.

– Bölgede ve özellikle de Irak’ta yaşanan jeopolitik süreçlerde ABD’nin rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Aynı zamanda Kürt konusunda ABD ve İsrail’in tutumu hangi yönde? Tüm bunlar bölgede yeni bir çatışma ocağının oluşturulması için hazırlık olabilir mi?

– Her devletin kendi çıkarları, kendi planları var. Ancak görünen o ki, büyük devletler bu bölgede anlaşmış. Bayden, daha önce Irak’ın birkaç parçaya bölüneceğini iddia etmişti. ABD Büyükelçisi de Barzani’ye bu durumu kabul etmeyeceklerini söyledi. Barzani de Avrupa ülkelerine bunu kabullendirmek için resmi ziyaretlerde bulundu. Her ne kadar referandum aleyhine konuşsalar da, her zaman onlar için bir yeşil ışık yaktılar. Aksi taktirde onlar böyle davranamazdılar. Arka planda bazı oyunlar oynanıyor, biz onları göremiyoruz.

– Peki Türkmenler bu duruma uygun olarak birlik halini aldılar mı? Yoksa insanlar arasında derin bölünmeler mi var?

– Şu anda Irak’ta en çok Türkmenler dayanışma içerisinde. Bakınız, referandum konusunda da Kürtler arasında fikir ayrılıkları var, her ne kadar Barzani bunun aksini kanıtlamaya çalışsa bile. Garanziler bu konuda farklı tutumdalar, Talabani toplantılara bile katılmıyor. Ben o bölgedeki milletlerin konumuyla ilgili genel manzarayı size söyleyeyim: Sünni Araplar diğerlerine göre daha dağınık durumda, ne bir grupları var, ne de bir partileri. Irak’ta tam bir Sünni Arap coğrafiyası bile yok. Şiilere gelince onların dini bir mecraları var, bu yüzden de dayanışma içinde olmayı başarıyorlar. Ancak siyasi anlamda en büyük karmaşa Şiiler arasında. Biz Türkmenleri sürekli parça parça göstermeye çalışıyorlar. Ama böyle bir durum yok. Şimdiye kadar hiç bir Türkmenin diğerine silah çektiğini duydunuz mu? Ya da hiç Türkmenlerin hazırladığı bir yasanın meclisten geri döndüğüne şahit oldunuz mu? Doğru farklı partilerimiz var, ancak stratejik anlamda hepimiz biriz, birlikteyiz. 14 Mayıs’ta Büyük Türkmen Kongresinde tüm partilerimizi bir araya topladık ve 9 kişilik bir koordinasyon ekibi oluşturduk. Biz bu sürecin içindeyiz. Türkmenler bu konularda en çok zarar gören taraf olabilir, bu yüzden de tüm zorluklara rağmen birlikte olmalıyız.

– Türkmenler birlik içinde olsalar bile Kürtler gibi dünya tarafından desteklenmiyorlar. Türkiye destek verse de, diğer ülkelerden hiçbir yardım gelmiyor. Bu yönde hangi adımlar atılıyor?

– Bizler sürekli bu konular üzerinde çalışıyoruz. Eğer Türkmenlere destek verilirse, Türkmenler de Irak’ın toprak bütünlüğü için elinden geleni edecektir. Böylelikle hain planların üzerine gölge düşecektir. Biz Irak’ın toprak bütünlüğünden yanayız, biz burada kraldan çok kralcılık yapıyoruz. Ben ABD’den, İngilizlerden, Fransızlarda, Avrupalılardan askeri alanda destek istedim. Dedim ki, Peşmergeye yardım ettiğiniz gibi Türkmenlere de yardım edin. Ama etmezler. Bize cevap veriyorlar: Siz anayasal bir güç değilsiniz. Sanki Peşmerge anayasal bir yapı. Ben çağrıda bulundum. Türk devletleri içinde sadece Türkiye devlet olarak yanımızda. Azerbaycan halkı da bizim yanımızda, sağ olsun Ganira hanım sorunlarımızı birkaç kez parlamentoda dile getirdi. Benim dedemin o topraklarda kanı var, dedem o topraklarda şehit oldu.

– Kerkük Türkmenlerinin bir sonraki adımları hangi yönde olacak, planlarınız var mı?

– Biz genel olarak iki düzeyde faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Hukuki alanda Bağdat’ta yüksek mahkemeye başvurduk: Referandum konusu ve Kerkük’teki kamu binalarının üzerine asılmış Kürt bayraklarıyla ilgili.

Siyasi alandaysa ABD ve diğer ülkelere, siyasi partilere, parlamentolara baskı yapıyoruz. Her iki alandan etkileşim gücümüzü arttırmak istiyoruz. Ancak tüm bu adımlarımız bir sonuç vermez de Kerkük referandumla Kürt bölgesine dönüşürse, bu iş silahlı çatışmayla biter. Buna hazır olmalılar. Biz durumun o noktaya kadar varmasını istemiyoruz.

– Türkiye Irak Türkmenlerine de Suriye Türkmenlerine gösterdiği desteği veriyor mu? Irak’la Türkiye arasında 50 yıla aşkın ticari anlaşmalar var, Irak Türkiye’ye petrol satıyor. Erdoğan da daha önceki konuşmalarında referandum konusunda Barzani’yi uyardı. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

– Bölgede farklı projeler hayata geçiriliyor. Türkiye’nin Fırat Kalkanı operasyonunu düzenleyeceği hiç kimsenin aklından bile geçmezdi. Ortadoğu’da bazı kalite değişimleri oldu. PKK\PYD terör örgütünün faaliyetleri Türkmenlerle yanı sıra Türkiye’de de bir hassaslık oluşturdu.

– Siz Irak’taki tüm sorunların temelini meshepsel farklılıklara bağladınız. Ancak çoğu kişi, sorunların Saddam’ın devrilmesi dönemine bağlıyor. İran’ın etkisiyle Irak’ta Sünnilerin siyasi süreçten uzaklaştırılması, Sünniler ve Şiiler arasında mezhep çatışmalarının oluşturulması… Bu konulara değinmenizi isterdik. Bir de hatırlarsanız, Haşdi Şabi’nin kumandanlarından biri şöyle söylemişti: “Eğer Erdoğan buraya gelirse, kafasını keseriz” bu söylemle ilgili ne düşünüyorsunuz?

– Bölgede Sünni-Şii çatışmasının alevlendirilmesi eski bir politika. Daha 1970’lerde Şiiler Saddam Hüseyin’e karşı kışkırtılıyordu, Saddam da onlara çok büyük zalimlikle karşılık veriyordu. Bu çatışmaların ismini ne koyarsak koyalım, sonda kazanan taraf olmayacaktır. Tüm bu mezhep farklılıkları sadece bir bahane, asıl mücadele petrol için veriliyor. Diğer taraftan Haşdi Şabi’nin böyle bir amacı yok, çünkü onların kumandanı bizim dostumuz ve kısa süre sonra Cumhurbaşkanıyla görüşmek istiyor. Bu söylediğinizi daha önce hiç duymamıştım.

– Erşat Bey, göründüğü kadarıyla DAEŞ’le mücadele Musul’dan Telafer’e doğru kayıyor…

– Daha önce de söylediğim gibi, bu projenin asıl amacı bölgeyi bölmek. Bu sürecin farklı sebepleri var. Dikkat ederseniz, Telafer Irak’ta safkan Türk olan bir bölge. Onlar Oğuz han boyundan geliyorlar. Hatta yüzlerine bakar bakmaz bu anlaşılıyor, sanki şimdi Azerbaycan’dan gelmiş gibiler. DAEŞ’in Telafer’e getirilmesi de, gelecekte Telafer’in DAEŞ’den kurtarılması da planın bir parçası. DAEŞ’i bölgeden uzaklaştırmak için YPG’yi kullanarak bu terör örgütünü Telafer’de konuşlandırmayı planlıyorlar. 2004’te El Kaide’yi, 2014’te DAEŞ’i oluşturdular. Telafer yer altında doğal gazıyla yer üstündeyse buğday tarlalarıyla zengin. Irak’ın en iyi buğdayı burada yetiştiriliyor. Bu yüzden de YPG ve onun arkasındaki güçler bu bölgeyi kontrol altına almak istiyor.

– Irak Türkmenleri ve Suriye Türkmenleri arasında güclü bir koordinasyon var mı? Kürt hattına karşı bir Türkmen hattı oluşturulabilir mi?

– Böyle bir projemiz var. Bizim Türkmeneli Cephesi isimli internet sitemiz mevcut. Sizin gibi gençlerimiz orada çalışıyor. Bizler mutlaka uzunvadeli bir hedef seçmeliyiz. Hedefi olmayan millet başkasının hedefi olur. Bizim bu Türkmeneli Cephesi’ni oluşturmamızda asıl amacımız da buydu. Ben şahsen dört sene Suriye’de yaşadım. Bizim ırkımızın bir alternativi yok, bir Türk Türklüyünü kaybederse başkasının kölesine dönüşür. Biz Suriye Türkmenleriyle birlikte uzunvadeli bir politika yürüteceğiz ve böylelikle de bölgede varlığımızı sürdüreceğiz.

-ABD, Türkiye’nin Kürt hattına yönelik herhangi bir hamlesine engel olmaya çalışıyor. Size göre, ABD bu politikasına daha ne kadar devam edecek?

– Suriye’de çatışmasızlık bölgelerinin oluşturulması geçici bir çözüm. Bir zamanlar Irak’ın kuzeyinde de böyle bir bölge oluşturulmuştu. Aslında 2014’te böyle bir adım atılmalıydı. Ama Türkiye ve İran bu konuda anlaşamıyorlardı. Halbuki bu adım her ikisinin yararınaydı. Böylelikle de ABD Suriye’nin içine yayılmaya başladı.

– Son olarak Suriye’nin geleceğinden beklentileriniz nelerdir?

– Eğer böyle devam ederse, Suriye Irak’tan daha fazla bölünecek. Çünkü Suriye’de azınlıklar daha fazla ve bu farklı grupları silahlandırma konusunda ilgili güçler var. Suriye daha büyük bir Cehenneme dönüşebilir. Bu yüzden de en iyisi bölgede oynanılan oyunu durdurmak ve bu projeye “dur!” demek.

 

Tr.Yenicag.Az

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER