İşte alkolün zararı: “Alkolü yasaklayanı Allah’a havale ediyorum!”
SİYASETAli Karahasanoğlu'nun köşe yazısı
Ben; ne Cumhurbaşkanlığı’nın, ne İçişleri Bakanlığı’nın açıklamalarında, tekel büfeleri ile ilgili olarak, önceden bir planlama yapıldığı, özel bir kasıt ile kapalı tutulmasının düşünüldüğünü sanmıyorum…
Klasik, sıradan bir işlem..
Yapılan ne?
Genel olarak “sokağa çıkma yasağı” ilan edilmiş..
Sonra, bu yasağın istisnaları sayılmış..
Özel olarak “Tekel büfeleri kapalıdır” diye bir düzenleme yok.
Olması da zaten gerekmiyor..
Genel kural olan “yasak” kapsamında olmayan işyerleri “istisna” başlığı ile sıralanırken, “Tekel büfeleri” diye bir madde yok ise..
Nasıl ki listede züccaciyeciler yazılmadığı için, genel kural olan yasak uygulanıp, züccaciye dükkanları açılmayacak ise..
Tekel büfeleri de istisna arasında yer almadığına göre.
Açık olmayacak..
Devamını da söyleyeyim..
Tekel büfeleri gibi, diğer binlerce esnafın dükkanları da, nasıl ki meslek isimleri genelgede yazılmadığı için, yani istisna arasında yer almadığı için, kapalı olacaklar ise.. Tekel büfeleri de kapalı olacak..
Bu kadar basit..
Birileri çıkıp diyor ki: “Bu, çalışma hürriyetine aykırıdır.”
Diğeri “Bireysel özgürlüklere aykırıdır” diyor.
Hatta, “Hayat tarzına müdahale” diyenler bile var.
Sanırsınız ki, Anayasa’da “temel hak ve özgürlükler” başlığı altında “Alkol almak, temel hak ve özgürlüklerdendir” diye bir madde var..
Yok böyle bir şey..
Tam aksine; anayasa, gençlerin alkol alışkanlığından korunması için tedbir almayı devlete görev olarak yüklüyor..
58. madde şöyle:
“Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.”
Anayasa’da alkol kelimesi bir yerde daha geçiyor..
“III. Kişi hürriyeti ve güvenliği” başlıklı 19. maddede. Burda da “kişi hürriyeti ve güvenliğinin ‘alkol tutkunu’ olma halinde sınırlandırılabileceği” belirtiliyor.
Bu anayasal hükümlere rağmen, bir avuç sarhoşluk meraklısı, “Nerde tekel bayileri? Nerede?” diye sabah akşam sorgulama yapıyorlar..
“Tekel bayileri kapatılamaz. Açık kalmalıdır” diyorlar..
Sadece sarhoşlar, sadece Tekel bayileri değil, bu sorgulamayı yapan..
Dindar kimlikli siyasetçiler bile, gazeteciler bile, “Alkol satışının yasaklanması kabul edilemez” diyorlar..
Sanırsınız ki..
Türkiye “17 günlük genel bir kapanma”ya gitmemiş.
“AVM’lerin tamamı açılsın, teravihler cemaatle kılısın. İftar yemekleri serbesttir. Züccaciyeciler, ayakkabıcılar, camcılar, çerçeveciler, nalburlar, cep telefonu satıcıları, berberler ve dahi tüm esnafın dükkanları açık olsun. Dükkanını açmayan esnafa, para cezası verileceği uyarısı yapılsın” denilmiş..
Ardından da..
“Ama tekel bayileri asla ve asla açık olmayacak.. Kepenklerine eski dönemde bir kilit vurulmuş ise, şimdi iki kilit vurularak kapalı tutulsun” denilmiş gibi..
Çıldırıyorlar..
Ankara Barosu “Nasıl olur da içki satan büfeler kapalı olur. Biz ne içeceğiz şimdi?” diyerek Danıştay’a koşup, dava açmış.
Yetmemiş, yürütmenin de durdurulmasını talep etmiş.
Gerekçeleri de şu:
“Tam kapanma günlerinde alkollü içki satışının yasaklanması, temel hakları sınırlandırma yetkisinin kötüye kullanımıdır.”
İyi de bey abiler, “Tam kapanma” diye ağızlarınız patlarcasına bağırdınız, çağırdınız..
“Tam kapanma” dediğiniz nedir, sizin?
Tekel bayilerine varıncaya kadar dükkanlar açık olacak ise, bunun adı “tam kapanma” nasıl olacak?
Kaldı ki..
Ankara Barosu, nalburiye dükkanlarından hırdavat malzemesi satılmasının yasaklanmasına, niye dava açmıyor?
Temel hakların sınırlanması ise, bu da bir sınırlandırma değil mi?
Anayasa’nın kötü bir alışkanlık olarak saydığı alkol satmak ve satın almak bir temel hak ise..
Benim nalburiyeden alçı-çimento alarak, evimde tamirat işlerini yapmam, niye temel bir hak değil?
Eğer sarhoşluk peşinde koşmuyorsanız, nalburiyeler için de bir dava açın.. Züccaciyeciler için de bir dava açın. Cep telefoncuları için de bir dava açın..
Gerekçeye de, Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın, Bilim Kurulu’nun solcu üyelerinden birisinden aparttığı “Salgınla alkol yasağı arasında mantıksal hiçbir bağ kuramıyorum” sözündeki “alkol yasağı” yerine, “çimento satışı yasağı”nı koyun..
Öyle ya..
Salgın sebebi ile, çimento satışları niye yasak? Yemek tabağı satışları niye yasak? Cep telefonu satışı niye yasak? Salgın ile, bu malların satışı arasında ne alaka var?
Ki, bunlar yasak?
Bu sorgulamayı yapmayanlar, sarhoşluk peşinde koşuyor olmalılar ki, hem de dindar bir siyasetçi profili veren Ali Babacan’a, “Salgınla alkol yasağı arasında mantıksal hiçbir bağ kuramıyorum” dedirtiyorlar..
Yetmiyor..
CHP’nin Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’ya, “Maliye Bakanlığı Müsteşarı diyor ki ‘Bizim esas amacımız, alkolü bütün Türkiye’de yasaklamak’ diyor. Sizin zihniyetiniz bu. Sizin amacınız bu. Bu yasağı getirenleri Allah’a havale ediyorum.”
Hayret ki, ne hayret..
Milletvekili olmuş.. Hem de Malatya gibi muhafazakar bir ilden..
Ama adamın, alkolü esas yasaklayanın Yüce Yaratıcı Allah olduğundan haberi de yok..
“Yasağı getirenleri, Allah’a havale ediyorum” diyor..
Biz de, 17 günlüğüne tekel bayilerinin kapalı olmasına ölümüne karşı çıkanları Allah’a havale edelim mi?
“Bunlar, senin yasak olarak emrettiğin alkol için tepinip duruyorlar. Bunları bildiğin gibi yap, Ya Rabbi!” diyelim mi?
Mübarek Ramazan günü, onlar benzerini söyleseler de... Biz aynısını onlara reva görmeyelim..
“Allah, sizlere akıl fikir ihsan etsin” diyelim..
“Ki, aklınızı satılığa çıkarmayın.. Ki, alkol ile kafayı bozmayın!” diyelim.
İlginizi Çekebilir