İşte BAE ile İsrail'in kirli ilişkilerinin hikayesi
DÜNYAArap yazar Arif Abdulbasir, “İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki samimi ilişkinin hikayesi” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Dubai'de yer alan Levant mağazası, dünyaca ünlü kişilerin gelip alışveriş yaptığı lüks bir elmas yeridir. Levant'in Dubai'deki alışveriş merkezlerinde ve otellerde 11 tane elmas ve lüks kıyafet satan mağazası bulunuyor. Bu grubun sitesinde, elmas konusunda deneyimli olan ve yıllardır bu işi yapan Arif Bin Hadra'nın fotoğrafı yer alıyor. Arif Bin Hadra, 18 yıldır bu işle uğraşan ve Dubai'deki işlerini yöneten Filistin asıllı Faslı bir iş adamıdır.
Filistin asıllı iş adamı Hadra'a Batı Şeria'da oldukça bilindik bir isim. Ancak Batı Şeria'daki Beli'in ve Cuyus köylerinde bu adam Dubai'nin tersine hiçte hoş bir şekilde tanınmıyor. Bu köyler, Hadra ailesinden oğullarına baskı yaparak herkesin nefret ettiği Lif Lefif ile olan ortaklığı bitirmeye ikna etmelerini istedi. Lif Lefif'i burada herkes tanır ve nefret eder. Dünya ise kendisini Elmas Kralı olarak tanır.
Milyarder Yahudi Lif Lefif, geçtiğimiz son döneme kadar İsrail'in yerleşim yerlerini inşa ediyordu. Lif Lefif'in şirketleri Filistinli evleri yıkarak yerine yerleşim yerleri inşa ediyordu. Dubai de bu dönemde bu adama kapılarını açıyordu tıpkı diğer tüccar İsraillilere kapılarını açtığı gibi.
“BAE, YAHUDİLER ARACILIĞI İLE ELMAS PAZARINA GİRDİ”
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) 2004 yılında Yahudilerin desteğiyle Uluslararası elmas borsasına girdi. 2004 yılında BAE, Uluslararası Borsa Birliği'nde kabul edilmesi için yapılan oylamada bulunan İsrail'in de içinde bulunduğu 22 ülke olumlu yöndeoy kullandı. Dubai'nin o zamandaki 5 milyar dolarlık elmas ticaret hacmi 2012 yılında 40 milyar dolara çıktı. Böylece Dubai, Weintraub'tan sonra dünyada elmas konusunda en büyük ikinci yer haline geldi.
Dubai'nin elmas ticaret hacmi bu denli büyümesinin nedeni, İsrail'in o dönemde yeni bir elmas pazarı ararken bu pazarın ortaya çıkması ve Amerikan pazarın zayıflamasından kaynaklanıyor. Tabi Dubai'nin bu üyeliği hak kazanması karşılığında elbette bazı şeyler yapması gerekiyordu. Ülkesindeki İsraillilerin girip çıkmasına ticaret yapmasına karışmayacaktı. Aynı şekilde İsrail'de yapılan elmas fuarlarına katılacaktı. Dubai Borsa başkanı Ahmet bin Selim birçok kez İsrail'i ziyaret etmiştir. Bu ziyaretler sırasında Lefif kendisini bir elmas tüccarı olarak tanıtması sonucu tanışmışlardır.
“İKİ TARAF ARASINDA GİZLİ TİCARET DÖNEMİ”
Lefif, Dubai'nin büyük tüccarlarından olan Hadra ile olan ortaklığını uzun süre gizledi. Ancak 2008 yılında Hadra'nın açılışını yaptığı büyük Atlantik otelinde yer alan Lefif'in ürünleri dikkatlerden kaçmadı. Bu da İsraillilerin bir Körfez ülkesinin kalbindeki ticaretini gözler önüne seriyordu.
Aslında ilişki ağı sadece Lefif ile sınırlı kalmıyordu. Gine'de yaptığı meşru olmayan elmas ticareti nedeniyle hapse atılan elmas imparatoru BennySteinmetz de işin içindeydi. Benny Steinmetz, Afrika'nın güneyinde Yahudi bir ailenin kontrolü altında olan ve dünyada en büyük elmas dağıtıcısı olarak bilinen De Beer grubunun ortağıydı. Steinmetz'in aynı zamanda BAE'nin Tac El-İmara ve Mevane'e Dubai şirketleri ile aleni bir ortaklığı bulunuyor.
Steinmetz'inLefif'ten eksik kalır bir yanı yok. O da aynı şekilde işgal altındaki Filistin topraklarında İsrail yerleşim bölgeleri inşa etti ve İsrail'in 2008'de Gazze'ye başlattığı savaşta İsrailli Givati tugayına destek verdi. Bu tugay, Gazze'de sivilleri ve çocukları öldürmekle suçlanıyor.
“YERLEŞİM BÖLGELERİ PROJESİ”
İsrail ile resmi bir ilişkisi olmayan BAE, işgal altındaki Filistin topraklarında yerleşim alanları inşa eden iş adamlarına her türlü kolaylığı sağlıyor. 2005 yılında İsrail'in Gazze'den çekilme planının uygulanmasının ardından BAE, yerleşim konusunda kendisini hedef tahtasında buldu. Hedef tahtasına daha çok BAE'ne yakınlığıyla bilinen ve ülkedeki en büyük inşaat şirketlerinden Emaar şirketinin yönetim kurulu başkanı olan Muhammed El-Abbar'ıkoymuşlardı.
Hiç beklenmeyen bir anda beklenmeyen bir şekilde Abbar kendini BAE medyasının hedefinde buldu. Abbar o zamanda hiç görülmemiş bir şekilde İsrail başbakanı ArielSharonve Cumhurbaşkanı ShimonPeres ile görüşerek 56 milyon dolar karşılığında 21 yerleşim bölgesini satın almayı teklif etti.
Emaar şirketi o dönemde Filistin'de bir şube açıp Filistinlilere ev yapıp satma projesinden söz ediyordu. Daha sonra anlaşıldı ki asıl plan, İsrail yerleşim alanlarını alıp Filistinlilere ev yaparak satmaktan ibaret. BAE, yetkilileri bunu öğrendiklerinde Abbar ile ilişkilerinin olmadığını savunarak Abbar'ı tamamen dışladılar.
Ne olduğunu anlamayan Abbar bu iddiaları yalanlayarak ne Şaron ne de Peres ile görüşmediğini söyledi. Ancak Wikileaks'ın yayınladığı bazı bilgiler o dönemde ABD'nin BAE büyükelçisi ile Abu Dhabiveliahtı Muhammed bin Zayed arasında görüşmenin gerçekleştiğini gösteriyor. Bilgilere göre aynı zamanda Bin Zayed,Abbar'ın fikrine karşı değildi hatta aksine maddi kazanç elde etmek için bu fikri destekledi ancak Abbar'ın daha hızlı ve dobra hareket etmesi Bin Zayed'i kızdırdı ve öyle davranmasına sebep oldu.
Wikileaks'in sızdırdığı bu bilgiler Bin Zayed'in aslında Arapların bir numaralı düşman olarak gördükleri İsrail ile görüşmelere ve ilişkilere ters bakmadığını aksine desteklediğini gösteriyor.
“İSRAİL BİZİM DÜŞMANIMIZ DEĞİL”
2007'de yayımlanan Wikileaks belgelerinde Amerika dışişleri bakanlığı müsteşarı büyükelçi NicholasBurns ile Bin Zayed arasında geçen diyalog yer alıyor. O zamanda İsrail'e destek veren Yahudi bir dernek, Abu Dhabi'yi ziyaret edeceğini duyurmuştu. BAE yöneticileri bu ziyaretin gizli kalmasını istedi. Bin Zayed ise Burns'a, BAE'nin İsrail'i düşman olarak görmediğini ve Al-Nahyan ailesinin ellili yıllardan beri Hristiyan derneklere destek verdiğini söyledi.
İsrail'e kapılarını sonuna kadar açan Bin Zayed söz konusu İslami hareketler ve özellikle de Hamas olunca nedense aynı tavrı sergilemiyor. 2007 yılının Ocak ayında Muhammed bin Zayed ve dışişleri bakanı kardeşi Abdullah Bin Zayed ile NicholasBurns ve Büyükelçi James Jeffrey arasında bir görüşme gerçekleşti. Görüşmede Bin Zayed, Amerikalıların Ortadoğu'daki seçimlere verdiği önemden yakınarak Filistin'deki seçimlerde Hamas'ın kazanmasını şu sözlerle yorumladı: Ortadoğu insanı aklıyla değil kalbiyle duygularıyla hareket eder bu yüzden çoğu kişi İhvan'a ve Hamas, Hizbullah gibi İslamcı cihatçılara oy verir.
İsrail'e karşı görünüşte sert tavır takınan ve anlaşmalara karşıymış gibi görünen BAE, gizli görüşmelere ve ülkenin arka kapısını her türlü alanda işbirliği yapmak için açmaya hazır. Bu iş birliği sadece ticaret ve turizmle sınırlı kalmayıp siyasi ve güvenlik işbirliğine kadar gider.
“İKİ TARAF ORTAK LİMAN KURDU”
BAE'nin İsrail ile arasını iyi tutup içli dışlı olmasını sağlayan iki neden var. Birincisi; İran'a ve İslami hareketlere karşı beslediği nefret ve kin. İkincisi ise Amerika ile ilişkileri iyi tutmak ve iyileştirmek için yolun İsrail ile olan ilişkileri iyileştirmekten geçtiğine inanması.
BAE, Siyonistlerin onayını alması çok uzun sürmedi. 2006 yılında Amerika'nın 6 limanının idaresini kazanmak isteyen BAE'ne en büyük destek Tel Aviv'den gelmişti. Zeym şirketi sahibi İdanOfer, BAE'nin bu anlaşmayı sağlaması için elinden geleni yaptı. Ofer, BAE'nin İsrail'e karşı uyguladığı resmi boykota rağmen BAE'nin her türlü limanında rahatça iş yapabildiğini söyleyerek önemli bir referans olmuştu.
BAE'nin Amerikanın liman idaresini kazanamaması, Ofer ile işbirliği yapmayacağı anlamına gelmiyordu. Normalde sadece ülke içinde ticari işbirliği yapan BAE ticareti bu sefer işi yurt dışına İspanya'nın kuzey bölgesindeki limanına kadar taşıdı. BAE ile Ofer bu limanda ortak bir konteyner terminali kurdu.
Zamanla BAE ile İsrail şirketleri arasındaki ticaret hacmi o kadar büyüdü ki İsrail şirketlerinin BAE'nde artık her alanda bir parmağı oldu. İsrail ile ticari ilişkilerin başlaması için ilk yeşil ışığı yakan Dubai'deki tarım, ticaret, elmas ve deniz yolu kargo işi yürüten İsrail şirketlerinin büyük kısmı ya Kıbrıs, ya Landon, ya da Hindistan'da kayıtlıydı.
(…)
“ALENİ ŞEKİLDE YAN YANA DURMA VAKTİ”
Yunanistan hava kuvvetlerinin ev sahipliği yaptığı ve 10 gün süren hava tatbikatına ABD, İtalya, BAE ve İsrail katılmıştı. BAE ve İsrail uçakları birlikte, yerdeki hedefler nasıl vurulur, roket ve füzelerden nasıl korunur gibi birçok konuda eğitim aldı. Tatbikatlarda bayrakları gizlemek pek zor bir iş değil. Ama temsilcilik ofislerinde bu biraz daha zor gözüküyor. 2008'deki Gazze savaşının ardından Katar İsrail temsilcilik ofisini kapatırken, İsrail medyası BAE'ndeki İsrail ofisi için kutlama yapıyordu. Uzun zamandır bulunan bu temsilcilik ofisini Araplar o güne kadar duymamıştı.
2015 yılında İsrail, BAE başkentinde başkanının Rami Hatan olduğu bir diplomatik temsilcilik ofisi açtığını duyurdu. BAE yetkilileri çıkıp, bu diplomatik temsilciliğin sadece enerji konusu için açıldığını ve bununla sınırlı kalacağını söylese de her iki ülkenin yöneticileri olayın bundan daha derin olduğunu biliyordu.
Bu olaydan tam iki yıl önce Abu Dabi'nin İsrail başkanı ŞimonPeres'i Körfez güvenlik konferansında açılış konuşması yapması için davet etmesi herkesi şaşırtmıştı. O an herkes anladı ki BAE artık geçtiğimiz 10 yılda yaptığı gibi İsrail ile olan ilişkilerini ve dostluğunu gizlemekten çekinmiyor, bunu aleni bir şekilde ilan ediyordu.
ARAP BAHARI MASKELERİ DÜŞÜRDÜ
Arap baharı BAE'nin gizli saklı siyasetler maskesini düşürdü. Arap baharı başladıktan sonra BAE, Filistinli Riyad Şkoukani'ye “Ya Hamas'ta ajanlık yapar bilgiler getirirsin ya da seni sınır dışı ederiz” tehdidi yöneltmişti. Filistinli Şkoukani bunu reddetmesi üzerine onunla beraber onlarca Filistinli sınır dışı edildi. Arap baharıyla birlikte Filistin'e düşmanlık eden BAE, gitgide İsrail ile yakınlaştı. BAE'nin gönderdiği Kızılay ekibinin arasında BAE istihbaratında çalışan ve İsrail'e bilgi taşıma amacıyla Gazze'ye gelen bir ajan yakalanmıştı. Bu ajan BAE emriyle, İsrail'e atılan roketlerin merkezlerini öğrenme amacıyla Gazze'yegeldiğini itiraf etmişti.
“MUHAMMED DAHLAN'I ES GEÇMEK MÜMKÜN DEĞİL”
BAE ve İsrail ilişkileri hakkında konuşurken İsrail istihbaratıyla içli dışlı Muhammed Dahlan'ın rolünü es geçmek mümkün değil. Geçtiğimiz yıl Muhammed Dahlan'ın öğrencisi Fadi Selamin, Mescid-i Aksa çevresinde bir gayrimenkul satın aldı ve daha sonra sahibinin Dahlan olduğu BAE Süreyya şirketine verdi. Gazze'deki İslami hareket, BAE'nin Mescid-i Aksa çevresinde yerleşimcilerin gayrimenkul satın almaları için büyük miktarda maddi destek sağladığına dair ellerinde belgelerin mevcut olduğunu söylemişlerdi. Ancak tabi bundan daha tam emin olamadık.
BAE-İsrail ilişkileri her geçen gün biraz daha aleniye çıkması, BAE'nin Filistin'e karşı daha düşmanca adımlar atmasına neden oluyor. İki ülke arasındaki tam resmi barış anlaşmasının imzalanması ise uzak gözükmüyor.
İlginizi Çekebilir