© Ak Gazete 2015

Kanal İstanbul hadım yapmaz ama CHP uyuz eder!

Zekeriya Say'ın köşe yazısı

“İzmir’in dağlarında çiçekler açar.

Altın güneş orda sırmalar saçar.”

Kurtuluş Savaşı sırasında Türk ordusunun İzmir’e girişini konu alan bu marş, her ne kadar “Kafkasya Marşı”ndan araklanmış olsa da insanın tasavvurunda yemyeşil ve aydınlık bir İzmir’in canlanmasına neden oluyor.

Hakeza!

Cahit Külebi’nin, 1940’lı yıllarda kaleme aldığı;

“İzmir’in denizi kız, kızı deniz / Sokakları hem kız hem deniz kokar!..” dizeleri de kullanılan “kız” metaforuna rağmen, İzmir’i temiz ve güzel kokan bir şehir olarak betimliyor.

Külebi’nin şiiriyle 50’li yıllarda tanışan ve bu duygularla İzmir’e ilk ziyaretini 1970 yılında gerçekleştiren yazar Hıncal Uluç, ilk izlenimini şöyle aktarıyor;

“Modern Folk Üçlüsü ile ben menecerleri, ziyaret ediyorduk kenti. Ve Külebi’nin masalı ilk anda çökmüş görünüyordu. İzmir’in sokakları deniz değil, bok kokuyordu. Denize akan lağımlar körfezi öyle bir leş haline getirmişti ki, anlatması zor. Otobüsünüzde birden yanınızdakine bakıyordunuz. O da aynı dehşetle size bakıyordu. “Kim altına yaptı” diye.”

Evet…

Marşlarda ve şiirlerde “temiz” bir İzmir tarifi yapılsa da…

Bazı kalemşorlar;

“Evimiz isterse 800 metrekare olsun, balkonda otururuz. Kordon’suz evde oturabiliriz, konforsuz balkonda oturamayız” diye yazılar yazsa da…

İzmirliler, bırakın balkonlarda oturmayı, pencereleri kapatıp kendilerini evlerine hapsettikleri halde dışarıdaki lağım kokusundan kurtulamıyorlar. Bu iş böyle devam ederse kurtulacak gibi de görünmüyorlar.

Zira!

 “Vatandaşlarımıza İzmir’in suyu içilebilir diyemem” diyen CHP’li belediye başkanlarının “arsenikli su” itiraflarına…

Sayıştay raporlarına yansıyan “Mobil tuvalet ihalesindeki yolsuzluklara”

Kanalizasyonlardan gelen lağımların, arıtma tesisi yoksunluğundan dolayı hâlâ İzmir Körfezi’ne pompalanmasına…

Bir türlü bitirilemeyen projeler için; “Ağlayıp da gözden mi olalım” diyerek İzmirlilerin aklıyla alay eden CHP’li belediye başkanlarının umursamazlıklarına bir çözüm bulunmadıkça, uzun yıllardır pislik içinde yaşayan İzmirliler, bir o kadar süre daha pislik içinde yaşamaya devam ederler.

Tabii yarım asırdır üstesinden gelinemeyen bu kirliliğin elbette İzmirlilere bir zararı dokunacaktı. Pis ve hijyenik olmayan ortamları kendisine yaşam alanı olarak seçen mikroskobik bir böcek türü olan “uyuz mikrobu” da fırsat bu fırsat diyerek İzmir’de “uyuz salgını”na neden oldu. Her ne kadar mezkûr hastalık basında kendine yeterince yer bulamasa da başta Konak olmak üzere BucaKarabağlar ve Gaziemir gibi ilçelerde eczacılar, uyuz ilacı talebine yetişemiyorlar. Raflarda ilaç kalmadığı gibi depolarda da stoklar tükenmiş durumda. Bazı eczacılar, artan talebi karşılamak için çevre illerle ilaç takası yapıyorlar. İzmir Eczacılar Odası Başkanı Tuncay Sayılkan ise “Uzun zamandır unuttuğumuz bir vaka” derken sanki İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’i bu hastalığın müsebbibi olarak işaret ediyor.

Zira İzmir’de yalnızca “uyuz” değil, Soyer’in gelişiyle başlayan su kesintilerinin ardından “su tankerleri” de kendilerini hatırlatmaya başladılar.

Tabii İzmir’i o halde görüp de Kemal Kılıçdaroğlu’nun; “İzmir’i nasıl yönetiyorsak, Türkiye’yi de öyle yöneteceğiz” açıklamasını da hatırlamamak olmaz. Zaten mahut vaadin emareleri de yavaş yavaş zuhur etmeye başladı.

Mesela iki gün önce İstanbul’da musluklardan su yerine çamur akıyordu. 

Ankara’da ise asfaltlarda oluşan çukurlar adeta göletleri andırıyor.

Yeniden “uyuz salgını”na dönecek olursak…

Şahsen benim hatırladığım tek uyuz salgını, Kemal Sunal’ın başrolünü oynadığı 1982 yapımı “Doktor Civanım” filminde izlediğim salgındı.

CHP’li başkanların çapsızlığı yüzünden mezkûr filmden tam 38 yıl sonra bu kez İzmirliler gerçek bir “uyuz salgını” vakası ile karşı karşıyalar.

Bu arada, kimi CHP’li milletvekilleri salgından, İzmir’de ikamet eden Suriyelileri sorumlu tutsalar da bu iddianın da mantıklı bir izahı yok.

Zira Şanlıurfa’da yaşayan Suriyeli sayısı İzmir’dekinden üç kat fazla olduğu halde, Urfa’da uyuzun izine rastlanmazken, yıllardır lağım kokusuyla yaşayan İzmirliler hart hart kaşınıyorlar. Uyuz vakası Suriyelilerden kaynaklanıyor olsa Urfalıların uyuzdan kırılmaları gerekirdi.

Tüm bu gerçekler ışığında bir kez daha test ediyoruz ki;

Her ne kadar CHP’liler “Kanal İstanbul hadım yapar” diye goy goy yapsalar da… CHP belediyeciliğinin uzun yıllar hüküm sürdüğü bütün iller ya “çöp, çukur ve çamur”la boğuşuyorlar ya da insanlar pislikten uyuz oluyorlar!

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER