Lan gıız.. Nasıl atıyonuz devlete o kazığı?
TÜRKİYEAli Karahasanoğlu'nun köşe yazısı
Bir ara, “Mahallenin tek ...’u ben miyim” diyerek yaptığı melanetlikleri ekibi ile paylaşmayı öneren Ayşenur Arslan, yolsuzlukların amansız düşmanı (!) Cumhuriyet’in elemanı Miyase İlknur ile, Halk TV’de gündemi değerlendiriyor..
Eski Türkiye’yi temsil eden subay baba ile MİT mensubu anneden olma Ayşenur Arslan, ağzını açıyor, “AK Parti”yi kötülüyor..
Ağzını kapatıyor, Erdoğan düşmanlığı yapıyor..
Burda da yine tek hedefi, AK Parti ile Tayyip Erdoğan düşmanlığı..
Konuları ise..
Koronavirüs salgını sebebi ile, bazı işletmelerin tam kapasite çalışamamalarından kaynaklı olarak, AK Parti iktidarının hem işverenlere, hem işçilere getirdiği bir kolaylık..
Mevzuatta genel olarak var ama..
Bu dönemde daha kolay uygulanabilmesi için, hemen tedbirler alınıp, duyurular yapıldı..
Adı, “Kısa Çalışma Ödeneği”.
Adı üzerinde..
Daha önce haftanın beş günü.. Yuvarlak hesap 8 saat üzerinden çalışırken..
Koronavirüs salgını sebebi ile..
Haftanın sadece iki günü çalışan var.. Haftanın 5 günü sadece 6’şar saat çalışan işyerleri var..
İşte bunlara..
Devlet bir kolaylık sağladı.
Fazla sorgulama yapmadan..
“Gerçeğe uygun bildirim yapın..
Bize söyleyin, ‘Üç gün’ diyorsanız, üç gün..
‘6’şar saat’ diyorsanız, 6’şar saat..
Size fazla hesap sormadan.
‘Niye böyle oldu ki?’ diye ek bilgiler istemeden..
Düşük süre ile çalıştırmak zorunda kaldığınız işçilerin eksik maaşlarını, büyük oranda biz devlet olarak ödeyeceğiz” denildi..
SGK primi idi, vergi idi.. Hepsinde kolaylık sağlandı..
Yeter ki, işyeri kapanmasın.. Yeter ki, işçiler kapının önüne konulmasın..
Devletin getirdiği bu güzelliği konu ediniyor, Ayşenur Arslan..
"Kısa çalışma ödeneği"; "devletin getirdiği bir güzellik" ama.. O, kendisine hedef seçtiği AK Parti’ye, ölümüne saldıracak ya..
Miyase’ye diyor ki:
“Kısa çalışma ödeneğinden yararlananlar.. Yani o kadar kısıtlı, o kadar kısıtlı ki.. Yani paralar da ödenmeye başlanmadı daha.. Ya da yüzde beş gibi ödendi veya o civarda..”
Hani utanmasa, “AK Partililere ödendi, başkalarına ödenmiyor” diyecek de..
O kadarına cesaret edemiyor...
Araya Cumhuriyet gazetesi adına konuk olan Miyase giriyor..
“Dur ya.. Biz yararlanıyoruz.. Alıyoruz da” diyor..
Miyase İlknur, “Durun bir dakika” sözleri ile Ayşenur Arslan’ın sözünü kesiyor, “Biz de yararlanıyoruz. Kurum olarak (Cumhuriyet gazetesi) başvurunca alıyoruz. Biz başvurduk Cumhuriyet gazetesi olarak. Geliyor bize de” deyince, film kopuyor..
İki AK Parti düşmanı, aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık misali..
Girdikleri iftira çamurundan çıkamıyor, bocalayıp duruyorlar..
Ayşenur durup durup, “Ne yani.. Nasıl yani” deyip durumu kurtarmaya çalışıyor..
Miyase ise, yolsuzluk haberleri yaparken sergilediği cinliklerden eser kalmamış bir görüntü ile, saf mı saf..
Bülbül gibi şakıyor:
“Hatta bize personelden duyuru yapıldı, '100 lira, 200 lira eksik olabilir, sonra mahsuplaşırız' denildi.”
Ayşenur Arslan bu dakikadan sonra, Cumhuriyet’ten ayrılışının intikamını alma fırsatı doğmuşçasına saf Miyase’ye soruları sürdürüyor:
“Yani devletten (Cumhuriyet'e) para geliyor..”
Yetmiyor..
Bir soru daha, saf Miyase’ye: “Bari kısa çalışıyor musunuz?”
Miyase ne anlar, "kısa çalışma"dan, "tam zamanlı çalışma"dan..
Ona söyleyin, “İmar rantı” diye, uydurup uydurup yazsın..
Ali’nin oğlunu, Veli’nin oğlu diye yazsın..
Veli’nin damadını, Osman’ın kardeşi diye tanıtsın..
Ravza Kavakçı’ya, “Belediyeye gelmeden maaş aldı” suçlaması yapsın..
Sonra..
Ravza Hanım’ın bursla doktora yaptığı, sonrasında milletvekili seçilince yarım kalan çalışmasından maaş almadığı ortaya çıkınca..
“Burs almış ya..” diyerek pişkinlik yapsın..
Çamur atmakta mahirler ama.. Bu sefer suçüstü oluyorlar..
Nasıl?
Ayşenur Arslan’ın, Cumhuriyet’ten ayrılışının intikamını da alırcasına sorduğu “Bari kısa çalışıyor musunuz?” sorusuna, Miyase ablamız, saf saf şu cevabı veriyor:
“Hayır, uzun çalışıyoruz.”
Haydaaa..
Gelin de temizleyin şimdi, bu pisliği..
Sabahtan akşama kadar Tayyip Erdoğan’a iftira et..
“İşçiyi ezdi, işyerlerini kapanmaya mahkum etti” de..
Sonra gel..
"Kısa çalışma ödeneği"nden para alıp, tam mesai yap..
Yani, Cumhuriyet gazetesinin kasasına, devletin kasasından on binlerce lirayı haksız yere aktar..
Bu arada, resmi evrakta sahtekarlık yap..
Son Yargıtay içtihadlarına göre, nitelikli dolandırıcılık olarak tanımlanan suçu işle..
Tam bu noktada, bir altın vuruş daha yapıyor, Ayşenur Arslan:
“(Tam mesai yapıyorsanız) Ödenekten nasıl yararlanıyorsunuz o zaman?”
Saf Miyase ne yapsın şimdi?
Şöyle cevap veriyor:
“Onun teknik şeylerinin karıştırmayayım.”
Ah ne güzel.. Ne güzel..
“Teknik şeylerini karıştırmayın sakın..”
Karıştırırsanız, suçlar dökülür ortaya..
Cumhuriyet gazetesinin yönetiminin dolandırıcılık suçu..
Resmi evrakta sahtekarlık suçu..
Daha neler neler..
Sadece yönetimin değil.
Çalışanların da..
Çünkü çalışanlar da, “Biz kısa çalışıyoruz” diyorlar..
Devletten parayı alıyorlar..
Ama tam çalışıyorlar..
Devleti dolandırıyorlar..
Sonra da..
AK Parti iktidarına çamur sıçratmaya kalkışıyorlar..
Öyle ki..
Miyase akıl da veriyor Ayşenur’a:
“Siz de kurum olarak (Halk TV) başvurabilirsiniz.”
Ne güzel değil mi?
“Ne güzel bir köy, bu” değil mi..
Hani bu dakikadan sonra..
Bekledim ki, yılların gazetecisi Ayşenur Arslan, kendisine kazık atan tüm mahallesindekilerden intikam alırcasına işi gırgıra dökerek sorsun:
“Lan gıız.. Nasıl atıyonuz devlete o kazığı?”
Diyemedi..
O kadar da cesur değilmiş, demek ki..
İlginizi Çekebilir