© Ak Gazete 2015

SAİT ÇAMLICA: CAMİLERİMİZ MAHALLENİN KALBİ OLMALIDIR!

Günümüzde camilerimiz hayati öneme sahiptir. Camilerin daha aktif hale gelmesi için imamlara çok iş düşmektedir. İmamların ve camilerin daha verimli hale gelmesi için nitelikli çalışmalar yapan Eğitimci Yazar Sait Çamlıca ile ‘Mahallenin Kaderini Değiştiren İmamlar’ kitabı çerçevesinde camilerimizin fonksiyonunu ve imamların mahalle üzerindeki etkisini konuştuk. Sait Çamlıca, ‘Mahallenin en çok kitap okuyanı imamlar ve öğretmenler olmalıdır’ dedi.

Röportaj: Ziya Gündüz 

Niçin böyle bir eser yazma gereği duydunuz?

Diyanet İşleri Başkanlığı personeline yönelik uzun yıllar eğitim verdim. Hem İmamlara hem Kur’an kursu hocalarına konferanslar verirken birçok insanla tanıştım. Bazı imamların yaptığı güzel çalışmalar ve müftülerin projeleri dikkatimi çekti. Onlarla röportajlar yaparak kitaplaştırmaya karar verdim. Özellikle yeni yetişen ve mesleğe yeni başlayacak olan Din görevlisi adayı gençlerin elinde böyle bir çalışmanın olması gerektiğini düşündüm. Güzel şeylerin, güzel projelerin ve güzel örneklerin çoğalması için yaptığım bir çalışma oldu bu kitap.

Hocam, İmamlar mahallenin kaderini nasıl değiştirirler?

‘Her Müslüman dininin görevlisidir’ sözünü ben önemserim. Elbette hepimizin elimizin uzandığı yerden sorumluluğu var. Bir öğretmen öğrencilerini, bir okul müdürü mahallenin kaderini olumlu veya olumsuz yönde değiştirebilir. Bir İmam, kendisini sadece namaz kıldırma memuru olarak görüyorsa, mesleğine bakış açısını yeniden gözden geçirmek zorundadır. Peygamberimiz dünyayı, o ‘mihrap’ dediğimiz makamdan yola çıkarak değiştirdi. ‘Mihrap’ harp kelimesiyle ayni kökten gelir. İmamların namaz kıldırdığı mekan olan mihrap ise, cehalete karşı harp edilen yer anlamına gelir.

İmamlık sadece namaz kıldırmak mıdır? İdeal imam nasıl olmalı? İmam demek ne demektir?

‘Anne’ kelimesi ile ‘imam’ kelimesi aynı kökten gelir. Cemaatin, toplumun önünde duran kişi, yani liderdir imam. Hem anne şefkatiyle toplumu kucaklamalı hem mahalleye önderlik yapmalı. Bu liderlik sadece namaz kıldırma liderliği olmamalı. Bilgi ve ahlak olarak da en önde olmalı İmam. Kendini eğitmeyen başkasını eğitemez gerçeğini asla aklından çıkartmamalı. Mahallenin en çok kitap okuyan kişisi olmalı İmamlar ve Öğretmenler. 

Kitabınızda imamlara ne gibi mesajlar veriyorsunuz?

Mesleki sorumluluklarını hatırlatıp, çok güzel işler yapan imamlardan örnekler ve müftülerin yaptığı güzel çalışmalar var kitapta. Her mesleği iyi veya kötü yapan, o mesleği icra eden kişidir. ‘Öğretmenler işini iyi yapmıyor’ veya ‘imamlar görevinin hakkını vermiyor’ diyen kişi, hep olumsuz örneklerle karşılaşan kişidir.

Her mesleğin ilahi sorumlulukları vardır. İmamlık ve öğretmenlik gibi toplumun ‘en önünde’ durulan ve toplumun geleceğine etki eden mesleklerin sorumlulukları, diğerlerinden biraz daha fazladır. Her meslekte olduğu gibi imamlıkta da ‘işini iyi yapan ve iş yapmamak için bin bir bahane bulan insanlar’ var.

Sürekli olumsuz örnekleri konuşmak dikenleri sulamaya benzer. Güzelliklerin çoğalmasını isteyenler, güzel olanları sulayarak / konuşarak çoğalması için dua ederler. Kimi fiili dua eder, kimileri de kavli dua yapar. Benim amacım, güzellikleri çoğaltmaktır. Bu kitap benim kavli duamdır.

Kitabınızda yayınladığınız örnek müftü ve imamlardan birkaç örnek verir misiniz?

Birçok örnek var. Sadece bazı örneklerin ana mesajlarını vereyim.

‘Camide çocuk sesi duyunca rahatlıyorum’ diyen bir imam örneği de var kitapta, Çocuklara daha rahat Kuran dersi verebilmek için lego tarzı oyuncaklar icat eden, mucit imam örneği de var.

Mahallesinde yaşayan Roman ailelerden makam ile ezan okumayı öğrenen ve kurduğu dostluk ilişkisiyle Roman İlahi Grubu kuran İmam örneği var.

Kur’an Kursu’nu sadece din eğitimi için değil, okul derslerine takviye dersi için değerlendiren imam ve müftü örnekleri var.

Aleviler bana Yezit diyerek arkamda namaz kılmıyordu, Sünniler bana Alevi diyerek arkamda namaz kılmıyordu’ diyen ve yaşadığı sıkıntıları benimle paylaşan imamın yaşadıklarını azdım.

1200 öğrenci ile yaz kursu yapan ve bunun için mahallenin okulunu kullanan, yaz kursunu eğitim şenliğine dönüştürüp, yıl içerisinde bu öğrencileri eğitmeye devam eden imam örneği var.

Tüm personelini bilgi avcısı haline getiren, kalem ve ajanda nikahı kıyan, ‘Eğitimin alternatifi eğitimdir!’ diyen Müftü örneği var kitapta. İmamlığı ‘Vahyin vazifesi imamlıktır’ diye tarif eden müftü örneği de var.

Bu örnekler, işini daha iyi yapmak isteyen müftü ve imamlara yol gösterir inşallah.

Kitabınızda camilerle ilgili bilgilerde var. Camilerimiz nasıl olmalı?

Camilerimizin, taklitten öteye geçmeyen, mimari yapılarıyla ilgili de söylenecek çok şey var elbette. Ancak bu kitabın konusu camilerimizin mimari yapısı değil, işlevi hakkındadır. Camilerimiz mahallenin kalbi olmalıdır. Mahallenin muhtarlığı, sağlık ocağı, ihtiyaç varsa aşevi caminin altında veya bahçesinde olmalı. Çevresi müsaitse çocuk parkı, gençlik merkezi ve halka açık kütüphanesi de olmalı. Aç olan fakir, derdi olan genç, çay içmek için bir araya gelmek isteyen amcalar, çocuğunu parka götürmek isteyen anneler, ders çalışmak için sakin ortam arayan öğrenci, minarenin gölgesinde bir araya gelmeli. Birçok insan bu gerçeği unuttu ama Peygamberimizin inşa ettiği ilk mescit olan Mescid-i Nebevi, mahallenin kalbi konumundaydı.

Camii merkezli eğitim ve öğretim nasıl olabilir?

Camilerimiz Kur’an-ı Kerim’in sadece yüzünden okunduğu yerler olmaktan çıkmak zorundadır. Çocuklara Kur’an okumayı öğretirken, Kur’an’la hayatı okumayı öğretemiyorsak verdiğimiz eğitimi gözden geçirmek zorundayız. Kur’an bir hayat kitabıdır, namaz surelerini ezberleme kitabı değildir. Maalesef birçok camimizde sadece yüzüne Kur’an okumayı öğrenip, biraz temel Siyer bilgileri aldıktan sonra yaz kurslarını bitiren çocuklar var.

Peygamberimizin hayatını ezberlettiğimiz çocuklara Peygamberimizin ahlakını öğretemiyorsak, bu dersin içeriğini yeniden gözden geçirmek zorundayız. Peygamberimiz bugün, yani yaşadığımız yüzyılda yaşasaydı nasıl davranırdı? Siyer dersi alan çocuklar bu sorunun cevabını düşünerek hayatlarına devam etmeli.   

Camiler sadece çocuklar ve gençlere mi hitap etmeli?

Peygamberimizin sahabe ile birlikte inşa ettiği Mescidi Nebevi, bugün ülkemizde olduğu gibi, sadece namaz kılma yeri olarak kullanılmamıştır. Mabedin inşasının amacı ümmeti bir araya getirip ihya etmek, yani eğitmektir. Hac veya Umre ibadeti için Kabe’ye gitmiş olanlar, Kabe’nin etrafında küçük gruplar halinde sohbetler yapan insanlar görürler. Bu manzaranın ülkemizin camilerinde de oluşması için hepimize görev düşüyor. Sadece caminin imamı değil, mahalle sakinleri de bu tür organizasyonlar yaparak, camilerinde sohbet halkaları oluşturmalıdır.

Camilerimizi çocuklara nasıl sevdirebiliriz?

Bir insan bir mekanı sevecekse, o mekanda ki kişileri sevmeli. Öğretmeni sevmeyen öğrenci, öğretmenin anlattığı dersi de sevmez. Cami imamını sevmeyen genç, camiyi de sevmez. Anadolu insanı, cami inşa etme konusunda çok büyük fedakarlıklar yaptı. Artık bu inşa fedakarlığını ihya bilincine dönüştürmek zorundayız. Aksi takdirde camiler emekliler lokaline dönüşecek. Bunu başarabilmek için camileri çocuklara sevdirmek ve mahallenin gençleri için projeler yapmak zorundayız.  

Cami ve Gençlik konusunda neler söylersiniz?

İlk Müslüman olan kırk sahabenin 32 tanesi 23 yaşın altında gençlerden oluşuyor. Bu hepimizi düşündürmek zorunda olan bir gerçektir. Peygamberimizin etrafında toplanan ilk Müslümanların önemli bir kısmı gençlerden oluşuyor. Biz nerde hata yapıyoruz ki, camilerimiz emekliler lokaline dönüştü? Daha önemli ve daha acı olan tespit şudur: Peygamberimizin etrafına topladığı gençler Mekke müşriklerinin çocukları iken biz kendi gençlerimize camileri sevdiremedik.

Şu soruların cevapları hepimize yol gösterir:

Peygamberimiz gençlere nasıl davranıyordu? Hata yaptıklarında veya günah işlediklerinde tepkisi ne olurdu? Gençlerin kılık ve kıyafeti ile mi uğraşırdı ahlaklarıyla mı? Herhangi bir çocuk veya gence sinirlenip kulağını çekmiş mi?

Gençler din ile ilgili sorularının cevaplarını camilerde bulabiliyorlar mı?

En önemli sorunlarımızdan birisidir, gençliğin cevaplarını aradıkları sorularla camilerde anlatılan din arasındaki fark.  Gençler ilmihal kitaplarında veya ellerindeki cep telefonundan cevabını bulabildikleri soruları sormuyorlar. Teknoloji çağında doğup büyüyen gençlerin sorularından bazı örnekler vereyim size.

Fake (sahte)hesap kullanmak caiz mi? Sosyal medya hesabında yalan söylemek günah mı? YouTube’den para kazanmak caiz mi? Sattığım ürünün reklamlarını abartarak yapsam günah olur mu? Fazladan birkaç tık (beğeni) almak için, paylaşımımı abartmam caiz mi? Satın alınmış hesaplarla sosyal medya fenomeni olsam, bu hesabım üzerinden alacağım reklamları fake hesaplar sayesinde paylaştığımda kazanacağım para helal olur mu? Bitcoin’e yatırım yapmak caiz mi? Yapay zeka ile çalışan bir robotun arkasında namaz kılmak caiz mi?

Gençlerin din hakkında sordukları sorulara cevap vermeyenler, gençlere asla yol gösteremezler. Cami görevlilerimiz genelde camiye gelen hacı amcalara anlattıkları din dili ile gençlere din anlatmaya çalışıyorlar. 

Kitabınızı müftüler ve imamlar nasıl değerlendirdi?

Şimdiye kadar kitabımla ilgili olumsuz bir tepki almadım şükür. Kitaptan tüm imamları için alıp dağıtan müftüler oldu. Bazı müftü arkadaşlar geleceğin imamlarını şimdiden yetiştirmek için İmam Hatip Lisesi öğrencilerine de dağıttılar bu kitaptan. Yıllardır yollarda olmanın verdiği bir avantajla birçok güzel örnekle tanıştım. İstanbul’da 1200 öğrenci ile yaz kursu yapan cami imamı arkadaşlarım var. Maalesef aynı mahallede, 30 öğrencinin bile gitmediği camiler var. Bu iki cami arasında ki fark, caminin mimarisi veya mahallenin ilgisi değildir. Aradaki tek fark imam arkadaşın işini dert etmesidir. İşini dert eden insanların çalışmalarını kitabıma taşıdım. İşini dert etmeyen bazı insanların eleştirilerini pek ciddiye almadım.    

Son olarak konumuzla ilgili neler söylemek istersiniz?

Bu kitabı hazırlarken birçok görüşme yaptım, birçok yere röportaj yapmak için gittim. Görüşmelerim esnasında başarılı işler yapan bir Müftü veya İmamların ortak bazı özellikler dikkatimi çekmişti. Bu ortak noktaları anlatayım. 

  1. Oku emrini doğru okumak!

Allah’ın ‘Oku!’ emri, sadece bilgi edinmek için okumak anlamına gelmiyor. Birçok müfessir bu konuya değiniyor. ‘Yaşadığın bölgenin şartlarını, imkanlarını, fırsatlarını, tuzaklarını, gençlerin duygu dünyasını okumaktır’, ‘Oku!’ emrinin bir diğer anlamı. Kendini sürekli yenilemek için kitap okuyan, mesleğinin etkisini ve fırsatlarını doğru okuyan insanlar, daha başarılı oluyor.

  1. Yeni neslin eğitimi için

Yeni bir nesil yetiştirmek için, mahallenin çocukları ve gençleri ellerindeki en önemli malzeme. O malzemeyi en iyi şekilde işleyebilenler daha başarılı oluyor. Bunun için önlerindeki en önemli zaman dilimi yaz kurslarıdır.

  1. Cemaatin tamamını kucaklamak

Cemaatli olmak ile cemaatçi olmak arasındaki farkı bilen, hiçbir cemaat taassubu taşımayan hocalar, bütün cemaati kucaklamanın huzuru ile rahat hareket ediyordu. Cemaat / Vakıf / Tarikat / Dernek gibi bir taassup ile çalışan cemaatçiler hem ümmete hem de kendi camialarına zarar veriyor. Cemaatinin temsilcisi gibi değil, mahallenin imamı gibi çalışırsa çok daha güzel sonuçlar alacağının bilincinde hareket etmeli.

  1. Örnek olmak

İzmir / Tire Eğitim Merkezi Müdürü Sayın Ramazan BOZKURT Bey ile sohbet ederken, Peygamber Efendimizin toplum ile kurduğu ilişkiye dair çarpıcı bir benzetme yaptı.

‘Peygamberimizin ibadet etme şekline, kıyafetlerine hayran kalarak Müslüman olan bir tane bile Sahabe yoktur. Sahabe İslam’ı seçerken Peygamberimizin (as) ahlakından etkilenerek Müslüman olmuştur.’ Görüşme yaptığım müftü ve din görevlisi kardeşlerimin de ahlak ve yaşantılarıyla cemaate ve çevrelerine örnek olarak iyi işler başarabildiklerini gördüm.

  1. İletişim Becerileri

Beşeri münasebetler olarak, bizim kültürümüzde dillendirilen davranış bilimleri, yaşadığımız yüzyılda iletişim becerileri olarak tanımlanıyor. Görüşme yaptığım başarılı diyanet personelinin hepsinin ortak özelliklerinden birisi de, insanlarla güzel iletişim kurabilmeleridir.

  1. Yönetim Becerisi

İnsan yönetmek, insanla uğraşmak, öyle dışarıdan görüldüğü kadar kolay bir şey değildir. Müftü iseniz imamları, imam iseniz cemaati ve camiye gelen çocukları idare etme adına, kendinizi sürekli geliştirmeniz gerekiyor. Tatlı dil, tebessüm, sabır, empati ve her şeyden önemlisi ‘Allah rızası için!’ gibi düsturlar, insanlık (İslam) tarihi boyunca değişmeyen yönetim usulleridir. 

  1. Allah’a verilecek hesap!

Bir müftü, Diyanet İşleri Başkanı’na vereceği hesabı, Allah’a vereceği hesaptan daha çok önemsiyorsa, işinde başarılı olamaz. Bir din görevlisi, Müftüye vereceği hesabı, Allah’a vereceği hesaptan daha çok dert ediyorsa, işinin hakkını veremez. ‘Ya teftiş için gelirseler!’ düşüncesiyle çalışan müftü iş yapamaz. ‘Ya müftülükten gelen olursa!’ düşüncesiyle çalışan bir imam üretken olamaz. 

Son olarak:

Müslüman, amirine vereceği hesaptan önce Allah’a vereceği hesabı düşünmek zorundadır. Bazen din görevlilerine verdiğim konferansta şöyle bir cümle kuruyorum. Arkanızda müftü varken kıldırdığınız namaz ile arkanızda müftü yokken kıldırdığınız namaz birbirinden farklıysa, memurluğunuz kulluğunuzun önüne geçmiştir.

 

Sait Çamlıca kimdir?

1974 Almanya doğumlu olan Sait ÇAMLICA, ilkokulu Almanya’da orta ve lise eğitimini memleketi Tokat’ın Turhal ilçesinde tamamlamıştır. 2000 yılında Üniversiteyi bitiren yazarımız, devlet kurumları ve özelde 8 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra, ilk kitap çalışmasını 2006 yılında yayınlamıştır. Daha çok eğitim kitapları yazan Sait ÇAMLICA, eğitimciliğini konferanslar vererek sürdürmektedir.

Yayınlanmış Eserleri:

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER