Yeni bir darbe mümkün mü?
TÜRKİYEAbdurrahman Dilipak'ın köşe yazısı
Darbe geliyorum demez. Şartlar oluşursa yaparlar. “Olmaz olmaz” demeyin olmaz olmaz. “Bir gece ansızın gelebiliriz” diye şarkılar, türküler söyleyenlerin sayısı az değil. Sadece biz söylemiyoruz.
Başarabilirler mi? Bilmem. Ama size görünen köyün manzarasını anlatayım: Hiç kolay değil, ama bu defa başarılı olurlarsa da, başarısız olurlarsa da, bu çok kanlı olur ve hemen bitmez..
Birileri sırf bunun için, memlekette “kan gövdeyi götürsün” diye darbe isteyebilir. Birileri bu ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine servet ve iktidar imkânları üretecek senaryolar yazıyorlar.
FETÖ’cüler başarsaydı, zaten yüzbinlerce kişiyi yerinden edeceklerdi, infazlar, temergüz kampları ile emsali görülmemiş bir vahşete imza atacaklardı.
Eğer darbe süreci 2. gün bitip, FETÖ’cüler teslim olmasaydı, bu defa da halk yakaladığı FETÖ’cüleri köşe başlarında infaz edebilirdi. Daha doğrusu böyle bir öfke vardı. Neyse ki korkulan olmadı. İnşallah bundan sonra da olmaz.
Ama öyle, “bundan sonra darbe-marbe olmaz” diye kendinizi kandırmayın. Havf ile reca arasında bir yerde dursun. Umudunuz korkularınızın önünde dursun.
Düşünsenize kim derdi ki, Hz. Yusuf’u kardeşleri kuyuya atacak, Hz. İshak’ın bir oğlu, diğerini öldürmek için peşine düşecek. Kim derdi ki, Hz. Osman’ı öldürmeye gelenlerin başında Hz. Ebubekir’in oğlu olacak. Kim derdi ki, Peygamberimizin vefatından 30 sene sonra Kerbela yaşanacak.
İnsanoğlu çiğ süt emmiştir. Kan dökücüdür o! Aman dikkat. İlle de yakınlarınıza. Etraf Brütüs’lerle dolu. Meşhur sözdür: Baba sen beni dost görünenlerden koru, ben düşmanlarımla başedebilirim!
ABD ile kriz bana göre ikinci bir “One minute” olayı ve bu konu göründüğünden çok daha ciddi boyutları, derinliği olan bir konu. Öyle bir papaz, bir elçilik görevlisi olayı değil.
Hani, Mevlana diyor ya, “köpeğin kuyruğuna bastım, sesi ağzından çıktı”. Siz burada birilerinin kuyruğuna bastınız sesi Amerika’dan çıktı.
Bass’ın gittiği yere bakın: Afganistan. Afganistan uyuşturucu trafiğinin en önemli halkalarından biri. Afganistan’dan yola çıkan mal, İran üzerinden Türkiye’ye, oradan Yunanistan üzerinden…
Eskiden Bulgaristan üzerinden giderdi, şimdi Irak, Suriye üzerinden de bir hat var.
Metin Topuz sanıldığından daha önemli biri. Eşelerseniz Türkiye’den güvenli çıkış yapan FETÖ’cülere pasaport sağlama işinden, Zindaşti’ye, uyuşturucu trafiğinden FETÖ’ye birçok yerde bu adamın ayak izine rastlayabilirsiniz. Yani sadece DEAŞ değil. Belki Öz’den Enver Altaylı’ya birçok kişi ile özel ilişkileri de ortaya çıkar bu iş eşelenirse.
Eğer o derin ilişkiler deşifre olursa bu iş yeni bir İrangate’e dönebilir. Tonlarca uyuşturucu, kara para, cinayet, “Kısmetim”den “Lucy-S”e ne istersen var bu adamda. ABD’yi eleştiren sadece “sıradan bir FETÖ”cü olması değil, bu derin ilişkiler olabilir. Bu Ankara’da, İstanbul’da, Washington’da birçok kişinin uykusunu kaçıracak bir konudur.
Bakın, bu defa darbe sadece Türkiye’ye değil, ABD de darbe tehdidi altında. ABD, 11 Eylül’den daha büyük bir tehdit altında. Siyasi gibi görünen bir işin arkasında çok daha farklı işler gizlenmiş olabileceği gibi, bir kara para ya da uyuşturucu işinin arkasında siyasi işler gizlenmiş olabilir..
Kripto FETÖ’cüler herkes tarafından çok yönlü olarak tepe tepe kullanılmış. Şimdi bunlar da ortaya çıkacak olursa, bu FETÖ içinde ciddi çözülmelere sebeb olabilir. Çünkü bunların çoğu kendilerinin nasıl hangi karanlık senaryolarda kullanıldıklarını öğrenecek olurlarsa orada çok fazla bulunmak istemeyeceklerdir.
Bu yapı herkes bir şekilde kullanmış. Ve bunlar herkesi kullanmışlar. Metin Topuz konuşmuşsa (ki “konuştu” diyorlar) bunun arkası gelir.
Bunun içeride de bir sürü bağlantı noktası var, dışarıda da. Cemaat, mafya, istihbarat, herkes ilişkisi olan biri. Bunlar “konuşmasın” diye infaz edilebilir. İyi korunması gerek. Ya da “intihar” süsü verilmiş bir cinayete kurban gidebilirler.
Vize krizinin çözülmesi, her şeyin çözüldüğü anlamına gelmez. Varolan krizi daha da derinleştirmek tarafların işine gelmediği için bu şekilde davranıyor olabilirler.. Çünkü kriz biraz daha derinleşecek olursa, inceldiği yerden kopabilir. Zaten Erdoğan’ın mesajları ortada ve açık. Derin bir güven krizi var. Ortak bir anlayış zemini yok. Erdoğan’dan rahatsızlar.
Barzani olayı, PYD olayı, yeni bir siyasi oluşum peşinde koşanlar, hepsi bu yolun yolcuları.
Bu işlerden anlayan bir arkadaş bir süre önce şu mesajı göndermişti: “Bilindiği gibi, bir zamanlar CIA’nın Türk casusu Ruzi Nazar ile onun sadık dostu ve eski MİT’çi Enver Altaylı’nın da akıl hocalığını yaptıkları Gladio, FETÖ’yü bizzat kendi eliyle büyüttü. Ancak, bu takiyeci Haşhaşi şebekesinin maskesi, 15 Temmuz darbe girişimiyle yerle bir oldu. İşte bunun farkında olan CIA, MOSSAD, MI6 ve FETÖ militanları, aktörlerine yeni maskeler takarak, bu sefer de Erdoğan’ı sandıkta tökezletmeye çalışacak bir partiyi kurma kararı aldılar. Kurulacak parti ise, Cumhuriyet’in kuruluş simgeleri ve kavramlarıyla yola çıkarak merkez sağda yer alacak. Bu yeni senaryonun aktörlerinden birisi de, akademisyen kökenli karanlık bir politikacıdır. Onu, geçenlerde bu çerçevede İngiltere’ye davet ettiler. Aynı zamanda bu zat, 30 Nisan 2015’de ölen Ruzi Nazar, Enver Altaylı ve FETÖ’den tutuklu bir gazetecinin de arkadaşıdır. Dikkat etmek gerek, bir zaman “derin devlet”e danışmanlık yapan bazı isimler şimdi nerede ne yapıyorlar? Birileri şu sıralarda FETÖ’nün bir “ikinci darbe ihtimalinden söz ediyor” ve “AK Parti’nin de bu yapıyla yeterince mücadele etmediğinden” dem vuruyorlarsa burada bir iş var demektir. Yeni bir parti hazırlığında olan bazı eski politikacılar ve bunların peşine takılanlar, FETÖ’nün ve onun arkasındakilerin bu kirli planını farkederler. Yine umarım, Ruzi Nazar ve Enver Altaylı ile temas içinde olan kimi akademisyen, kimi gazeteci, kimi iş adamı, kimi politikacı olan bazı kişiler girdikleri yolun sonunun nereye varacağı konusunda tekrar düşünürler. Tuğrul Türkeş de bu çevreleri yakından tanır. Bilmem onun bu süreçte, yakından tanıdığı insanların bu tehlikeli gidişatı konusunda bir katkısı olur mu, ama sonuçta eğer ötekiler kazanacaksa, bunun sonucunda kaybedecek taraf Türkiye olacaktır. Yani farklılıklarımıza rağmen bu ülkede birlikte yaşayan herkes olacaktır.”
Selam ve dua ile.
İlginizi Çekebilir