ENGİN ARDIÇ 'ın köşe yazısı
Üzerimize çullanan korkunç bir ittifak var. Amerikan gizli servisi, İsrail gizli servisi, Alman gizli servisi ortak yapımı ve yönetiminde... Amerika'nın kukla örgütü FETÖ çetesi başta olmak üzere, sosyaldemokratı, sosyalisti, faşisti, Kemalisti...
Tayyip Erdoğan'ı ne pahasına olursa olsun devirmeye çalışıyorlar.
Ayaklanma tutturamayınca darbe deniyorlar.
O da olmayınca seçim sandığında katakulli...
Hiçbir "ahlak" ilkeleri yok.
Hiçbir kural tanımıyorlar.
Su içer gibi yalan söylüyorlar.
Yalanları yüzlerine vurulunca da işi yüzsüzlüğe vuruyorlar.
Bunun temel nedeni, Erdoğan yönetimindeki Türkiye'nin oyunu Batı'nın koyduğu kurallara göre oynamamasıdır.
Türkiye'nin "mazlum millet" kabuğunu kırıp eskisi gibi "büyük devlet" olmaya yönelmesidir. Daha doğrusu, "tarihi genlerini" nihayet hatırlamasıdır.
Öncelikle affedemedikleri, Türkiye'nin "kendi silah sanayiini" kurmaya yönelmesidir.
Belediye seçimi falan, bu kavgada leblebi çekirdektir.
Belediyeyi, Erdoğan'ın devrilmesi yönünde bir "ara adım" olarak görüyorlar.
***
Hazin olan, elli yıl önce "Amerikan karşıtlığı bayrağını" elinden bırakmamış olan "solun" bu tezgahta kendini kullandırmasıdır.
Çünkü Türkiye'nin "mazlum ülke" olarak kalması hoşlarına gidiyor. Ağlamayı çok severler.
"Kapitalist yoldan kalkınma olacaksa hiç kalkınma olmasın" kafasındalar.
Rahmetli Okay Gönensin'in ölmeden önce sarfettiği o müthiş cümle her şeyi açıklayıcı niteliktedir: "İlhan Selçuk herkesin fakir kalmasını isterdi!"
Bu sosyalizm değil, memur kabızlığıdır.
Hazin olan, milliyetçi geçinen faşistlerin de bu "gayri milli" safta buluşmalarıdır. Gazeteleri zehir akıtıyor.
Hazin olan, kendi ekonomik çıkarlarını gözeterek bu safta yer alan İstanbul sermayesinin bu rezilliğe "Atatürkçülük kılıfı" uydurmaya çalışmasıdır. Kendilerine rakip olarak yeni ve dindar bir burjuva sınıfının ortaya çıkışını hazmedemediler.
Hazin olan, liberal geçinen bazı gazeteci ve akademisyenlerin "Amerikan ajanı" olduklarının açığa çıkmasıdır. Kürt devleti isteyenler de bunlardı. "Daha küçük ve derli toplu bir Türkiye'nin" Avrupa Birliği'ne kolaylıkla girebileceğini sanıyorlardı. Onları böyle kazıklamışlardı.
Hazin olan, bazı iyi niyetli ve saf insanların bu oyunları görememeleri ve "bir de bunu deneyelim" basitliğine düşmeleridir.
Gezi ayaklanmasının elebaşlarından biri, "mesele ağaç değil, hâlâ anlamadınız mı" demişti...
Mesele belediye değil, hâlâ anlamadınız mı?
***
Türkiye, yüz yıl önce emperyalizme karşı çıkmayı "bürokrasisinin önderliğinde" denemişti. Bu aslında "geçmişini reddedip çok daha küçük bir devlet kurarak belayı savuşturma" girişimiydi. Gücümüz o kadarına yetiyordu.
Şimdi eline fırsat geçti, belini doğrulttu, "gelenekleri ve halkıyla" deniyor. Geçmişini hatırlayarak...
Birincisini başarmıştık, bürokrasi sonradan su koyuverdi.
İkincisini başaracak mıyız yoksa defterimizi dürecekler mi?
Yorum Yazın