Hıncal ULUÇ'un köşe yazısı
Düzenlemek değil, yıkmak ve yasaklamak.. İnsanı ve onun isteklerini, ihtiyaçlarını zerre umursamadan, şehri şehir yapan güzellikleri, gelenekleri zerre aldırmadan yok etmek..
İstanbul arka arkaya tüylerimi ürperten çirkinlikler, rezillikler yaşıyor..
Yaşatan da başta "Her şey çok güzel olacak" diye halkın kalbini çalan ve müthiş bir oy farkı ile kazanan Ekrem İmamoğlu, CHP'nin kalesi ilçe Belediyeleri.. Şişli.. Adalar.. Kadıköy.. Maltepe..
İmamoğlu, İstanbul'u İstanbul yapan geleneklerden birini, Adalar'da faytonları yasakladı..
Sanıyor ki, faytonlar sadece, vapurdan inen Adalılar'ı evlerine götürmek için var.. Koyarsın faytonun yerine, plastik, elektrikli araçları olur biter..
Belediyeciliğin "B"si, Şehirciliğin "Ş"si olmazsa bir insanda.. Bir kentin ruhu nedir, o ruhu yaratan ve yaşatanlar nedir, haberi olmazsa, üç sosyal medya çığırtkanının peşine takılır "Cart" diye "Yasak" kararını alıverir işte..
Bilmez ki New York'ta Central Park, Viyana'da RingStrasse, Brugge'de Kanal Turları'ndan hiç farkı yoktur, Adalar'daki fayton turlarının..
Bilmez ki, işi "Yasaklamak" değil, "Yapmak"tır..
Bir geleneği, bir güzelliği, Ada'yı ada yapan bir ruhu yaşatmaktır..
Elin adamı dünyanın dört bir yanında nasıl yaşatıyorsa, öyle yaşatmaktır..
Düzenlemek..
Atların ahırlarını, bakımlarını, sağlıkları, çalışma saat ve sürelerini düzenlemek ve devamlı izlemek..
Kim uğraşacak bununla?. Niye maaş vereceksin bakımcı, denetçi ve veterinerlere..
"Yassah hemşerin" dersin biter gider..
Şişli Belediye Başkanı, adı nedir onu bile bilmiyorum ilk defa.. Şişli Belediye Başkanları oysa, İstanbul Belediye Başkanı'nından önde gelirlerdi.
İstanbul'un kalbi Şişli'de atardı çünkü. Sokmuş iş makinelerini Nişantaşı'na,, Yıktırmış bulvar kafelerini.. Efendim kaldırımı işgal ediyorlarmış..
Be Allahın adamı, hayatında Paris'e, Viyana'ya, oraya buraya gitmedin mi?.
Şehirciliğin temelidir, kaldırım kafeleri.. İnsanlar orada temiz hava alırlar.
Ucuza oturur, bir çay parasına eşleri, dostları ile iki çift laf ederler..
Paris'te bulvar da değil, ara sokaklarda, bir metre genişlikteki kaldırımlarda minnacık masalarla duvar arasında gene minnacık tek sıra sandalyelerle bile kafeler vardır, her semtte..
Efendim yoldan geçenlere engel oluyormuş!. Yuh olsun size..
Yuh kere yuh olsun!. Gel Sabah gazetesine de Fulya'ya inelim.
Ya da Bebek'ten İstinye'ye doğru yürüyelim de, olmayan kaldırımları, olanların da nasıl otopark gibi kullanıldığını göstereyim size..
Gücünüz yalıda oturan ama arabasını yalısının bahçesine değil, halkın kaldırımına park edenlere yetmiyor da, Nişantaşı'ndaki kafeye yetiyor öyle mi?.
O kafeler, binlerce İstanbullu'nun hele kapalı yerlerde sigara yasağından sonra tek keyif yeri.. Geçiniz?. Kaç kişi çalıştırıyor oralar, kaç aile geçiniyor, hem de iyi geçiniyor, oradaki bahşişlerle hiç düşündünüz mü?.
Cafe Fleur'ü, Cafe de la Paix'yi yıkmak neyse, odur Beymen Kafe'yi, Biber'i, Kırıntı'yı yıkmak Nişantaşı'nda.. Hem de gün ortasında.. Hem de iş makineleri ile dalarak!.
Ulan Hitler yaptı bir tek, sizin bu yaptığınızı..
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu kurdele keserken ben de ordaydım ve gözlerimdeki nemi siliyordum. Maltepe Belediyesi Fikret Otyam Müzesi'ni açıyordu.
Büyük gazeteci, büyük yazar, büyük ressam, büyük insan Fikret Otyam adına müze açıyordu. O müzeyi yok etmiş Maltepe Belediyesi iyi mi?. Otyam Müzesi artık yok..
Geçen hafta Ağaçlar Ayakta Ölür adlı oyunu izlemek için, Kadıköy Belediyesi'nin sahibi olduğu Kozzy'ye gittim. Muhteşem bir gece yaşadık.
Çıktık, en tepe kattan.. İneceğiz..
Yürüyen merdivenler çalışmıyor. O normal merdivenden çok yüksek basamaklı yürüyen merdivenden yürüyerek inmeyi denediniz mi hiç?. Bunun yaşlısı var, engellisi var, çocuğu var..
Efendim AVM gece onda kapanıyor.. Tiyatroya gidenlerin canı cehenneme.. Gitmesinler..
Aşağıda bir güvenlik var..
"Niye çalışmıyor" dedim..
"Birisi kasten düğmeye basmış, durdurmuş" dedi.. Beni gerzek yerine koyuyor, herif.. Ulan madem biri düğmeye basınca duruyor, sen de düğmeye basıp çalıştırsana, eğer bu halka hizmet için orada görevliysen?.
İstanbul Büyükşehir..
Adalar.. Şişli.. Kadıköy..
Maltepe..
Beş Belediye yazdım.
Beşi de CHP'li..
"Sözün bittiği yer" deyip nokta koyuyorum. Yorum yapmak, elimden de içimden de gelmiyor!.
İmamoğlu ve arkadaşları düşünürler mi acaba, ötesini?.
Güldürmeyin beni..
***
Hayır!.. Suçlu Muriqi değil!..
Bu yazıyı yazarken saat sabahın 11'i..
Henüz yeni bir haber yok.. Ama sonuç bu yazıyı yazmama engel değil..
Gaziantep- Fenerbahçe maçının uzatma dakikalarında, sarı kartı olan Vedat Muriqi, rakibine tam sarı kartlık girdi.
Hakem Hüseyin Göçek, sadece faul çaldı. Muriqi, bir sarı kartlık hareket daha yaptı. Rakibin vuruş yapmasını engellemek için topa vurdu. Göçek bu defa kartını çıkarmak zorunda kaldı.
Muriqi, hafif bir tebessümle tünele doğru yürüdü. Amacına ulaşmış, ikinci sarıdan kırmızıyı görmüştü.
O kırmızıyı görmese, bu haftaki Başakşehir maçında oynamayacaktı.
Kırmızı olunca, cezasını hafta arasındaki kupa maçında çekme hakkını kazandı.
Başakşehir maçında artık sahada olacak.
Ertesi gün bir kaç gazetede, bir kaç yazar satır aralarında olaya değindi o kadar.. Bir tek Ahmet Çakar, manşetten girdi.
"Spor ahlakı yerle bir oldu" dedi, Çakar..
Ne var ki, hiç ama hiç kimse, ahlaksızlığa yol döşeyenlerin altını çizmedi..
Birincisi Türkiye Futbol Federasyonu..
Yıllardan beri bu ülkede bu rezillik yaşanır..
"Kırmızı kart cezası" her kategoride..
"Sarı kart cezası" kendi kategorisinde..
İki maç cezasına iki ayrı uygulamanın yarattığı ahlaksızlıkları yıllardır yaşıyoruz.
Peki Dördüncü güç olarak ne yapıyoruz?. Savaşıyor muyuz, bu rezillikle..
"Her ceza kendi kategorisinde uygulanır" kararı almak için Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan emir mi gerek?.
Başakşehirli Demba Ba, geçen hafta dördüncü sarıyı görerek cezalı duruma düştü, ama ikinci sarıdan kırmızı almaya tenezzül etmedi. Okan Hoca'dan da öyle bir talimat gelmedi. Şimdi bu hafta Başakşehir- Fener maçında, spor ahlakına uyan Başakşehir santrforundan mahrum sahaya çıkacak. İşini bilen Ersun'un Fener'i santrforu Muriqi ile sahada olacak.
Sivas dün Beşiktaş'a karşı en iyi oyuncusu Mert Hakan'dan eksik çıktı. Mert geçen hafta gördüğü sarı kartla cezalı duruma düşmüştü. Ama o ikinci sarıdan kırmızı görüp, cezasını kupa maçında çekme ayıbını işlemedi.
Stoper sıkıntılı Galatasaray'da pazar günü Marcao sarı kart cezalısı duruma düştü, ama son dakikada kırmızıya döndürmedi o da..
Görünen o ki, bu ülkede futbol, "Ahlaksızı ödüllendiren" bir sistemle oynanıyor. Ve buna biz medya olarak seyirci kalıyoruz..
Tepkilerimizi de belli belirsiz veriyoruz.
Hele konu Fener olursa..
Bu hafta bir tek gazete, sadece Türkiye, Futbol Disiplin Talimatnamesi'nin 37'nci maddesini gündeme getirdi.
"Madde 37- Bilinçli kart görme..
Müteakip müsabakalardaki ceza durumunu düşünerek, bilinçli olarak sarı veya kırmızı kart gören futbolculara 2 müsabakadan men cezası verilir." Türkiye gazetesi de bu haberi "Vedat Ceza heyetine verilmeli" diye yazmaya cesaret edemedi. "Vedat Murigi'in, 37. madde gereği ceza alması gerektiği yorumları yapıldı" dedi, üzerinden atarak..
Bu medya, yani hepimiz, ortak değil miyiz şimdi Muriqi'in suçuna?.
Pardon.. Beyaz TV'de "2014 yılında TFF Hukuk Kurulu, Karabükspor maçında bilerek kart gördüğü iddiasıyla Bursasporlı Joshue'yi PFDK'ya sevk etmiş, oyuncuya ceza çıkmayınca, Hukuk Kurulu Tahkim'e gitmiş. Tahkim de iki maç ceza vermişti" demişler ve emsal de göstermişler.
Dedim ya, şu ana dek bizim Federasyon'dan henüz bir haber yok.
Zorlu Toplantısı'ndan sonra, olanlara, o olanlara rağmen geçen hafta "Özenle" yapılan hakem atamalarına bakıyorum da, Nihat Özdemir başlı, aslında var ama yok Federasyon'un bu hamleyi yapmasını beklemiyorum.
Dilerim beni hiç değilse bu defa yanıltırlar..
***
Haftaya başlarken...
Tam evden çıkmaya hazırlanırken, ekrana takıldı gözüm.. Bir şehit toprağa veriliyor. Mezarlıkta görevli beş asker, heykel gibi duruyorlar karların ortasında..
Ve gençler yaklaşıyorlar, o heykel adamlara.. Sırtlarından montlarını çıkarıyor ve o gözlerini bile kırpmadan duran Mehmetçikler'in omuzlarına bırakıyorlar..
Gözlerim yaşardı.. FETÖ'cü hainlerin yarattığı yıllarca süren iğrenç davaları, kalkıştıkları Cumhuriyet'i yok etme hedefli hain darbeyi hatırladım..
Hayır!. Bu milletle bu Mehmetçik arasına kimse giremez!.
*
Gazeteye girdim, en alt katta asansör bekliyorum.
Geldi. İçinde iki kişi var. Biri erkek, öteki kadın.. İnmediler.. Bulundukları B1 katı kalabalık ya..
Bunlar uyanık ya.. İnen boş asansöre binip, ötekilerin haklarını gasp edecekler ya..
Hafta sonu son yazım bunlar üzerineydi. İlk yazım gene bunlar üzerine..
Kendi kapımızı süpüremezsek, İstanbul'u nasıl temizleyeceğiz biz, Dördüncü Güç olarak..
Cart kaba kağıt!.
***
TEBESSÜM
Süper market kasasında sıradaydım. Önümdeki kadın bir paket tuvalet kağıdı almıştı. Çantasındaki bozuk paraları çıkardı, kasiyerin masasına döktü. Saymaya başladı. 50 kuruş eksikti.. Hemen cebimden bir 50 kuruş çıkardım, uzattım.. "Teşekkür ederim" dedi kadın.. "Bu kağıdı her kullandığımda sizi hatırlayacağım."
SEVDİĞİM LAFLAR
Eğer tamamıyla zorluklara daldınsa, daralıp kaldınsa, sabret çünkü sabır, genişliğin anahtarıdır.
Mevlana
Yorum Yazın