Seçimlerden önce büyük bir heyecanla İmamoğlu güzellemesi yapan basının seçimden sonra elleri boş kaldı! Binbir türlü reklam ve kampanyayla parlatılan İmamoğlu, koltuğunda öylece oturunca ve beklendiği gibi "devrim" falan da olmayınca; basın gözünü sıradaki "kurtarıcı" Ali Babacan'a dikti. Sabah Gazetesi yazarı Engin Ardıç, Ali Babacan'ı büyük bir hevesle parlatan basın için "doğmamış çocuğa don biçtiler" adlı köşe yazısında çarpıcı tespitlerde bulundu. Ardıç, Babacan için "İktidara gelmesinin imkan ve ihtimal dahilinde olmadığını kendisi de bilir. Amaç, AK Parti'den az biraz oy tırtıklamak olarak kalacaktır. Babacan da ister istemez muhalif ittifakın küçük ortaklarından biri olur." dedi..
Sabah Gazetesi Yazarı Engin Ardıç'ın "Doğmamış çocuğa don biçtiler" adlı köşe yazısının tamamı:
Belediye seçiminin eğik düzlemine girmeden önce günlerini "menemene soğan konur mukonmaz mı" gibi canalıcı tartışmalarla geçiren aziz ve necip Türk basını, seçimden sonra gaz kaçırmaya başlamıştı... Üstelik sıcaklar da bastırmıştı...
Bir süre İmamoğlu güzellemesiyle işi yürüttüler, sonra baktılar ki İmamoğlu koltuğunda öylece oturuyor... Bir şey yaptığı yok, zaten devrim mevrim de olmamış...
Bir kısmı "İmamoğlu'na bir türlü 'solcuyum' dedirtemedim" diye üzüldü.
Adam solcu molcu değil ki! Kılıçdaroğlu gibi yalan mı söylesin? "Herşey çok güzel olacak" diye laf kıvırtıyor, boş konuşuyor, o kadar.
Tüh, bekledikleri "mesih" bu değildi galiba, onları "Tayyip'ten kurtaracak" sahte peygamber...
Derken, Ali Babacan ufuktan bir güneş gibi doğdu.
Baktı ki Gül'ün ya da Davutoğlu'nun doğmaya niyetleri yok, elini çabuk tuttu, AK Parti'den istifa ediverdi.
Aziz ve necip muhalif basın çok heyecanlandı.
İşte onları yaz boyunca götürecek ekmek fırından çıkmıştı.
İmamoğlu'nu mu yağlayıp yıkasınlar Babacan'ı mı, bu ikilemi sonbahara erteleyebilirlerdi...
Çarşaf çarşaf parti kurmaya giriştiler.
Daha ortada olmayan partiye isim bulanlar da çıktı, kafadan "yüzde 3-yüzde 5" oy biçenler de...
İşi iyice serseriliğe vurup Babacan'ın partisine "yüzde 10" münasip görenler de görüldü.
Fakat Babacan, daha pişmemiş aşın üstüne buz gibi suyu boca ediverdi!
Bu parti kurma işini ancak "gelecek ilkbahara" düşüneceğini açıkladı.
O da, kesin değil ha... Düşünecek...
Bu arada Gül ve Davutoğlu ne yapacaklar, ona bakacak...
Bir de program lazım tabii, ortada program yok. Aslına bakarsanız kadro da yok.
O programın "ne olabileceği" de karanlık. "İsrafa son veriyoruz" ayağından yatırımlarıdurduracaklar ama o kadarını bütün muhalif liderler söylüyorlar.
Bu iş, İmamoğlu'nun İstanbul trafiğine çözüm bulmasına benziyor, yazın mümkün değilmiş ama kışın, köprüde yol çalışmaları sona erince çözecekmiş. Okulların servis otobüsleri de devreye girince daha da güzel çözülecek.
***
Bu Ali Babacan, ne eksik ne fazla, bir Meral Akşener'e benzeyecektir.
Sıfır karizma!
Bir lider de değil, alt tarafı bir "teknik adam"...
İktidara gelmesinin imkan ve ihtimal dahilinde olmadığını kendisi de bilir.
Amaç, AK Parti'den az biraz oy tırtıklamak olarak kalacaktır.
Babacan da ister istemez muhalif ittifakın küçük ortaklarından biri olur.
Bunlar eskaza iktidara gelirlerse başkanlık sistemini değiştirecek değillerdir. Bu sistemin "nimetlerinden faydalanmaya" bakacaklar. Kılıçdaroğlu daha şimdiden lafından dönmenin yollarını arıyor.
Babacan'a da ufukta görünse görünse, 2028 yılında bu ittifakın ekonomi bakanlığı görünebilir, o kadar. 2023 demedim, 2028 dedim.
***
Artık fena halde kabak tadı veren bu "Gül-Davutoğlu- Babacan muhabbetini" de burada bitirelim, sıktı çünkü. Seneye gene bakarız.
Yorum Yazın