Nedim Şener'in bugünkü köşe yazısı‘Geceyarısı Ekspresi’ yolcusu kalmasın!
1978’de yönetmen Alan Parker’in çektiği, senaryosunu Oliver Stone’nin yazdığı Amerikan-İngiliz yapımı Geceyarısı Ekspresi filmi 1980’li yıllar boyunca Türkiye’deki işkence uygulamalarını gündemde tuttu.
İki yıl önce çekilmesine rağmen film, 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası yaşanan işkence olaylarıyla birleşince, bir kuşak Geceyarısı Ekspresi filmi tartışmalarıyla büyüdü diyebiliriz. Elbette, 12 Eylül darbe sürecinde akıl almaz işkenceler yapıldı. Askeri yönetimin işkenceleri altında öldürülenlerin, gözaltında kaybolanların, gördüğü işkenceden sağlığını kaybedenlerin çığlıkları Geceyarısı Ekspresi filmindeki sahnelerle birleşti.
Olay 1970 yılında yaşanmış, film ise darbeden iki yıl önce çekilmişti. Dolayısıyla filmin amacı tek başına, iki yıl sonra yaşanacak 12 Eylül 1980 darbesinin insanlık dışı uygulamalarını anlatması olamazdı.
‘TÜRKLERDEN ÖZÜR DİLERİM’
Olayın kahramanı olan Billy Hayes, filmdeki işkence sahnelerinin gerçek olmadığını, yazdığı kitapta da yer almayan bu bölümlerin senaryoya sonradan eklendiğini açıkladı. Sorumluluğun, senarist Oliver Stone ve yönetmen Alan Parker’a ait olduğunu belirterek yine de 2014 yılında Türklerden özür diledi.
Senarist Oliver Stone ise 2004 yılında Türkiye’ye geldiğinde, “Filmin gösterime girmesinden sonra yaşanmış olan yanlış anlaşılmalardan ve Türkiye’de pek çok kalbin kırılmış olmasından dolayı üzüntü ve pişmanlık duymaktayım. Bu filmin yaratmış olduğu ırkçı yansımanın farkına varmış bulunmaktayım” şeklinde açıklama yaptı.
Yönetmen Alan Parker ise Oliver Stone’un özür dilemesinin gülünç olduğunu söyleyerek, “Yaptığım filmle gurur duyuyorum ve özür de dilemiyorum” dedi ve ölümüne kadar tutumunu sürdürdü.
SİYASİ KONJONKTÜR FİLMİ
Daha çok işkence konusuyla gündeme gelen ve Malta’da çekilen film, Türkiye ile Amerika ilişkilerinin son derece gergin olduğu dönemde gerçekleşen bir projeydi. İşkence dışında Türkiye’de uyuşturucunun son derece kolay bulunduğu, kilolarca esrarın taksicilerden bile alınabildiği mesajını veriyordu. Bu, Amerikan yönetiminin Türkiye hakkında o günlerde yaptığı suçlamanın aynısıydı. Yani daha önce üç kez esrar kaçakçılığı yapan, dördüncüsünde dört kilo uyuşturucuyla yakalanan ve Türkiye’de 5 yıl hapis yatması dışında olayın kahramanı Billy Hayes’in yaşadıkları ile ilgisi olmayan Amerikan ve İngiliz yapımı olan film, siyasi konjonktürün eseriydi.
Gerçek olmayan sahnelerin eklendiği projenin asıl amacı, Amerika ve İngiltere’ye karşı haşhaş ekimi, Kıbrıs Barış Harekâtı ve ABD üslerini kapatma kararı alan “Türkiye nefretini” zihinlere yerleştirmekti.
ECEVİT’İN HAŞHAŞ KARARI
12 Mart 1971 Askeri Muhtırası sonrası kurulan Nihat Erim hükümetinin Amerika’nın isteğiyle koyduğu haşhaş ekimi yasağı Başbakan Bülent Ecevit tarafından 1974 yılında kaldırılmış, aynı yıl Kıbrıs Barış Harekâtı yapılmış, buna ambargo ve yaptırımlarla karşılık veren Amerikan askerleri, 1975 yılında bu kez Demirel’in başbakanlığında İncirlik Üssü’nden çıkarılmıştı.
Amerikan yönetimi ise bir yandan ekonomik yaptırımlar diğer yandan askeri ambargolarla Türkiye’yi boğmaya çalışıyordu. Geceyarısı Ekspresi işte bu konjonktürde çekilen Amerikan-İngiliz ortak yapımıdır.
FETÖ DEVREDE
Bunları neden hatırlattım? Çünkü benzer bir süreci yaşıyoruz. Amerika ile ilişkiler o günkü gibi gergin. Türkiye S-400’den, Doğu Akdeniz’e, Suriye’den, FETÖ ve PKK’ya kadar birçok alanda ABD ile karşı karşıya. Bu konjonktürde, ABD’nin kullandığı istihbarat ve operasyon örgütü FETÖ’nün yıllardır yürüttüğü bir algı operasyonu, gerek yurtiçinde gerek yurtdışında oldukça ilgi çekiyor.
FETÖ’cü Said Sefa ile benzeri örgüt üyelerinin aylar öncesinden yaratmaya çalıştığı, “Narko-Türkiye” algısı yurtdışına kaçmış bir mafya yöneticisi tarafından dillendiriyor. Aynı iddialar, Amerikan New York Times, Washington Post gibi gazetelerde ve Avrupa medyasında tekrarlanıyor. Sosyal medya üzerinden yürütülen operasyon Türkiye’de faaliyet gösteren ve Amerika ve Avrupa tarafından fonlanan internet sitelerinde bol bol tekrar ediliyor, gazetelerde “Narco-Türkiye” yazıları yazılıyor.
392 ÖRGÜT ÇÖKERTİLDİ
Türkiye, dünyada en fazla uyuşturucu yakalayan ülke olarak, narkotik ile mücadelede uluslararası anlamda örnek olarak gösterilirken, bir yandan FETÖ diğer yandan yerli ve yabancı medya operatörleri tarafından, ekonomisini uyuşturucuyla finanse eden ülke olarak gösterilmeye çalışılıyor.
Elbette dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de uyuşturucu ticareti yapanların ve bunların her alanda bağlantıları da vardır. Ama inkâr edilmez bir gerçek var, o da Türkiye’nin bunlarla mücadele ettiğidir.
Nitekim 23 Mayıs 2021 itibarıyla son 5 yıl içerisinde 392 narkotik suç örgütü çökertilirken, 3 bin 483 yönetici ve elemanları hakkında da adli işlem yapıldı.
Uyuşturucu kaçakçılığı sınır aşan suç olduğu için uluslararası işbirliğini zorunlu kılıyor. Hangi ülkenin bu mücadelede samimi olduğu uluslararası kuruluşlar tarafından biliniyor.
Buna karşın özellikle Amerika ve Avrupa medyası, FETÖ’cülerin aylar öncesinden yaratmaya çalıştığı algıya mafya liderinin de söylediklerini ekleyerek, Türkiye üzerine bir senaryo yazmaya çalışıyorlar.
Şimdilik ABD ve AB yönetimleri sessiz ama bir süre sonra Türkiye’ye yönelik bu tür suçlamaları içeren raporları yayınlamaya başlarlarsa şaşırmayın.
Nasıl Geceyarısı Ekspresi filmi 1978’de Türk-Amerikan ilişkilerinin en gergin olduğu dönemin tam ortasında çekildiyse, bugün de ABD ile ilişkilerde benzer bir atmosfer olduğunu aklınızdan çıkarmadan, FETÖ’nün zamanında kotardığı ve yeniden ısıtılıp servis edilen benzer senaryolara hazır olun.
Kaynak:Hürriyet
Yorum Yazın