ENGİN ARDIÇ 'ın köşe yazısı
Belediye seçimi yapılıyor, İmamoğlu kazanmış görünüyor, en yakın rakibi Yıldırım'la aralarında 34 bin oy farkı var.
AK Parti itiraz ediyor, çünkü fark çok küçük.
Oyların bir kısmı (yüzde 10'u) yeniden sayılıyor, fark birdenbire 34 binden 13 bine düşüveriyor.
O zaman... Bu durumda aklın gereği nedir?
Oyların tamamının yeniden sayılması, öyle değil mi? Bu kadar basit.
Bu yapılmıyor.
Kim neden korkuyor? Alt tarafı üç gün gecikme olacak, o kadar. "Namusunla" kazandıysan sonuç gene senden yana çıkar.
Ha üç gün önce almışsın mazbatanı, ha üç gün sonra.
Oyların tamamı yeniden sayılsa da İmamoğlu gene kazansa, artık AK Parti de hiç ağzını açamayacak. Daha ne?
İstanbul İl Seçim Kurulu, AK Parti'nin oyların tamamının sayılması isteğini, tam süreç başlamışken küt diye reddediyor.
Neden acaba? Memurlara zahmet olur diye mi? Gerekçe yok.
Yüksek Seçim Kurulu da boyun eğiyor, "siz ne yapıyorsunuz" demiyor, tekrar sayım yerine tekrar seçime gidiyor.
Hem seçim üç ay sürüncemede kalıyor, hem vatandaş büsbütün geriliyor, hem de devlet milyonlarca lira daha masrafa sokuluyor.
Bu İstanbul İl Seçim Kurulu biraz tuhaf bir kurul...
AK Parti'nin "tamamı yeniden sayılsın" itirazını kabul etmiyor, CHP'nin "sayılmasın" isteğine uyuyor. Gerekçe yok.
Üstelik İstanbul'un ilçe seçim kurullarına sormadan, onların görüşünü almadan!
Neden acaba?
CHP neden korkuyor?
Bu "meşkuk" olayın ardından da İstanbul İl Seçim Kurulu Başkanı Müberra Hanımbirdenbire emekliliğini istiyor...
Neden?
Çok mu yoruldu?
Acaba kendisini ziyarete gelen CHP militanlarını mesai saatinden sonra oturup beklemek mi yordu onu?
***
Çünkü iş sonradan anlaşıldı:
Bir grup CHP kodamanı (Canan Kaftancıoğlu, Bülent Tezcan, Seyit Torun, Oğuz Kaan Salıcı, malum ekip) Müberra Hanım'a gelmişler dilekçe vermeye...
Müberra Hanım evine gidecekmiş, gitmemiş, onlardan önce adliyeye gelmiş, onları beklemiş. Gece vakti... Yanında da Fatma Hanım ve Nihal Hanım...
Neden acaba?
İl Seçim Kurulu, CHP'nin başvurusundan ÖNCE adliyeye gelip bekliyor, neden acaba?
Arada bir haberleşme mi olmuş? "Gelip itiraz edin vakit geçirmeden, bekliyoruz" mu denilmiş, yoksa "bir yere kaybolmayın, geliyoruz" mu denilmiş? Kuşkular bunlar.
"Demedik" diyorlar.
Öyleyse neden hanımlar böyle tuhaf davranmışlar?
Yorum Yazın