Zekeriya Say'ın muhalif ''sanatçılara'' tepki koyduğu yazısı
Gezi olaylarında en ön safta yer alan ve “Mesele Gezi Parkı değil arkadaş, sen hâlâ anlamadın mı?” tweetiyle, hükümeti yıkmaya yönelik bir kalkışma içerisinde olduklarını itiraf eden Memet Ali Alabora adlı oyuncunun, mesleki hayatında başarılı olduğu tek rol, 1999-2002 yılları arasında Kanal D'de yayımlanan “Yılan Hikâyesi” adlı dizideki “E be köylü kızı!” repliğiyle hafızalara kazınan “Komiser Memoli” rolüydü. Hatırladığım kadarıyla Alabora, bu rolden sonra bir daha o eski şöhreti yakalama fırsatına sahip olamadı. Bundan dolayı olmalıdır ki;
O da her başarısız Türk sanatçı gibi, Gezi Parkı olaylarında “muhalif” olmayı seçerek yeniden gündeme gelmeyi başardı.
***
Mezkûr dizide “Köylü kızı Zeyno”yu canlandıran Meltem Cumbul ise rol arkadaşı Alabora’nın aksine birçok film, dizi ve reklamda oynamasına…
Hatta!
Şarkıcılık girişiminde bulunmasına rağmen bir türlü “vasat”ın üzerine çıkamadı.
Türkiye’de aradığını bulamayınca da Hollywood’un yolunu tuttu ve yıllarca “bekleme salonları”nda rol bekledi.
Öyle ki;
Hayalini kurduğu rolü kapmak için oradaki gazetecilere ve sinemacılara ulaştırmak maksadıyla 100 bin dolara “tanıtım kataloğu” hazırladı.
Hollywood’da rol kapmayı o kadar çok arzuluyordu ki;
“Hizbullahçının karısı rolü teklif edilse oynarım” diyordu.
Sonunda muradına erdi ermesine de beklemekle geçen onca yılın sonunda hepi topu kaptığı rol 2 dakikacıktı.
Hollywood’un bekleme salonlarında aradığını bulamayan Cumbul, bu kez rotasını Hint sinemasının kalbi Bollywood’a çevirmişti.
Burada kaptığı rol ise sadece 15 dakikaydı.
“Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer yine kürkçü dükkanıdır” atasözünde olduğu gibi, Cumbul gerisin geriye Türkiye’ye dönmüştü.
Fakat Türkiye’de de işler rayında gitmeyince, o da;
Her “başarısız sanatçı” gibi “muhalif” olmayı tercih etti.
Şu an yürürlükte olan “Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi”ni oyladığımız 16 Nisan 2017 Anayasa Değişikliği Referandumu’nda;
“Camiye, kışlaya ve adliyeye siyasetin gireceğini” iddia ederek “hayır” kampanyasının öncüsü oldu.
Bu vesileyle de kendini Türk halkına yeniden hatırlatma imkanına kavuştu.
***
Hafız bir dedenin torunu ve beş vakit namazını aksatmamış bir eczacının oğlu olan…
Abdest alıp, camiye giden...
Takke takıp, zikrini ihmal etmeyen…
Hz. Pir’i rüyasında görüp Mesnevi’yi okuyan…
Müntesibi olduğu Cerrahi Tarikatı’nın dergahını elleriyle yıkayıp, temizleyen…
Dergâha daha yakın olsun diye Karagümrük’te 3 katlı tarihi bir binayı satın alıp, restore ettiren….
Tüm bu ulvi amellerle iştigal eden kendisi değilmiş gibi;
Rhythm, Blues ve Punk şarkıları söyleyen…
Dövme yaptırıp, içki içen…
“Rock'n Coke Festivali”nde seyircilerin üzerine “bira” kutuları atan…
Facebook profilini “evli” olarak güncellediği günün gecesinde barlarda başka kızlarla yakalanan şarkıcı Gökhan Özoğuz da;
Acun’un kanalında yayımlanan “O Ses Türkiye” adlı yarışma programından şutlandıktan sonra azılı bir muhalif oldu.
“Gezi”de, Erdoğan’la görüşmesi beklenirken, gelen baskılar sonrasında son anda “çark” edip randevuya gitmeyen Athena Gökhan…
24 Haziran 2018’de yapılan “Cumhurbaşkanlığı Seçimleri”nde;
“Bir kar yağar ince ince” şeklinde tweet atarak CHP’nin adayı Muharrem İnce’den yana tavır aldı.
31 Mart seçimlerinde ise fanatik bir “Ekrem İmamoğlucu” oldu…
Hatta!
Olayı abartıp İmamoğlu’nu, Atatürk’e benzetti.
Kaz dağları protestolarında çok etkin rol oynayan Gökhan Özoğuz, oradan arsa aldığı ortaya çıktığında ise sessizliğe bürünerek dut yemiş bülbüle döndü.
Athena Gökhan son olarak yine sanatıyla değil, “Barış Pınarı Harekâtı” için yaptığı ve PKK’lıları kınamaktan çekindiği;
"Nedenini bilmediğimiz bu savaşta kimse ölmesin" paylaşımıyla gündemde.
***
İşleri iyi gittiğinde etliye sütlüye dokunmayan…
İşler bozulduğunda ise birdenbire “muhalif” olduğunu hatırlayan sanatçılar listesinin zirvesinde şu sıralar Cem Yılmaz bulunuyor.
Son yıllarda çevirdiği filmleri yeterince izlenmeyen….
Yaşanan düşüşü durduramadığı için de acayip agresifleşen Cem Yılmaz, Kaz Dağları eylemcilerine elindeki bir kaz heykeli ile destek vermişti.
Verdiği bu pozla alay konusu olan Yılmaz, son olarak “Barış Pınarı Harekatı”na yönelik sessizliği ile tepkileri üzerine çekmişti.
Her meseleyi para ile halledeceğini sanan “sonradan görmeler” gibi, Cem Yılmaz da vatansever gençlerden gelen tepkileri hafifletmek için 29 Ekim’de Bostancı Gösteri Merkezi'nde düzenleyeceği gösterinin bilet gelirini Mehmetçik Vakfı'na bağışlayacağını açıklayarak, deyim yerindeyse “kaş yapayım derken göz çıkardı.”
Zira ondan istenen Mehmetçiğe üç beş kuruş yardımda bulunması değil, PKK-YPG ile mücadele eden askerlerimizin yanında olduğunu net bir şekilde beyan etmesiydi.
Fakat Cem Yılmaz, PKK’ya sempati duyan seyircilerini üzmemek için olmalı ki, YPG’li teröristlere tepki göstermek yerine, kazanacağı bir gösterilik paradan vazgeçmeyi uygun gördü.
Cem Yılmaz’ın yaptığı bu şark kurnazlığının yanına kalıp kalmayacağını 5 gün sonra yani 18 Ekim 2019’da vizyona girecek “Kara Komik Filmler” adlı filmine gösterilecek ilgiden anlayacağız…
Şahsen ben, gazetemizin Ankara Temsilcisi Hacı Yakışıklı’nın 23 Eylül’deki yazısının başlığında olduğu gibi yapacağım;
“Cem Yılmaz’ın yeni filmine gitmeyeceğim!”
Öyle ya!..
Madem sanatçılar milli meselelerde tarafsız kalmakta sakınca görmüyorlar…
Millet olarak bizler de sözde sanatçıların sanat(!) adı altında pazarladıkları kepazeliklerine kayıtsız kalmakta bir sakınca görmemeliyiz.
Öyle ya!
Madem sanatçılar muhalif…
Biz de onlara muhalifiz, anasını satayım!..
Yorum Yazın