Sözcü davasında verdiği ifadenin medyada tartışma yaratmasından sonra bugünkü köşesini Sözcü ile bağlantıda olan polislere ayıran Türkiye yazarı Fuat Uğur, kritik sorular soruyor. “Bu sorular neden iddianamede yoktu” sorusuna cevap arayan Uğur, yazısını şu sözlerle bitiriyor: “Sizce de ortada tuhaf bir durum yok mu?”
İŞTE FUAT UĞUR'UN BUGÜNKÜ YAZISINDAN BAŞLIKLAR
AYDIN DOĞAN'IN KULLANIP ATTIĞI KİRLİ MENDİLLER!
Sözcü davasında bir mağduriyet kalmadı ve artık açıklıkla konuşabiliriz.
Tanık yapılıp "zorla getirtme" kararıyla duruşmaya çıkarıldığımız bu davanın iddianamesinde ciddiye alınması gereken en önemli bölüm Sözcü'ye belge ve bilgi getiren polis memurlarıyla ilgiliydi.
Sözcü gazetesinde yayınlanan ve FETÖ'nün algı operasyonlarına, taktik ve propaganda yöntemlerine hizmet eden bu haberlerin bir sebebi olmalıydı. Bunu "tanık" olarak çıkarıldığım mahkemede aynen söyledim. Ama bu fikrim Sözcü ile FETÖarasında somut bir irtibat olduğuna dair bir delil olamazdı. Somut delili güvenlik birimleri ve yargı ortaya çıkaracaktı. Ben bir yazar olarak suç isnadı ile sanık olarak yargılananlar arasındaki irtibata dair nasıl delil sahibi olabilirdim?
Aslında kanaatimi iki ay önce 22 Ağustos 2017 tarihinde çağrılı olarak gidip ifade vermek zorunda kaldığım Savcılıkta da söylemiş ve 24 Ağustos 2017'deki "Sözcü'nün FETÖ'cülüğü hakkındaki soruşturma"(*) ve 5 Ekim 2017 tarihli "Sözcü iddianamesi kabul edilir mi?" başlıklı yazılarımda(**) belirtmiştim.
Ama gel de bunu Aydın Doğan'ın kullanıp kullanıp kirli bir mendil gibi fırlatıp attığı hokkabaza anlat. Tabii Müslüman mahallesinde dindar görünüp laikçi masalarda şarabın dibini bularak şaşıran şarlatanların muhakeme yeteneği için ağır bir durum mahkemedeki ilkesel duruşumuz.
Bu parantezi kapayalım ve tekrar başa gelelim.
İDDİANAMEDEKİ O POLİSLERE İLİŞKİN SORULAR
Şüphesiz taşkafa Kemalistlerin cirit attığı bu gazetenin yazarları ve kimi yöneticilerinin FETÖ'cü olduğu söylenemezdi. Varsa da bunu iddianame ortaya çıkarmalıydı. Oysa tam çıkaracak gibi yapmış, ortada bırakmıştı. Yani altını doldurmamıştı.
İddianamenin 16-18 sayfaları arasında birtakım polis memurlarının isimleri sıralanıyor ve bu polislerin özellikle 17-25 Aralık sürecinde Sözcü gazetesinde iki gün üst üste çıkan kimi haberlerle ilgili bilgi ve belgeleri, HARİCEN ELDEN VERDİKLERİbelirtiliyordu.
Şimdi size iddianamenin bu bölümündeki polis memurlarının isimlerini ve sicil numaralarını yazıyorum. Hangi polisler hangi tarihteki haber için hangi konudaki bilgi ve belgeleri haricen ve elden teslim etmişler:
1- 315589 sicil sayılı Polis Memuru YALÇIN AKSOY
2- 296368 sicil sayılı Polis Memuru AHMET USTA
3- 282240 sicil sayılı Polis Memuru GÜRKAN TOK
4- 303379 sicil sayılı Polis memuru VOLKAN DEMİRDELEN
5- 294549 sicil sayılı Polis Memuru KAMİL BİLGİÇ
6- 304319 sicil sayılı Polis Memuru ULVİ ŞAHİN
7- 360183 sicil sayılı Polis Memuru MURAT CAN
8- 340401 sicil sayılı Polis Memuru YUSUF AYYILDIZ
9- 303778 sicil sayılı Polis Memuru Turan GÜLER
HANGİ HABERLERİN BİLGİ VE BELGELERİNİ GETİRMİŞLER
Yukarıda isimleri yazılan polis memurları 17-25 Aralık olarak bilinen darbe girişimi sürecinde iki gün boyunca (19-20 Aralık) Sözcü'de yayınlanan şu haberlerin fiziki takip görüntülerini getirmişler:
"Bakanın başını ağrıtacak görüntüler"
"Barış Güler ve Rıza Sarraf"
"Bağış zor duruma düştü"
"Rüşvet dolu ayakkabı kutusu"
"Yolsuzluk tapeleri"
''Polis 4.5 milyon doları adım adım takip etmiş"
"İstihbarat şubeden mali şubeye önleme"
BU SORULARIN CEVAPLARI İDDİANAMEDE OLMALIYDI
Bu bölümde de cevapları iddianamede olması gereken soruları sıralayalım:
1-Bilgi ve belgeleri, haricen ve elden Sözcü'deki birtakım insanlara elden teslim eden bu polis memurları tutuklu mu, serbest mi, firari mi? Haklarında FETÖ'den ya da herhangi bir nedenden işlem var mı?
2-Haricen ve elden belge vermekten söz edildiğine göre bu polislerden bu konuda itiraf alındı mı? Alındıysa ifade tutanakları neden iddianamede yok.
3-Bu polis memurları söz konusu bilgi ve belgeleri HARİCEN ELDEN yöntemle SÖZCÜ gazetesinden kime vermiş?
4-Gökmen Ulu, Mediha Olgun ve Yonca Kaleli'yi kim ya da kimler "günâh keçisi"yaptı?
5-O polis memurlarının bu bilgi ve belgeleri haricen elden ulaştırdıklarını kanıtlayacak HTS kaydı ya da kamera görüntüsü var mı?
6-Mahkeme bizi tanık olarak dinleyeceği yerde neden bu polis memurlarını tanık olarak dinlemedi? Asıl tanık onlar değil mi?
7- Dava şimdi Ocak 2018'e ertelendi ve tutuklu sanık yok. Artık Sözcü bir mağduriyet yaygarası yaparak enerjimizi tüketemeyeceği için rahatlıkla sorabiliriz:
Gelecek duruşmaya bu polisler tanık olarak getirilecek mi?
"ZORLA GETİRTME" DE NEYİN NESİ?
Evvelden büyüklerimiz bizi "Aman oğlum netameli konulardan uzak dur, şahit filan yazarlar" diye uyarırdı.
Tam da bu duruma düştük.
Sözcü'yü eleştiren yazarlara acaba "İddianame zayıf ama bir zahmet siz kuvvetlendirin" görevi mi verildi?
Üstelik de zorla getirtme kararıyla. Duruşmadan bir gün önce evime gelen üç görevli bana "Sizi 24 saat gözaltına alma hakkımız da var ama sorduk sizi tanıyorlarmış, bu yüzden yarın sabah mutlaka orada olun" dedi. Akşamında da telefon edip"Gidiyorsunuz değil mi?" diye soruldu. Yine sabahleyin saat 09.00'da "Duruşmaya gitmek üzere hazırlandınız mı?" mesajı geldi telefonuma. Gidiyorum diye cevap verdim, bu kez de "Tanıklığınızı yaptıktan sonra bilgi verin" mesajı geldi.
Ne oluyordu? Sizce de ortada tuhaf bir durum yok mu?
Oysa bana daha önce bir tebligat gelmemişti. Kanuna göre zorunlu getirmenin şartı ikaz içeren davetiyenin gönderilmesi. Çağrı yapılmadan zorla getirtme kararı verilemez. Kısacası bu neyin nesiydi?
Sayın İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu'ya sormak isterdim ama "Neyse bu konu için de rahatsız etmeyeyim" dedim.
(Fuat Uğur/Türkiye)
Yorum Yazın