Hüseyin Gülerce'nin köşe yazısı
CHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mansur Yavaş hakkında 3 yıl hapis cezası talep edildi. Yavaş’ın avukat olarak bir işadamından 600 bin dolarlık sahte senedi zorla tahsil etmeye çalıştığı iddiası var.
Ankara Batı 4. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilen iddianame 8 Mart'ta mahkemece kabul edildi.
Ortada CHP’nin, İyi Parti’nin, Saadet Partisi ve HDP’nin ortak adayı için kafa karıştırıcı konular var.
1. Mansur Yavaş, yaptığı basın toplantısında “Şahsın bana verdiği sahte senetle ilgili bir icra inkâr kararı vardır. Asıl mağdur benim” dedi.
Yani kendisine bir sahte senet verildiğini kabul ediyor.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, dün bu konuyla ilgili çarpıcı bir hususa değindi.
Yavaş basın toplantısında, “(bu şahıs), Avukatlığını yaptığım şirketin ödemesini alıp kaçmış, şahsıma bıraktığı senedi icraya verdiğimde, senetteki imzanın sahte olduğu ortaya çıkmıştır” diyor.
Ömer Çelik de davanın daha önceki mahkeme sürecinde, Yavaş’ın, “Senet, benim ve diğer avukatların önünde imzalandı” beyanını hatırlatıyor. Ve soruyor. “Yavaş’ın önünde imzalanan senet nasıl sahte oluyor?”
Evet, Yavaş buna ne diyor? Açıklığa kavuşması lazım…
2. Mansur Yavaş ve Kılıçdaroğlu, kendilerini savunurken; seçimde önde gittiklerini, bunun hazmedilemediğini ve bir komplo kurulduğunu iddia ediyor. Kılıçdaroğlu; “Neden şimdi gündeme getiriliyor. Mansur Yavaş önde olduğu için” diyor…
Hâlbuki Ömer Çelik, üzerine basa basa bu konunun üç aydır (11 Aralık’tan beri) konuşulduğunu, Mansur Yavaş’ın adaylığına karar verilmeden önce sosyal medyanın çalkalandığını ama CHP’nin hiçbir açıklama yapmadığını, tam tersine bu iddialara rağmen Mansur Yavaş isminde karar kılındığını belirtiyor.
Yani Mansur Yavaş’la ilgili haberler, adaylığı açıklanmadan önce var.
Burada iki soru öne çıkıyor:
1. Mansur Yavaş, kendisiyle ilgili bu durum hakkında Kılıçdaroğlu’nu ileride başımız derde girebilir diyerek bilgilendirdi mi? Yavaş, madem haklı olduğuna inanıyor, şimdi yaptığı açıklamaları neden o günlerde yapmadı? Mahkeme kararları ortada iken kendisinin gündeme gelmeyeceğini neden düşünmedi?
2. CHP PM üyesi 12 kişi, Mansur Yavaş'ın adaylığına karşı çıkmıştı. Onların durumdan haberi var mıydı?
Çelik, bu açıdan Kılıçdaroğlu’nun ilk sorumlu kişi olduğunu söylüyor ve ekliyor:
“Yargıtay kararıyla onanmış bir durumdan bahsediyoruz. CHP genel başkanı, hakkında kesinleşmiş mahkeme kararı bulunan bir kişiyi Ankaralıların önüne aday olarak çıkarttı…”
3. Ömer Çelik dün ısrarla “Bizim meselemiz, CHP’nin Ankara seçmeninin karşısına nasıl bir adayla çıktığıdır” dedi.
Mansur Yavaş, bahsettiği kişiden tahsil etmeye çalıştığı 600 bin doları hangi hizmet karşılığı talep ettiğini de açıklamıyor.
Daha vahimi, bu alacağını bir sözleşmeye dökmüyor ve bunun sebebini de “vergi vermemek için” diye izah ediyor.
Tabii hemen akla şu soru geliyor: Başkentin belediye başkanlığına, vergi kaçırmayı normal gören birinin gelmesine kayıtsız kalınmalı mıdır?
CHP ve müttefikleri bunu nasıl içlerine sindirmektedirler?
Bazıları, Erdoğan hazımsızlığından dolayı, Yavaş’a yapılanın doğru olmadığını, yargının alet edilmek istendiğini falan söylüyor.
Ne yani, yargı ve bütün Türkiye, eğer layık değilse bir kişinin, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olmasına göz mü yummalıdır?
CHP, karşı karşıya olduğu yükü kaldıramaz. En doğrusu, Mansur Yavaş’ın adaylıktan çekildiğini açıklamasıdır.
Yorum Yazın