Cem Küçük'ün bugünkü köşe yazısı
Bugün okurlarıma yeniden kavuşuyorum. Milliyetçiliğin ve muhafazakârlığın kalesi olan güzide kurumlarımızdan Türkiye gazetesinde yazmak benim için ayrıca onur verici. Türkiye gazetesi biz muhafazakârların-milliyetçilerin neredeyse hiç medyası yokken dahi tek başına ayakta kalmış ve her türlü fırtınalara direnerek bu milletin çoğunluğunun haklarını savunmuş bir müessesedir. Kökü dışarıda ve bu milletin değerlerine yabancı adamların egemen olduğu bu medya ortamında her daim yerli ve millî duruşa sahip olmuş bir medya grubunda olduğum için gurur duyuyorum.
Evet, Türkiye gazetemizde de Cem Küçük olarak misyonuma uygun olarak yerli ve millî davamızı sonuna kadar savunacağım. Kılavuzum her zaman ülkemin millî menfaatleri olacaktır. Türkiye'yi savunmak aynı zamanda mensubu olmaktan kıvanç duyduğum dinimizin ve ümmetimizin de menfaatlerini savunmaktır. Çünkü İslam âleminin tek umudu Türkiye'dir. Yeryüzündeki tüm Müslüman kardeşlerimizin umudu Türkiye'nin yeniden şahlanmasıdır. Türkiye'nin lideri Recep Tayyip Erdoğan bugün tüm dünya Müslümanlarının saygı duyduğu en önde gelen siyasi şahsiyettir. Ulu Hakanımız Abdülhamid döneminden beri tüm âlem-i İslam tarafından tanınan ve bu ölçüde popüler olan ilk ve tek liderimiz Recep Tayyip Erdoğan'dır. Bu durumun kıymetini çok iyi bilmek durumundayız...
Ben hep yazdığım gibi milliyetçiliği, muhafazakârlığı ve İslamcılığı aynı maddenin üç versiyonu gören bir yazarım. Üç siyasal akım da özü itibariyle Türkiye deneyiminde aynı limana çıkmıştır. Büyük üstatlarımız Mehmet Akif Ersoy ve Necip Fazıl bu modelin mükemmel örneğidir. Bu üç akım aynı nehrin üç koludur. Aynı nehrin sularını kavga ettirmek ancak İslam ve Türkiye düşmanı emperyalistlerin projesi olabilir...
Bir dönem Marksizm-Leninizm, bir dönem de kökü dışarıda burjuva beyaz Türk ideolojisi biz Müslümanları aşağılık kompleksine uğratmak için çok çabaladı ve bunda belli ölçüde başarılı da oldu. Solcuların ya da Kemalistlerin övgüsünü alınca mest olan, sevinçten üç gün uyuyamayan sözde İslamcıları bu gözler çok gördü ve hâlâ da görüyor. Bu durumdan bir Müslüman olarak utanıyorum. Sırf solculara yaranmak için "İslam sosyalizmi" diye bir bidat çıkaran ve Batılı sol düşünürlere tapan ezik sözde İslamcılık iflas etmiştir. Sırf beyaz burjuvalara yaltaklanmak ve Hürriyet gazetesinden övgü almak için sömürgeleştirilmiş bir zenci gibi yalvaran sözde İslamcılık da iflas etmiştir.
Öte yandan Türkiye’miz için hiçbir anlam ifade etmeyen, sömürge olmuş kimi ülkelerden sözde "İslamcılık" ithal etmek de iflas etmiştir. Bu ithal radikal fanatik kafa da tıpkı Marksizm gibi bu topraklara yabancıdır. Biz İslam âleminin en önde gelen ülkesiyiz. Bizim deneyimlerimiz diğer ülkelere örnek olabilir. O sömürgeleşmiş ezilmiş ülkeler bize bir şey öğretmezler.
Yorum Yazın