Rifat Sait
AK Parti 24.Dönem İzmir milletvekili
BASAM (Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanı
Son dönemde ülkemizdeki siyasetin dengelerini ekonomi çok ciddi etkiliyor. Hükümetin 18 yıllık başarısını yaşanan bu ekonomik olumsuzluklar gölgeledi. Buzdolabındaki veya tenceredeki boşluk diğer tüm başarıları unutturabiliyor. Piyasadaki kredi ve likidite talebi aslında mevcut iç pazarın hareketsizliğine bağlı. Bu olay işsizlik oranlarını da aynı şekilde olumsuz etkiliyor. Pazar durunca iş olmuyor, iş olmayınca işçi çıkartılıyor. Bu kısır döngü diğer olumsuzluklarla birlikte maalesef artan oranda devam ediyor.
Sizlere huzur ve zenginliğin ve hatta başarılı siyasetin yolunun başarılı ticaretten geçtiğini hatırlatmak isterim. Bu kural hem aileler için hem de devletler için geçerlidir. Türkiye’de yaşanan bu ekonomik sıkıntı uluslarası ticarette açılacak yeni pazarlarla çözülebilir. Öyle ki; şu anda artan oranda olumsuz kısır döngü tam terine bu sefer artan oranda pozitif katma değer dönüşler sağlayabilir. Başarılı bir dış ticaret hamlesi ile Türkiye’deki siyaseti de olumlu yönde etkilenir. Bunun için sihirbazlık yapmaya gerek yok. Çözüm uzakta değil. Sadece hemen dibimizdeki 80 Milyonluk Balkan ülkeleri pazarını keşfetmemiz veya tekrar hatırlamamız lazım.
Aslında Balkanlardaki Türk yatırımları boş değil. Gelecek için ümit veriyor. Örneğin, Türk müteahhitleri, Balkanlarda 350 kadar proje ile yaklaşık 10 milyar dolar iş hacmine yaklaşmış durumdalar. Balkan ülkeleri içinde AB üyesi olan ülkeler olduğunu hatırlatmak isterim. Huzur ve zenginliğin ve hatta başarılı siyasetin yolunun ticaretten geçtiğini hatırlatmak isterim
Son 16 yılda, Türkiye ile Balkan ülkeleri arasındaki dış ticaret hacminin, 3,5 milyar dolardan, 20 milyar dolara çıktığını görüyoruz. Oysa Balkanlarda 50 Milyar dolarlık bir dış ticaret hacminden söz ediliyor. Hedefin üçte birine dahi ulaşamamış durumdayız. Bugüne baktığımızda Romanya ile 5-6 Milyar Dolar, Bulgaristan 4 Milyar dolar, Yunanistan ile 3,5 Milyar Dolar dış ticaret yapıyoruz. Bunlar maalesef Ufak tefek rakamlar. Bu üç ülke de Avrupa Birliği ülkesi.
Geçen haftaki yazımda Türkiye’nin soft power’larından (Yumuşak Güçleri) bahsetmiştik. TİKA, Yunus Emre Enstitüsü, YTB, Maarif vakfı… Bunların da Türkiye’nin Balkanlardaki ticari gücüne ilave güç kazandırdıklarını biliyoruz. Bu avantajı iyi kullanmak lazım.
Diğer yandan AB de Balkanlara çok iştahlı bakıyor. Bakmakla kalmıyor bizzat iş kovalıyor. Avrupa Birliği'nin genişleme konusunu Brexit nedeniyle rafa kaldırmış olması ve bunun yanı sıra yaşadığı borç ve göçmen krizlerinin etkileri yüzünden Balkanlar, AB ile Türkiye arasında etki yarışının yaşandığı bir saha haline geliyor. Bu tabloda Rusya ile Çin de kendi etkilerini güçlendirmeye çalışıyorlar. Geçen sene Arnavutluk’a giderken bindiğim THY uçağının yarısından fazlası Çinli idi. Çinliler, Arnavutluk’ta bir mahalle kurmuşlar.
Türkiye Cumhuriyeti, yatırım teşvik sistemiyle yatırım yapmak isteyen değerli yatırımcılara pek çok fırsatlar sunuyor, bunu bilmek ve özellikle Balkanlarda kullanmak lazım. Diğer yandan Balkan ülkeleri üzerinden reexport yaptığınızda ülkemize uygulanan bazı ABD kotalarını da aşabiliyorsunuz. Zira mesela ABD, Kosova’ya böyle kotalar uygulamıyor. Türk yatırımcının Kosova menşeli ürünler üretmesi avantaj olabilir. Kaldı ki uzuzn süredir bekleyen Türkiye ile Kosova arasında imzalanan Serbest Ticaret anlaşması Kosova Cumhurbaşkanı Haşim Taçi’nin geçenlerde imzalayıp onaylamasıyla devreye girdi. Bunu çok iyi değerlendirmek gerekiyor. Zira Kosova aynı anda Sırbistan ve Bosna- Hersek’e gümrük vergilerini artırarak adeta Türkiye’ye buyur dedi. Türk yatırımcıları hala ne bekliyorlar bilmiyorum.
Sadece Kosova değil ki. Mesela küçük bir Sırp kasabası olan Krupanj'ın belediye başkanı Ivan Isailovic yakında bölgesi içi yatırımcı aramaya çıkacak ama gideceği yön Münih veya Paris değil, İstanbul. Neden çünkü Türkiye’yi daha akılcı ve yakın buluyor. Bakınız son bir yılda Sırbistan'da 20 Türk fabrikası ya faaliyete geçti ya da inşaatı sürüyor.
Avrupa Birliği ve birçok uluslarası kuruluş Balkanlardaki yapılanmayı, alt yapı çalışmalarını ve STK’larını destekliyor. Balkan ülkelerindeki pek çok ihaleye Avrupa veya Amerika’dan destek var. Bunu bilmek ve takip etmek önemli.
Kısaca diyoruz ki; Türkiye’nin ekonomik sorununa çözüm Balkanlarda. Avrupa Birliği, ABD, Çin ve Rusya bunu biliyor harekete geçmişler. Oysa bizim Balkanlarda onlardan çok daha fazla avantajımız ve hakkımız var. Onlar değil bizim Balkanlarda olmamız lazım.
Yorum Yazın