İlk çağlardan bu yana insanoğlu, çevresinde olup bitenleri öğrenmek ve öğrendiklerini başkalarına aktarma ihtiyacını duymuştur. İnsanoğlunun varoluşundan itibaren aklından geçenleri bir başkası ile paylaşma isteği günümüz haberciliğinin temelini oluşturmuştur. Günlük dilde basın, sadece belirli zaman aralıklarıyla yayımlanan gazete ve dergi gibi basılmış eserleri ifade etmekte kullanılmaktadır. Basın kavramının bu şekilde kullanımı, bu kavramın dar anlamını yansıtmaktadır.[1] Buna karşılık, düşüncelerin matbaa dışında, radyo televizyon, internet gibi bazı araçlar vasıtasıyla, yazı ve resim, ses, görüntü, ışık gibi teknikler kullanılmak suretiyle sınırlı olmayan sayıda basılması ve kamuoyuna açıklanması” basın kavramının geniş anlamını ifade etmektedir. Basın kavramı sadece bu anlamlarıyla sınırlı olmayıp, aynı zamanda basın kurumlarını, basın görevlilerini ve basın faaliyetleri ile basının sorunlarını ifade etmekte de kullanılmaktadır.[2] Basını milletin sesi, bir okul, bir yol gösterici olarak kabul eden ATA TÜ RK bu konuda şunları söyler: “Matbuat milletin umumî sesidir. Bir milleti tenvir ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu fikrî gıdayı vermekte, hulâsa bir milletin hedefi saadet olan istikamet-i müşterekede yürümesini teminde matbuat, başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir.”[3] Çok eski tarihlerden bu yana var olmakla beraber, hayat şartları ve teknolojinin değişmesiyle de şekil ve yöntem değiştiren kitle iletişim araçları olmazsa olmazlar arasında yerini korumaktadır. Dünyanın hemen her ülkesinde vatandaşların siyasete katılımı; çeşitli araçlar, aracılar, karar alıcıları ve en önemlisi kitle iletişim araçlarının vasıtasıyla gerçekleşmektedir. Kitle iletişim araçlarının (örnek olarak; televizyon, sinema, dergi, gazete, internet yayınları ve sosyal medya platformları) devreye girmesiyle birlikte vatandaşların siyasi gelişmeler hakkındaki bilgisi arttıkça, katılım için ilgileri de bu denli artmıştır. Günümüzde, kitle iletişim araçlarının kitleleri yönlendirmedeki başarısı, en çokta siyasiler için ilgi çekici bir alan olmuştur. İnternet çağı öncesi dönemde vatandaşların siyasete katılımları seçimden seçime oy verme, siyasi partilere üyelik, destekledikleri siyasi görüş adına çalışmalara katılma, mitingler, protesto gösterileri gibi siyasete katılım araç ve yollarıyla göstermekteydi. İnternetin hayatımıza girmesiyle birlikte kitle iletişim araçlarında çeşitliliğin artmasıyla toplumsal etkileşim daha hızlı bir hal almıştır. İnternet ile çeşitlenen medyanın kitleler üzerindeki etkisi artıkça yeni medya platformlara katılım ve takipte bir o kadar artmış durumdadır. Hızlı ulaşım, kolay yayılma, anındalık, karşılıklı etkileşim gibi özellikleriyle gözde olan sosyal medya siyasete katılım aracı olarak etkin rol aldığı gibi; dezenformasyon ve trollük gibi alanlarda da kullanılmaktadır. Basının gücünü etkin kullanan güç iktidar olabilileceği gibi, aksi durumda da mevcut iktidarı yıpratmak, eleştirmek, seçimleri manipule etmek, kargaşa ortamı yaratmak, kendi ideolojisini yaymak ya da demokrasiyi kesintiye uğratmak için de kullanılabilir. Son çeyrek asırda özellikle basın yayın araçları toplumsal yaşamın en etkin parçası olmuş durumdadır. Hal vaziyet böyle olunca siyasi, sosyal ve kültürel faaliyetlerin belirlenmesi ile birlikte gündelik yaşamın idame edilmesi dahi neredeyse basın yayın organları tarafından belirlenmeye başlanmıştır. Günümüzde kültürel, siyasi, ticari gibi toplumsal yenilikler, değişiklikler ve olaylar, medya araçları aracılığıyla gündeme getirilmekte ve yine medya araçları tarafından gündemden düşürülmektedir. Medya toplumsal alanlarda belirleyici olduğu kadar, bazen de bazı güç odaklarının belirlediği bir konumda olduğunu da unutmamak gerekir. Tarihin birçok döneminde basın araçlarının iktidarlar tarafından bireysel çıkarlar için kullanıldığını; ya duymuş, ya okumuş yâda tanıklık etmişizdir. Böylesi zamanlarda gazetecilik maalesef gerçek anlamda yapması gereken görevlerin dışına çıkmış durumdadır. Ülke olarak baktığımızda Türkiye’de basın kuruluşları birlik olmak yerine tamamen ayrık düşmüşlerdir. Bir kısmı iktidar yanlısı, bir kısmı muhalefet yanlısı ve sayıları en az kalan kısım ise tarafsız olarak faaliyetlerini yürütmektedir. Kısacası bir tarafta alkışlayanlar, bir tarafta eleştirenler, bir tarafta ise sessiz yâda cılız sesliler bulunmaktadır. Bu bölünmüşlük sadece gazetecilerin inisiyatifi ile değil aynı zamanda medya patronlarının ve bazı güç odaklarının direktifleri doğrultusunda da gerçekleşmektedir. Oysa "Gazetecilik, haber malzemesi sayılan bilgilerin toplanması, yazılması, düzenlenmesi ve dağıtılmasını içeren bir işlemdir." Bu tanımlamadan hareket ederek, gazeteci için de şöyle bir tanım vermek mümkündür : "Gazeteci, erişmek istediği kitle için en önemli diye nitelendirdiği bilgileri toplayarak, haber olarak seçen, kişileri bilgi alarak düşünmeğe sevkedendir."[4]Geleneksel haber sağlayıcıları, genellikle iyi tanımlanmış coğrafi topluluklara hizmet vermektedir. Yerel gazeteler ve yerel radyo televizyon yayıncıları kendi yerel şehirlerine, kasabalarına, köylerine ve bölgesel piyasalarına; ulusal haber sağlayıcıları esas olarak tek bir ülkeye veya bölgeye hizmet etmektedirler. Bugünün online haber kuruluşları ise, yerel topluma hizmet vermeyi sürdürmektedir ancak daha fazla finansal kapasiteye sahip olmak isteyen kuruluşlar, coğrafi olarak farklı toplumlara sahip yerel halklarına ve yerel veya ulusal sınırın ötesinde yaşayan bireylere de yayın yapmaktadır. Bu görev beraberinde ticaret, kültür ve demokrasi için büyük çıkarımlar getirmektedir ve Amerika’da bu durum, temel sorumlulukları bilinçli bir seçim ortamı yaratmak olan uygun haber medya sistemine sahip coğrafi sınırlara dayanmaktadır.[5]Dezenformasyonla mücadele muhakkak olmalıdır bir o kadar da bağımsız ve eleştirel basının önü asla kesilmemelidir. Söz konusu ülke ve halkın menfaatleri ise medyayı dizayn etme çalışmaları ancak sağduyulu yasalarla olmalıdır. Bu çalışmalar sadece bir siyasi parti, bir kesim halk veya bir zümre için değil topyekûn toplum için yapılmalıdır. Dileğimiz o ki basın özgürlüğünün önündeki yasal, siyasi ve ekonomik engellerin bir an önce kaldırılmasıdır. Daha özgür ve bağımsız bir medya ortamına kavuşmak dileğiyle iyi günler diliyorum.
Dr. İmbat MUĞLU
[1]Karaman, Şebnem, “Basın Özgürlüğünün Bir Sınırı Olarak Kişilik Hakkı”, Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı, Ankara 2018, s.4.
[2]Kılıçoğlu, Ahmet M., Şeref Haysiyet ve Özel Yaşama Basın Yoluyla Saldırılardan Hukuksal Sorumluluk, 5. Baskı, Ankara 2016, s. 24.
[3]https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/693060 Erişim Tarihi:10/11/2024
[4] Temel Gazetecilik, Doç. Dr. OYA TOKGÖZ, Ankara Üniversitesi SBF Yayınevi, 1981
[5] Yeni Medya ve Gazetecilik (Journalism and New Media) Çeviri: Müge Demir, Berrin Kalsın Ankara: Phoenix Yayınevi, 2013, 333 sayfa
Yorum Yazın