Rifat Sait

Rifat Sait

Mail: [email protected]

Beşiktaş, artık asıl renkleri olan Kırmızı-Beyaz’a dönmelidir

 

 

 

 

 

Türkiye Cumhuriyeti İstiklal marşının yazarı rahmetli Mehmet Akif Ersoy bir şiirinde şöyle der: “Nerde olsa karşıma çıkıyor kanlı bir ova, Sen misin yoksa hayalin mi vefasız; Kosova?  Bunu benden duyunuz ben ki evet Arnavut’um, Başka bir şey diyemem işte Perişan yurdum”

 

 

Balkanlar bir zamanlar bizlerin yurdu idi. Sanki hiç kaybetmeyeceğimizi sanmış avunmuştuk. Perişan olan bir yurt, kaybedilen topraklar, çileler, acılar, göçler…

 

 

Balkan’ın bir Türkçe kelime olduğunu biliyorsunuz değil mi? .  Bal ve Kan şeklinde iki heceden oluşur. Bir yanda Bal diğer yanda kan. Tam 600 yıl boyunca önce Bal gibi olmuştur ama sonra adeta Kan kusmuştur. Ne yazık Türklerin Balkanlardan çekilmesiyle, bu bölgede milliyetçilik akımları, Türk düşmanlığı, Ortodoks ve Slav milliyetçilikleri sürekli kan akmasına neden olmuştur. Başta Ruslar olmak üzere Batılı devletlerin fitne ve fesatları sonucu bölgedeki Türk ve Müslüman ahali rahat yüzü görmemiştir. Bal gibi tatlı olan bu bölgede artık kan akmaya başlamıştır.  Sırasıyla 1912 - 13 Balkan savaşı, 1924 Lozan mübadelesi, 1956 Yugoslavya göçleri, 1989 Bulgaristan’da Bulgarların Türklere yaptıkları Todor Jivkov dönemi baskılar sonrası yaşanan göçler, Bosna’da Boşnaklara, Kosova’da Arnavutlara yapılan insanlık dışı zulüm ve baskılar, Anadolu’ya Balkanlardan göç dalgaları oluşturdu.

 

 

Rahmetli Akif, Cenk şarkısı isimli şiirinde şöyle haykırıyor:

Balkan’ı bildin mi nedir, hemşeri?
Sevgili ecdadının en son yeri,
Bir sıla isterdin a çoktan beri,
Şimdi tam vakti... Uğurlar ola!

Balkan’ın üstünde sızan her pınar,
Bir yaradır, durmaz içinden kanar!
Hangi taşın kalbini deşsen: Mezar,
Gör ne mübarek yer... Uğurlar ola!

 

 

1912-1913 yıllarındaki Balkan savaşlarında Rumeli’yi kaybetmeye başlarız.  Öyle ki; 1453 yılında fethedilen İstanbul’dan 64 yıl önce, 1389 yılında fethedilen Kosova, Selanik, Makedonya birer birer gider elimizden. Çok acıklı bir hikâyenin başlangıcıdır aslında. Bugün pasaportla gidilen ve Yahya Kemal Beyatlı’nın doğduğu ve şiirine konu olan şehir Üsküp’ü, Sultan Murad Han’ın uğruna şehit düştüğü ve türbesinin olduğu Kosova’yı, Atatürk’ün doğup büyüdüğü Selanik’i kaybederiz. Bu kolay bir şey değildir. Tam 600 yıl boyunca vatan olan bir yeri kaydediyorsunuz. Bugün dahi birkaç yıl yaşadığınız bir evden taşınırken bile hüzünlenirsiniz. Balkanları kaybedince çok dramatik olaylar yaşanır. Bunlardan biri de asıl forma rengi bayrağımızın renkleri Kırmızı – Beyaz olan Beşiktaş futbol takımı aldığı bir kararla Balkanlar tekrar alınana kadar hüzün ve matemin bir işareti olarak kırmızının yerine Siyahı kullanmaya başlarlar. Ve renkleri Siyah –Beyaz olur.

 

 

Bugün belki topla tüfekle Balkanları tekrar feth edemeyebiliriz. Ama Türkiye Cumhuriyeti olarak TİKA’mızla, Yurtdışı Türkler Başkanlığımız ile Maarif Vakfımız ile Yunus Emre Enstitülerimizle, TRT’mizle, Anadolu Ajansımız ile Diyanet işleri Başkanlığımız ile Balkanlardaki şubeleri olan Ziraat Bankası, Halk Bankası, BKT Bank’ı, TEB’i, İş Bankası ile Türk firmaları Limak, TAV, ENKA ile Balkanlar’da varız, geri döndük. Prizren ’deki şadırvanda, Üsküp’ün Türk çarşısında, Gümülcine’deki Türk Gençler Birliğinde, İstanköy ve Rodos’ta, Sarajevo Başçarşı’da, Makedonya’nın Merkez Jupa ve Kosova’nın Mamuşa köylerinde, Bulgaristan’ın Deliorman’ında, Kırcaali’de, Mastanlı’da Türkçe konuşuluyor, Türkçe şarkılar söyleniyor, Türk bayrağı var, Türk düğünleri yapılıyor, Türk yemekleri yeniyor. Türk, Arnavut, Boşnak, Pomak Torbeş, hepsi kardeş.  Birlikte halaylar çekiyoruz.  Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kosova’da meydanlarda on binlere sesleniyor ve diyor ki: “Türkiye Kosovadır, Kosova Türkiye.”

 

 

Balkanları bu defa yürekten kazanmışız.  Ben diyorum ki artık Beşiktaş, asıl renkleri olan Kırmızı-Beyaz’a dönmelidir. Türkiyesiz Balkanlar düşünülemez ve asla olmayacaktır. Bu böyle biline…

Rifat Sait

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar