Rifat Sait

Rifat Sait

Mail: [email protected]

Bu savaşa hazır mıyız?

 

 

 

 

 

Değil mi cephemizin sinesinde iman bir; 
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;
Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz, 
Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz!
-Mehmet Akif Ersoy-

 

Şimdi tam hatırlamıyorum. Çok eski bir tarihte okumuş veya dinlemiştim. Şöyle deniyordu: “Bu millet radyodaki saat 18.00 haberlerinde (O zamanlar TRT Radyo’da akşam 18.00 haberleri çok dinlenirdi) asgari ücretin arttığı haberinden çok Ayasofya’nın ibadete açıldığı haberini beklese …” Yukarıda rahmetli Akif’in Çanakkale ruhunu özetleyen şiirini herkesi tenzih ederek söylüyorum, bugün Bakanı, milletvekili, Belediye Başkanı, Daire başkanı, valisi, Genel müdürü, yazarı, çizeri,  patronu, müdürü, şefi,  memuru, işçisi, işsizi, öğrencisi ile bütün bir millet olarak bir mani gibi değil de yaşayarak ve ağlayarak okuyabilsek, Dolar’ın ya da ABD’nin Alüminyum vergilerinin artmasını inanın umursamazdık. Ama herkesin adeta homojen bir şekilde aynı duyguları samimiyetle yaşaması ve fedakârlıkları yapması şartı ile.

Evangelistler ve Armegedon savaşı

Evangelistler’i bilir misiniz? Durun size biraz onlardan bahsedeyim. Dün bana gönderilen bir mailde onları anlatan bir link’ten https://www.turkishnews.com/tr/content/2018/08/10/evangelizm-evangelist-evangelik/ alıntılar yaparak tanıtmaya çalışacağım. “Evanjelizm sözcüğü Kitab-ı Mukaddes’e  dönmek veya yönelmek anlamına gelir. Türkiye,Evanjelizm planı ve dolayısıyla ABD ve İsrail ile karşı karşıya geliyor. Evanjelizmin kıyamet senaryosunda Türkiye nin toprak bütünlüğüne saygı gösterilmiyor. Evanjelistler Hristiyan Siyonistlerdir,Hatta Evanjelistlerin Siyonistliği,Yahudi Siyonistlerden daha cesur ve daha militancadır. Evanjelizm;Son yüzyılda ABD’yi yöneten ,dünyayı yönetmeye aday Küresel Çete’nin gizli dinidir.Yahudi’den daha Yahudi  olan Hıristiyanların uydurma dinidir. Özgür iradenin “Tanrı” tarafından çizilen kaderin dışına çıkamayacağını öngören Evanjelistler,bu kaderi hızlandırmak için Hıristiyanların ellerinden geleni yapması gerektiğini savunuyorlar ve Armageddon’la, yani “iyi” ile “kötü” arasındaki o büyük savaşla gelecek olan kıyameti ve Mesih’i hızlandırmak için ellerinden geleni yapıyorlar.” Merak edenler yazının tamamını verdiğimiz linkten okuyabilirler. Herkes merak ediyor ya, Dolar neden artıyor, işte cevabı bu yazıda var. Her şeyden önce ne ile karşı karşıya olduğumuzu bilmemiz ve tanımamız lazım.  Evangelistler, kıyamet savaşı olarak bilinen Armegedon’un bir önce olması için çabalıyorlar. Bu savaşta onlara göre iyiler ve kötüler savaşacak. Tahmin ettiğiniz gibi sözüm ona onlar iyi biz kötüyüz. Keşke Kuran-ı Kerim’i de okuma zahmetinde bulunsalardı. Çok trajikomik bir hayat yaşıyorlar. Evangelistlerin yaşadıkları bu trajikomik hayatı yılarca önce Yunanistan’da meydana gelen gerçek bir yangın söndürme haberine benzetiyorum. Hikâye şu: “Yunanistan’da yanan bir orman söndürülür. Yanan ormanda yanmış bir dalgıç cesedi bulunur. İlginçtir. Ormanda Dalgıç’ın ne işi vardır? Sonra öğrenilir ki, orman yangınını söndürmek için denizden su alan uçaklar, dalgıcı denizden alıp yangının tam ortasına atmışlar.” Düşünün serin sulardan cehennem sıcağına gidiyorsunuz. Ne kadar trajikomik değil mi? Kendilerini iyilerin tarafında hayal eden, bu şekilde savaşan ve sonunda Niyazi olanlar. Zavallılar.

Türk halkının önemi

Bu savaşta en büyük hedef kuşkusuz Türkiye’dir. Zira Türkiye, 1071’de rahmetli muzaffer komutan Alparslan’ın fethettiği ve onların kutsal bilip vadedilmiş topraklar olarak uydurdukları bölgenin de içinde olduğu Anadolu’nun sahibi ülkedir. Zira Türkler, Osmanlı ile birlikte İslam’ın bayraktarlığını ve hamiliğini alan millettir. Türkiye son kaledir. Dolayısıyla tabiri caizse onların musibetleri bize gelmeyecekte kime gelecek?  Ve kusura bakmayın bundan kaçış da yok. Bu bize verilen mübarek ve şanlı bir mirastır. Bu yüzden Türkiye ve onun başındaki Başkan (Reis, Başkomutan) onlar için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Reis’in en büyük güvencesi önce Allah sonra yürekli ve imanlı Türk milletidir. Tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi yine o kahraman insanlara şiddetle ihtiyaç var. Ancak lütfen kimse kusurumuza bakılmasın, halktan hep fedakârlık beklerken, halka sahip çıkmak ve destek vermek de gerekir. Bunu yaparken herkesin çok samimi olması çok önemlidir.  En büyük korkum, halkın dava şuurunu ve istikrarını bozabilecek şeylerin belki de farkında olmayarak ya da bilmeyerek rutin bir şekilde tekraren yapılması sonucu metal yorgunluğu ya da tepkisizlik durumunun oluşmasıdır. Hani sürekli kan gören doktorların bir süre sonra buna tepki vermemesi gibi.  Sürekli bahsettiğimiz gibi yeni olaylar, yeni müjdeler, yeni söylemler, değişiklikler, rahmetli Özal’ın bahsettiği yeni çikolatalar rutinden doğabilecek metal yorgunluğuna şifadır. Gaflet uykusuna girmişlere şefkat tokadı gerekebilir. Bu sözlerinden de lütfen kimse alınmasın, zira en başta bizzat kendime söylüyorum.  Ayrıca yine tenzih ederek söylüyorum, idarecilerle halk arasında hiçbir duvar olmamalı. Kabul ediyorum, idarecilerin devlet işleri yoğun olabilir, bundan dolayı milyonlarca kişiyle tabiki ilgilenemezler, bu zaten mümkün değil ama halkın siyasetçi ile arada iletişimi sağlayacak danışman ve asistanların bu konudaki işlerliği ve samimiyeti çok önemli. Maazallah, Halk ile bağlantı koparsa bugün yaşadığımız olağanüstü durumlarda tekrar bağlantıyı kurmak için zaman kaybedilebilir. Özellikle seçimlerde bu durumlar yaşanabiliyor. İdarecinin Hak ve Halk ile her zaman bağlantılı olması elzemdir. Bu yüzden arada bir iletişim sistemlerini kontrol etmek, halktan tam ve doğru bilginin gelip gelmediğine bakmak, 4.Murat gibi zaman zaman tebdili mekân yapamasa bile halkın içinden güvendiği kimseleri arayıp bazı bilgileri çek etmek, yakınlarındaki kişilerin zamanla metal yorgunluğu olabilme riskine karşı ufak değişiklikler yapmak önemlidir. Mesela halkın en önemli bağlantıları olan Bimer ve Cimer’e gelen şikâyet veya öneriler, özel twitter veya instagram hesaplarına gönderilen paylaşımlar, çok önemli verilerdir. Bizzat takip edilmelerinde sonsuz faydalar vardır.

 

Doğruları yazıp söyleyebilmek

Bazı yazar, çizer, kanaat önderi, danışman, yetkili, madden veya manen sorumlu arkadaşlar doğruları tam olarak ve zamanında söyleyemeyebiliyorlar. Hâlbuki farkındalar mı bilmiyorum bu arkadaşların sorumlulukları ve veballeri var. Klasik siyasetçi gibi kralım sen çok yaşa demek yerine bazen eğer öyleyse kral çıplak diyebilmek samimi ve yürekli bir dava adamına yakışan bir şeydir. Bu konuda idarecilerin yanındakilere bunu yapabilme cesaretini ve teşvikini aşılaması gerekir. Her kes bunu yapamaz.  Zira bazı arkadaşlar istemeden davaya ve gidişata engel olmaktan veya zarar vermekten korkarlar, bazı arkadaşlar yanlış anlaşılmaktan korkarlar, bazı arkadaşlar kararlarında emin olmazlar bazıları da maalesef mevcutlarını kaybetmekten korkarlar. Bu onları doğru bildikleri şeyleri yazmaktan ve söylemekten alıkoyar.

 

Olumlu, ümitli ve inançlı olmak

 Bu arada bu yazıda dostlardan son bir ricam olacak. Büyüklerimize karşı haddimize değil ama NLP dediğimiz “Nero Linguistik Programlama” da olumsuz cümleleri kullanmamak gerektiği tavsiye edilir. Mesela “Boyun Eğmeyeceğiz” cümlesinde bile aslında Boyun eğmek ifadesi bir şekilde vardır. Ya da bize diz çökertemeyecekler cümlesinde bile aslında diz çökmek vardır ve bilinçaltına böyle bir algı verilir. Bu yüzden bu şekilde olumsuz cümleler kullanılmaması gerektiği tavsiye edilir. Son günlerde sosyal medyada sürekli bu olumsuz cümleler kullanılıyor. Boyun Eğdiremeyecekler yerine biz onların boyunlarını eğdireceğiz ya da mesela başaramayacaklar yerine BAŞARACAĞIZ cümlelerini daha çok kullanmak daha iyi olur gibi geliyor. Bulunduğumuz dönem bu korkuların ve olumsuzlukların atılıp, doğruların konuşulması gerektiği dönemdir. Hattı müdafaa bitmiş sathı taarruz strateji dönemi başlamıştır. Birlikte dava şuuruna erip hep beraber ayağa kalkacağız. Zira batarsak Allah korusun hep beraber batarız. Reis’e her şekilde ve her şartta sahip çıkmamız ve ölümüne yanında olmamız gerekiyor. Susmak ona ve ülkeye zarar verebilir. Konuşması ve yazması gerekenler bunu zamanında yapmazsa veballeri üzerinedir. Yazımızın başlığında sorduğumuz gibi, gerçekten “Bu savaşa Hazır mısınız? “ Allah bu ülkeye zeval vermesin, bizlere akıl, fikir, iman, cesaret, birlik olma ve şuurlu olmayı nasip eylesin. Allah, başta reis olmak üzere bu ülkenin başındaki idarecilerin ve bizlerin yar ve yardımcısı olsun inşallah.     

 

RİFAT SAİT

24.Dönem AK Parti İzmir milletvekili

BASAM (Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanı

Dokuz Eylül Üniversitesi Avrupa Topluluğu Araştırma Merkezi (ATMER) DK Başkanı

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar