F-35 programı ABD ve yakın müttefiklerinin askeri imkan ve kabiliyetlerini artırmak amacıyla tasarlanan ve Lockheed Martin firması tarafından üretilen yeni nesil savaş uçağı (F-35 Lightning II) programıdır. Türkiye 1999’da JSF programının önemli bir üyesi oldu. Türkiye F-35 programına başından beri en güçlü katkıyı sağladı ve bu ortaklığa önemli miktarda kaynak ayırdı. Aralık 2017'de Türkiye’nin Rusya ile S-400 hava savunma sisteminin satın alınması konusunda sözleşme imzalaması Beyaz Saray ve Pentagon’u tedirgin etti. Amerikan yönetimi Türkiye’yi NATO’ya olan yükümlülüklerini yerine getirdiği için överken Rusya’dan aldığı savunma sisteminin ABD ve müttefikleri için ciddi bir savunma ve güvenlik tehdidi oluşturduğunu belirtiyor. Yönetime göre S-400 savunma sistemi ve F-35 savaş uçakları uyumlu değil. Ayrıca ABD yönetimi Türkiye’nin Rus hava savunma sistemi S-400’ü almasının F-35 programına zarar vereceğini ifade etmiştir. Türkiye S-400’lerin ilk parçalarını Rusya’dan teslim aldıktan sonra ABD yönetimi Türkiye’nin programa katılımını azaltacak nitelikte adımlar atmaya başlamıştır. Temmuz 2019’da ; ABD ve NATO, S-400'lerin NATO sistemleriyle uyumlu olmadığı ve bazı gizli askeri bilgilerin Rusya'nın eline geçebileceği gerekçesiyle Türkiye'ye tepki göstermiş, bu kapsamda, Türkiye, proje ortağı olduğu F-35 yeni nesil savaş uçaklarının üretim sürecinden çıkartılmıştı. Oysa Türkiye’nin “S-400 füzelerini kullanmayalım ama F-35 uçaklarını da satın alalım” yaklaşımı ABD tarafından hep reddedilmişti. Rusya’dan alınacak her türlü silah ve savaş uçağı için Amerikan CAATSA yaptırımları hâlâ gündemde. F-35 programından dışlanılması, Türkiye için ciddi bir kayıptır. Türk savunma sanayinin burada milyarlarca doları bulan bir kaybı oldu. Nitekim, Türkiye en yüksek makamlarca, F-35 programında kalma isteğini birçok kez ifade etmiş ve uluslar arası hukuk çerçevesinde hak arayışını başlamıştır. Türkiye’nin başından beri paydaşı olduğu ve parasını ödemiş olduğu F-35 savaş uçakların tesliminin dondurulmasının Türkiye açısından sembolik başka anlamları da bulunmaktadır. Bu kararla ABD’nin Türkiye açısından güvenilir bir silah tedarikçisi olmadığı da anlaşılmıştır. Türkiye’nin ABD’ye karşı haklı olduğu hak arayışından sonra ABD yönetimi kısa bir süre önce Türkiye'nin F-35 ödemesi için 70 adet F-16 teklif etti. Türkiye baştan beri bu sorunun çözülmesi için uğraş vermektedir. ABD tarafından sunulan teklife karşılık Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin savunma ihtiyaçları için gerekli adımların atılmasına karar verdikleri mesajını verdi ve yeni F-16’ların filoyu güçlendireceğini söyledi. Bu mesaj ile sunulan teklifin kabul edilebilir olduğunu göstermektedir. Lakin ABD’nin bu süreci nasıl yöneteceği ve sundukları tekliflerinin arkasında ne kadar duracağı hep soru işaretidir. Çünkü Pentagon ayrı telde oynarken Beyaz Saray başka bir telde oynamaktadır. Bana göre Türkiye ile ABD’nin; Doğu Akdeniz, Libya, Afganistan, Irak ve en önemlisi Suriye’de ki ilişkileri bu kararı netleştirecektir. Kimin hangi konularda ve hangi alanlarda ne tür anlaşma yada taviz verdiğine bağlıdır. Bu karar sonrası dolaylı olarak kararın bir tarafı olan Rusya ve Türkiye ilişkilerinin ne yönde hareket edeceği de önem arz etmektedir. Bana göre Türkiye’nin Rusya ile ekonomik,siyasi, kültürel işbirlikleri devam eder. Lakin Suriye ile Doğu Akdeniz’de ki hali hazır durum devam eder mi onu ancak zaman gösterecektir. Türkiye’nin Rusya’dan ikinci kez S-400 hava savunma sistemi alma ve diğer silah sistemleri alanında ki işbirliği yapma talepleri de yakın dönemdeki ilişkiler belirleyecektir. Bu kararların netleşmesi Suriye’de baş aktör rolünde olan ABD,Rusya ve Türkiye’nin atacakları adımlara da bağlıdır. Örneğin ABD’nin Suriye’den DEAŞ terör örgütü bahanesi ile PKK/YPG terör örgütü ile kurduğu işbirliği Türkiye açısından kabul edilebilir bir durum değildir. Afganistan’dan Taliban ile anlaşma yaparak apar topar çekilen ABD’nin Suriye’den çekilmesi şimdilik gündemde yok. Lakin ABD’nin yeni başkanı Biden’ın Afganistan’da uyguladığı benzer çekilme kararını Suriye’de de uygulama olasılığına karşılık Pentagon ABD’ye hizmet etmeye devam edecek bir vekili tam anlamıyla yetiştirme sürecini girmiş durumda. Bu vekil de malumunuz Suriye savaşının başladığı günden beri ittifak kurduğu PKK/YPG terör örgütünden başkası değildir. Bunun yanında ABD ve Rusya’nın son dönemde Suriye sahasında çok gizli görüşmeler yaptıkları hatta bazı noktalarda işbirliği yaptıkları da konuşulmaktadır. Ayrıca Rusya’nın da bölgedeki kanlı terör örgütü olan PKK/YPG ile ilişkileri olduğu ve yıllardır Moskova’da temsilcilik açmalarına izin verdiği ortadadır. Son tahlilde emperyalist hedefleri olan ABD ve Rusya, Türkiye ile yakın ilişkiler kurarken aynı zamanda Türkiye’nin 40 yıldır mücadele ettiği örgütlerle de ilişkilerini devam ettirmeleri her iki ülkenin ikiyüzlü politikalarını da net bir şekilde görmekteyiz. Türkiye olarak yanı başımızda yaşanan bu dış politik atmosferde tüm tarafları iyi analiz ederek ona göre geleceği kurgulayacak bir vizyona ivedilikle kuşanmalıyız. Suriye üzerinde çok emel ve hayalleri olan ülkeler şunu da çok iyi bilmelidir ki millet olarak, devlet olarak; hiç kimsenin Türkiye üzerinde tasarrufta bulunmasına asla müsaade etmeyeceğiz.
Dr.İmbat MUĞLU
Güvenlik ve Terör Uzmanı
Yorum Yazın