Suriye’de Esed rejimi ve destekçisi devletlerin kurşunu ile 2011’den bu yana yaklaşık 1 milyondan fazla kişi hayatını kaybetti. Demokrasi, hak, hukuk ve özgürlük isteyen 600 bini aşkın kişi tutuklanarak, insanlık dışı işkencelere maruz kaldıktan sonra cezaevine konuldu.
13 milyondan fazla kişi ise yuvasını, toprağını, yaşanmışlıklarını ve geleceğini bırakarak başka ülkere veya güvenli bölgelere göç etti. Sınır bölgesindeki hareketliliği yerinde gözlemlemek için İdlib’e doğru ilerlerken, savaşın yol açtığı yıkımı, tahribatı artık gidilemeyen yerlerin tabelalarından, virane olmuş yerleşim alanlarından anlamak mümkün. Cilvegözü sınır kapısından geçtikten hemen sonra Suriye topraklarında, Suriyeli kardeşlerimizin huzur ve barış için Türkiye’nin İdlib’te neler yaptığına bir kez daha tanıklık ettim. İdlib bölgesinde Esed’in bombardımanında kaçan mülteciler için Kızılay, Diyanet, AFAD gibi kuruluşlar ile birlikte İHH ve benzeri insani yardım kuruluşları büyük bir özveri ile çalışmaktalar.
Türkiye’nin medar-ı iftiharı kuruluşlarının yardımları mültecilere düzenli şekilde aktarması ile bu insanların savaş yaralarını ve acılarını bir nebze sarmış durumda. İdlib kırsalındaki taşlık, kayalık arazi yapısı üzerinde kurulu onlarca çadır kenti, briket evleri ve betonarme evleri görmek mümkün.Türk Kızılayı ve AFAD’ın yapmış olduğu Kefer Locin Çadır Kenti ilk bizi karşılayan kentlerden sadece birisi.
Hemen az ötede İHH ve Katar’ın ortaklaşa yapmış olduğu Rahmet Köyü bizi karşılamakta. Bu bölgenin en büyük kampı olan Atme Çadır Kenti ile birlikte civarda bulunan Rahme, Kerame, Sarmada, Harim, Deyr Hassan gibi isimlerle kurulan onlarca isimli kamplar ile henüz ismi konulmamış onlarca kamplarda 1 milyondan fazla kişi yaşıyor. Rusya ve İran destekli Esed rejiminin özellikle 2019 Aralık ayından beri İdlib ve civarına yapmış olduğu yoğun saldırılar sonrası zulümden ve ölümden kaçan insanların Türkiye sınırının sıfır noktasına oluşturmuş olduğu kamplardan dolayı adeta adım atacak yer kalmadı. Kızılay, AFAD, Diyanet, İHH gibi bir çok Türk yardım kuruluşunun bu insanların her türlü dertlerine derman olduğunu görünce Türk milletinin bir ferdi olduğum için elimi açtım hem dua ettim hem de şükrettim.
Mazlum,masun,yaralı bu insanlara yardım eli uzatmak büyük bir emek ve fedakârlık isteyen çok büyük bir organizasyon başarısı ile ancak mümkün hale geliyor. Sahadaki bu zor çalışmayı ve çabayı görünce bu işin en kolay kısmının bağışta bulunmak olduğunu daha iyi anlıyorsunuz. İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından Suriyeli mülteciler için başlatılan “Mazluma Çatı Ol” kampanyası kapsamında yapılan yardımların eserini sahada bire bir o mazlumlarının sırtlarını dayadığı bir ev olarak görünce bu kervana katılanlara ne kadar dua etsek teşekkür etsek az kalır.
O briket evlerin birine misafir olduk. İçeri girer girmez bizi karşılayan çocuklar, dilinizi bilmeseler de gözleriyle her şeyi anlatıyorlar, Esed'in zalimliğini, dünyanın vicdansızlığını, acımasızlığını, yetimliği, yoksulluğu, çaresizliği ve her şeyi. Yıllardır çadırda yaşayan ailenin, briket evlerine kavuşması ile bu ailenin her ferdi duamızda hep Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Türk Milleti’nin olduğunu söylüyorlar. Bitmiş hayatlarının ve umutlarının Türkiye sayesinde yeniden yeşerdiğini dile getiren mülteciler bizlere onlarca kez teşekkür ettiler.
Bölgede bulunan kampları yaklaşık 6 saat dolaştıktan sonra bu kez İdlib merkeze doğru yol aldık. Babasından aldığı yarım asırlık diktatörlüğünü sürdürebilmek pahasına halkının 1 milyondan fazla halkını yok etmiş cani Esed’in hayalet şehre dönüştürdüğü İdlib merkezdeyiz.Görüntüsünün bir korku filmi sahnesini andıran İdlib’de halk her saniye tedirgin çünkü ölümün kendilerini ne zaman hangi koşulda yakalayacağı belli değil. Bir çok esnafı işyerlerinde ziyaret ederek, sohbet ettik.
Hemen hepsinin ortak kaygısı Rusya ve İran destekli Esed rejiminin şuan ki sessizliği .Bu sessizliğin uzun süre devan etmeyeceğini dile getiren mültecilerden bir kısmı, Şam yönetiminin yaşadığı ekonomik krize bağlasa da bu sesizliği, çoğunluk ise Esed’in hain planlar içinde olduğu ve kısa bir süre sonra tekrar İdlib’i sistematik olarak bombalayacağını , 100 binleri ölümü, milyonlarca insanın ise göçe zorlanacağını savunuyorlar. İdlib’in tüm dünyanın gözü önünde adeta yok edildiğini ve Türkiye dışında hiç kimsenin bu zulme ses çıkarmadığını dile getirenler de çoğunlukta. Esnaf ayrıca Türk Lirası’nın bölgede kullanılması halk arasında çok olumlu karşılandığını ve Esed’in yanlış politikalarından dolayı çöken ekonomi Türk Lirası’nın kullanılması ile yeniden hayat buldu diyorlar.
Suriye halkının talebi ve daveti ile Türkiye’nin terör örgütlerine karşı 2016 ve 2017'de düzenlediği Fırat Kalkanı Harekâtı, 2018'de gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekâtı ve 2019’da ise Barış Pınarı Harekâtı adı ile yaptığı operasyonlar sonucu Türkiye'nin kontrolünde olan bölgelerde TL kullanımı hızla yaygınlaşmaya başlamıştı. Suriye’de Esed rejiminden kaynaklı ekonomik sorunlar son dönemde derinleşirken, İdlib bölgesinde de Türk Lirası’nın kullanımı artıyor. İdlibliler ülkede kötüye giden ekonomik durumdan korunmak için TL'yi tercih ediyor. TL'yi güvence olarak gören Suriyeli iş insanları ve Suriyeli muhalifler TL kullanımını teşvik ettiklerini hatta son yaşanan ekonomik kriz ile zorunlu hale getirdiklerini belirtiyorlar.
Suriye’de enflasyonun son bir ay içersinde hızla yükselmesi, yiyecek,içecek gibi temel ihtiyaç maddelerine ulaşımın zorlaşmasıyla, Suriye Lirası ABD doları karşısında önemli ölçüde değer kaybetti. Daha önceleri 1 dolar, 1000 Suriye Lirası’na denk gelirken, şimdilerde ise 1 dolar yaklaşık 4000 Suriye Lirası’na denk geliyor. İdlib’de temel gıda, benzin, ilaç gibi hayati önemdeki alışverişlerin TL ile yapılması zorunlu hale geldi. İdlib’de görev yapan uluslararası sivil toplum kuruluşları ve yardım derneklerinin çalışanlarına da maaşları TL ile ödeniyor. Türkiye’nin güvenli bölgelerde açtığı PTT şubeleri aracılığıyla banknot ve madeni para ihtiyacı karşılanırken aynı durum İdlib için geçerli değil. İdlib bölgesinde ise “dövizci” adı verilen yerel tüccarlar vasıtası ile TL’nin bölgede ticari faaliyetlerde dolaşımı sağlanıyor. Rejim bölgesinde maaşların 25 dolara kadar düşmesi ile hem ordu içinde hem de halk arasında büyük bir moral bozukluğuna sebep olmuşken, eğer bu olumsuz gidişat için tedbir alınmasa, Şam halkının yakın biz zaman da sokağa çıkması muhtemeldir.
İdlib halkı, ise yaşanan bu olumsuzluklar ve ikilem havasında nasibini almış ve çaresizce bir bekleyiş içindeler. Ve şunu da belirtmeden geçmiyor konuştuğumuz her vatandaş…İdlib halkı olarak Suriye’nin barışı, huzuru ve refahı için tek emek veren ülkenin Türkiye olduğu bundanmütevellit Türkiye’ye ve Türk Milletine minnettar olduklarını, eğer bugün nefes alıyorsak önce Allah sonra, Türkiye’ye borçluyuz diyorlar.
Dr.İmbat MUĞLU
Yorum Yazın