Sekiz yıl önce bugün ülkemiz tarihinde benzeri görülmemiş bir ihanete ve aynı zamanda muazzam bir milli direnişe sahne oldu. 15 Temmuz’da, Türkiye siyasi tarihinin en ağır saldırısı yaşandı. Tarih yazan milletimiz, Anadolu’daki bin yılı boyunca hiç tanık olmadığı, en alçak ihanet girişimi ile karşı karşıya kaldı. Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üzerinden ülkemize açık bir saldırı yapıldı. Yarım asır önce içerdeki hainler ve Batılı istihbarat teşkilatları tarafından devlet içine yerleştirilen FETÖ terör örgütü, O gece Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni topyekûn ortadan kaldırmaya çalıştı. Bu eli kanlı ihanet şebekesinin hedefi; Türkiye’nin millet tarafından seçilen ilk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ve meşru hükümeti devirip, devleti işlemez hale getirmek, ardından milleti birbirine kırdırmak ve Türkiye’yi bölmek, parçalamak ve sonrasında tarih sayfasında silmekti. Türkiye, darbe görünümlü işgal ve iç savaş senaryosu ile yüz yüze kaldı. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın parçalanması gibi bir yok oluşa mahkum edilmek istendi. Dış destekli FETÖ, Türkiye’yi hemen yanı başımızda bulunan Suriye gibi bir modelleme ile iç savaş sürecini başlatıp, milyonlarca masum insanımızın ölümüne sebep olacaktı. O gece; tanklar kışlalardan çıkmış, ordu içindeki vatan hainleri sokaklara salınmış, köprüler tutulmuş, ülkenin Cumhurbaşkanı için suikastçılar gönderilmiş, binlerce kişilik infaz listeleri hazırlanmış, on binlerce insan için toplama kampları belirlenmişti. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Milletin Meclisi, Genel Kurmay Başkanlığı, MİT Binası, Özel Harekat Daire Başkanlığı, Ankara Emniyet Müdürlüğü gibi birçok kritik nokta bombalanmış, sivil insanlar tanklarla ezilmiş, sokakta insanlar kurşun yağmuruna tutulmuş bir katliam başlatılmıştı. Âmâ o hainlerin hesap edemediği bir mucize gerçekleşti. Milletimiz birkaç saat içinde Vatan-Bayrak ekseninde birleşti. Türkiye’nin her köşesinde yüzbinler sokaklara aktı. Kitleler tanklara, kurşunlara karşı yürüdü. Yaşlılar, gençler, kadınlar kurşunlara meydan okuyor, tarih değiştiriyordu. Millet Çanakkale ruhu ile yeniden ayağa kalkmıştı. Darbeciler de, onları yöneten küresel efendileri de şoktaydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısıyla milyonlar Türkiye’nin kaderine el koydu. Darbe ve işgale karşı bir devrim gerçekleşiyor, bir destan yazılıyordu. O gece, yüz yılın mücadelesi birkaç saate sığdırıldı. O gece bütün Türkiye’de; selalarla kendine gelen, ezanla dirilen, dualarla korunan bir millet vardı. Bu direniş, sadece bir siyasi hareket değil, aynı zamanda bir milletin bağımsızlık ve özgürlük konusundaki kararlılığının sembolü haline gelmiştir. O gece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın darbeye direnmesi ve halkı da direnmeye teşvik etmesi sayesinde darbe başarısız oldu. Batı ülkeleri başta olmak üzere yakın coğrafyamızda bulunan birçok ülke darbeye karşı meşru hükümete gerekli desteği vermedi. Sınırlar ötesinde bu karanlık geceye sessiz kalan yada sevinenlerin benzerini maalesef Türkiye içinde de bazı çevreler tarafında aynı durum söz konusu oldu. Bu güruh darbeye açık ve kuvvetli biçimde karşı çıkmadığı gibi hep bir umutla darbenin başarılı olması için beklemede kaldılar. Ama gerçek vatanseverler o ihanet şebekesinin ve sevicilerinin hayallerini yıkarak adeta darbeye darbe yaptı. Dünya tarihinin sayfalarına not düşecek birçok olayın yaşandığı ihanet gecesinde, sadece Türkiye için değil, dünya milletleri için de önemli mesajlar ve dersler barındırmaktadır. Devletlerin, kendi içlerinde barındırdıkları ihanet potansiyeline karşı uyanık olmaları ve halkların iradesini her daim koruyacak mekanizmaları güçlendirmeleri gerektiği bir kez daha vurgulanmıştır. Aynı zamanda, halkın iradesinin ve demokrasinin ne denli önemli olduğu, bu iradenin gerektiğinde nasıl bir güç olarak ortaya çıkabileceği gözler önüne serilmiştir. Bugün daha iyi anlıyoruz ki, 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi, ihanetin ve halk direnişinin iç içe geçtiği bir gecenin hikâyesidir. Bu hikâye, milletimizin demokrasiyi ve bağımsızlığı savunma kararlılığını, milli birlik ve beraberliğin önemini ve dini değerlerin istismar edilmesine karşı uyanık olmanın gerekliliğini bir kez daha ortaya koymuştur. Devletimiz, bu hain girişimden daha da güçlenerek çıkmış ve geleceğe dair umutlarını tazelemiştir. Bu vesile O gece canlarını verenleri, kanlarını akıtanları, sakat kalanları, yetim kalanları saygı ve hürmetle selamlıyor. Aziz şehitlerimize rahmet diliyorum.
Dr. İmbat MUĞLU
Yorum Yazın