Kut’ül Amare Zaferi,bundan tam 104 yıl önce; 29 Nisan 1916 tarihinde herkesin artık ayağa kalkamaz diye baktığı bir dönemde ecdadımız Osmanlı Ordusu’nun; Irak’ın Kut ve Amare bölgesinde İngiliz kuvvetleri ve müttefiklerine karşı kazandığı büyük bir zafer olarak tarihe geçmiştir.Bu zafer öyle bir zafer ki İngilizlerin sadece kendi tarih kitaplarında değil,Türk tarih kitaplarından bile sildirecek kadar unutmak istediği hafızalara kazınacak bir zafer olma özelliği göstermektedir.İngilizler 1781 Yorktown Kuşatmasından beri, tarihinin en büyük mağlubiyetlerinden birini Kut’ül Amare’de yaşadılar. İngilizler tarihinde Türklerin kendilerini nasıl bozguna uğrattığına acı bir şekilde, Irak topraklarında şahit oldular. Fırat ve Dicle nehirleri arasında bulunan coğrafyada yer alan Amare ve Kut esasında iki ayrı şehri ifade etmektedir.Kut’ül Amare Muharebesi, Amare şehrinin kuzeyinde,Kut kalesinin bulunduğu bir yarımadadaki kuşatmadır. Birinci Dünya Savaşında Osmanlı Ordusunun zor şartlar ve imkansızlıklar içerisinde, Çanakkale Zaferi’nden sonra kazandığı ve bir İngiliz tümeninin bütün personeli ile birlikte esir aldığı Kut’ül-Amare Zaferi, maalesef tarihin tozlu raflarında yıllarca unutuldu. Kut-ül Amare zaferi, Türkiye'de 1952 yılına kadar Kut Bayramı olarak kutlanmaya devam etmiş ve o gün İngiltere'yi, tarihinde uğradığı en utanç verici yenilgi olan Kûtü'l-Amâre zaferinde nasıl da yendiğimiz anlatılır, günün mana ve ehemmiyeti üzerinde heyecanla durulurdu.Bu yıldan sonra devir değişmiş,Türkiye'nin NATO'ya üye olmasının ardından İngilizler, bayramın kaldırılması için baskı yaptılar.Baskılar üzerine de Türkiye, bayram kutlamasına son verdi. İngilizlerin baskısı o kadar yoğundu ki Kut-ül Amare zaferi ve Kut Bayramı'na yönelik tarihi bilgiler, okullardaki tarih kitaplarından bile silindi. Unutturulmak istendi.İşte unutulan Kut’ül Amare zaferi yıllar sonra ilk defa 100. yılında Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatları doğrultusunda 2016 yılında büyük bir coşku ve etkinlik ile kutlandı.Peki unutturulmak istenen bu zafer nasıl kazanıldı ve onu eşsiz zaferler saflarında yer aldıran tarihsel olaylar nelerdir onlardan kısaca bahsedelim.Savaş tarihimizin sayfalarında Kut’ül Amare zaferi olarak geçen bu savaş İngiliz Kuvvetleri ve destekçisi olan müttefikleri ile Osmanlı Ordusu’nun arasında geçen I. Dünya Savaşı’nın temel muharebelerinden biri olarak tanımlanmaktadır. İngiltere’nin amacı; Irak petrollerini ele geçirmek, bölgedeki aşiretlere hükmederek Osmanlı İmparatorluğu’na karşı bölgede üstünlük sağlamak ve nihayetinde Basra Körfezi'ni ele geçirerek denizlerde tam hakimiyeti sağlamayı amaçlıyordu.Bu amaçlar doğrultusunda İngilizler, 6 Kasım 1914 tarihinde Basra Körfezi’nden asker çıkararak saldırıya geçmişler, ilerleyen aylarda bu saldırılarını daha derine doğru genişletmişlerdir. İngilizler Bağdat'a doğru ilerleyişlerini sürdürmekteydiler. İngilizler, önce Kut’ül-Amare’yi, sonrasında Nasıriye’yi işgal etmişlerdir. İşgalden sonra ileri harekata geçen Türk birlikleri, General Townshend komutasındaki İngiliz ordusunu geri püskürterek Kut-ül Amare’de çember içerisine almayı başarmışlardır.İngiliz ordusu uzun bir hazırlık sonrası Kut şehrin dört bir yanını üç kat demir tellerle çevirterek çeşitli mevziler kazarak, Kut kalesinin çevresindeki savunma hatlarını güçlendirdiler.Hem şehre yapılan onca hazırlık hem de Kut şehrinin coğrafi olarak bir yarım ada şeklinde olmasından dolayı kuşatılması zor bir ihtimal gibi gözüküyordu.İngiliz General Townshend, Basra'dan gelecek olan destek ile birlikte Osmanlı askerlerini mağlup edeceğini düşünmekteydi.Lakin İngiliz General’in gözden kaçırdığı ecdat Osmanlı kumandalarının cesareti dışında üstün yetenek ve dehaları idi.Osmanlı Ordusu 1453’de Fatih Sultan Han’ın İstanbul'u kuşatmasının benzerini yaparak, bölgeye gelecek bütün destek yollarını kesmişti. İngiliz kuvvetleri böylelikle şehrin içerisinde kıstırılmış,yiyecek , içecek git gide azalmakta, zamanla giderek tükenmekteydi.Bir kaç ay içerisinde iaşenin bitmesi ile İngiliz Ordusu başta atlar ve katırlar olmak üzere hayvanlar kesip yemeye başladılar. Fakat bir sorun vardı. İngiliz ordusunun içerisindeki Hintliler, yaşamlarında alışık olmadıkları ve dini inançlarına ters düştüğü için et yemiyorlardı. Bu sebeple bu askerler zamanla zayıflayarak güçsüzleşmeye ve sonunda savaşamayacak durumu gelmeye başladılar. Şehirde sıkışan İngiliz ordusuna uçaklarla yardım yapılmak isteniyordu.Fakat Osmanlı ordusunun ateşinden kaçmak için çok yüksekten uçan uçaklar, attıkları yardım paketlerinin çoğunu nehre ve Osmanlı tarafına düşürüyorlardı. En sonunda Jurnal adlı bir gemiye 270 ton gıda yükleyerek Kut şehrine ulaştırmayı planladılar. Fakat bu gemi 24 Nisan 1916'da Türk kuvvetlerinin ateşinden kaçmaya çalışırken karaya oturdu ve bütün malzeme Osmanlı'nın eline geçti. Böylece, Kut şehrindeki İngiliz birliklerinin bu son umudu da suya düşmüş oldu. 28 Nisan 1916'da General Townshend, Halil Paşa'ya bir mektup gönderdi. Mektupta, ertesi gün teslim olacaklarını belirtmekteydi. Kut’ül-Amare’yi bir kale gibi savunan General Townshend, 29 Nisan 1916 tarihinde teslim olmak zorunda kalmıştır. Türkler, Kut’ül-Amare’de İngilizlerden başta Tümen Komutanı General Townshend olmak üzere toplam 13 general, 481 subay ve 13 Bin 300 askeri esir almışlardır. Halil Paşa, Kut’ül-Amare’nin teslim alındığı gün orduya bir tebrik mesajı yayımlamış ve bu günün “Kut Bayramı” olarak kutlanmasını istemiştir.Halil Paşa, Kut’ül-Amare zaferinden sonra 6. Orduya yayınladığı mesajında şöyle demiştir;“Arslanlar! Bütün Türklere şeref ve şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın güneşli semasında şehitlerimizin ruhları sevinçle gülerek uçarken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum. Ordum gerek Kut karşısında ve gerekse Kut’u kurtarmaya gelen ordular karşısında 350 subay ve 10.000 erini şehit vermiştir. Fakat buna karşılık bugün Kut’ta 13 general, 481 subay ve 13.300 er teslim alıyorum. Bu teslim aldığımız orduyu kurtarmaya gelen İngiliz kuvvetleri de 30.000 zayiat vererek geri dönmüşlerdir. Şu iki farka bakılınca, cihanı hayretlere düşürecek kadar büyük bir fark görülür. Tarih bu olayı yazmak için kelime bulmakta müşkülata uğrayacaktır. İşte Türk sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci zaferi Çanakkale’de, ikinci zaferi burada görüyoruz.”. İşte böylesi bir zafer bizim için şan ve şeref timsali olurken İngilizler için aynı şeyi söylemek pek mümkün değildir.İngiliz tarihçisi James Morris, Kut’un kaybını Britanya (İngiltere) askeri tarihindeki en aşağılık şartlı teslimi olarak tanımlamıştır. Bu yenilgi İngiliz basınında ve kamuoyunda çok büyük bir infial uyandırdı. Bunun üzerine General Lake ve General Gorringe İngiliz ordusunda görevlerinden alınmış ve yerlerine General Maude getirilmiştir.
Bu vesileyle, eşsiz bu toprakları bize VATAN kılmak için kahramanca mücadele ederek ŞEHİT olan, GAZİ olan bütün askerlerimizi rahmetle, minnetle, tazimle yâd ediyorum.
Dr.İmbat MUĞLU
Yorum Yazın