Abdullah Gül cephesinden Davutoğlu’na tepki: Büyük bir siyasi hata!

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Abdullah Gül cephesinden Davutoğlu’na tepki: Büyük bir siyasi hata!
Yeni parti kurma hazırlığındaki Abdullah Gül- Ali Babacan cephesinin önemli isimlerinden Fehmi Koru, Ahmet Davutoğlu’nun ‘Açıklarsam insan içine çıkamazlar’ çıkışı için " Gereksiz bir çıkış ve büyük bir siyasi hata bu" yorumunda bulundu.

Abdullah Gül cephesinden Davutoğlu’na tepki: Büyük bir siyasi hata!

Ali Babacan önderliğinde kurulacak olan yeni partinin öncü ismi Abdullah Gül’e yakınlığı ile bilinen Fehmi Koru, kendi sayfasında yayınladığı yazıda Ahmet Davutoğlu’nun “Terörle mücadele defterleri açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz” çıkışını değerlendirdi.

Fehmi Koru ahmet davutoğlu ile ilgili görsel sonucu

"Büyük bir siyasi hata"

Davutoğlu’nun kişisel hesap peşinde olduğunu belirten Koru, tehdit içeren açıklamasıyla ilgili “Gereksiz bir çıkış ve büyük bir siyasi hata bu.” dedi.

Koru’nun yazısından satırbaşları şöyle:

"Davutoğlu, vaktiyle bakanlık, genel başkanlık ve başbakanlık görevlerini üstlendiği AK Parti ile kendisi arasındaki farklılaşmayı anlamamızı sağlayan kapsamlı bir metinle birkaç ay önce kamuoyu önüne çıkmıştı.

Uzun bir metindi bu. Konuya merakla yaklaşan pek çok kişinin okuduğunu bile sanmadığım 15 sayfalık bir metin. Bir manifesto. Okuyanlar veya içeriği hakkında bilgi sahibi olanlar o çıkışı önemsemişlerdi.

Şimdi ise daha farklı bir Davutoğlu var kamuoyunun karşısında. Bu yeni Davutoğlu kendisinin başbakan olduğu dönemin bir bölümünde yanlış şeyler yaşandığını, bunlarla ilgili ‘defterler’in açılması durumunda bazı kişilerin insanların yüzüne bakamayacağını söylüyor…

Defterlerde ne yazıldığını bilmiyoruz, söylemiyor çünkü; ancak ‘terörle mücadele’ konusunda ve iki tarih arasında olan bitenlerle ilgili olduğunu belirtiyor.

En iyisi ne dediğini kendi ifadelerinden aktarmak:

“Terörle mücadele defterleri açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz. Gelin hafızanızı bir yoklayın: İleride Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazıldığı zaman, eminim en kritik dönemlerden, birkaç aydan biri 7 Haziran 2015 ile 1 Kasım 2015 arasındaki dönem olarak yazılacaktır.”

7 Haziran 2015 tarihinde genel seçim yapılmış, o seçimde 2002’den beri ilk kez AK Parti Meclis çoğunluğunu kaybetmişti. 1 Kasım 2015’te ise o ilk seçim yenilendi ve AK Parti oyunu yüzde 50’ye yaklaştırdı.

Tabii arada anayasa gereği yapılması gerekenler bir tarafa bırakıldı ve Meclis çoğunluğunu kaybettiği için hükümeti tek başına kuramaz hale geldiği halde, AK Parti hükümeti yerinde kalmaya devam etti.

Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığındaki bir hükümet…

İki tarih o döneme işaret ediyor.

‘Terörle mücadele’ konusunda neler yaşandığını da biliyoruz doğal olarak. O dönemde, daha önce ‘barış süreci’ adıyla ‘Kürt sorunu’ adı verilmiş sorunun çözümü için başlatılmış siyasi bir açılımdan vazgeçilmesini getiren bir dizi olay yaşandı. Terör eylemleri zirveye çıktı, bu da AK Parti’nin dilini ve uygulamalarını etkiledi.

Bunlar bilinen şeyler. Ancak, Davutoğlu’nun konuya ilişkin sözleri, aynı dönemde, kapalı kapılar arkasında, görünen ve bilinenin ötesinde, bir şeyler yaşandığını akla getiriyor. Belli ki, o dönemde yaşananlarla ilgili notlar tutmuş Davutoğlu, onları anılarına saklamak yerine, şimdi dillendirmeyi tercih etmiş bulunuyor.

Nitekim, yukarıda alıntıladığım cümleleri duyulur duyulmaz, konuya ilgi duyan pek çok kalem erbabından o sözlerle neler kast ettiğine dair bir dizi -çoğu birbirinden farklı- senaryo okumaya başladık.

İnsan içine çıkamayacak -veya insan yüzüne bakamayacak- kişiler acaba kim ola?

O iki tarih (7 Haziran ile 1 Kasım 2015) arasındaki dönemi ‘en kritik tarih’ yapan ne olabilir?

Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazılırken yazarlar o sırada yaşanan ‘kritik’ olayları nasıl öğrenecekler de yazacaklar?

Kendisi de siyaset bilimi ve tarih konularında eserler vermiş bir akademisyen olduğuna göre, merakları bu kadar tahrik eden cümlelerinin dinleyenler üzerinde uyandıracağı etkiyi hesap etmiş olmalıdır Davutoğlu.

Ne amaçlamış olabilir öyle bir çıkış yapmakla?

İlk çıkışı olan 15 sayfalık ‘manifesto’ ile neyi amaçladığı belliydi eski başbakanın: Halen üyesi olduğu AK Parti ile arasında meydana gelmiş farklılaşmayı duyurmak ve “Yoksa parti mi kuracak?” merakında olanlara hiç değilse “Galiba” dedirtmek…

Anlaşılabilen hedefler bunlar, özellikle yeni bir parti oluşturma amacıyla kolları sıvayan bir kişi için…

Ali Babacan ise…

Benzer bir farklılaşma üzerine kurucusu olduğu partisinden istifa eden Ali Babacan da, onunki kadar uzun olmasa da, kamuoyuna “Ben varım” sonucu çıkartılabilen mesajlar veriyor.

Her ikisinin geçmiş parti bağları ve aynı hükümetler içerisinde sorumluk taşımaları sebebiyle “Bir araya gelmeliler” düşüncesinde olanların varlığı biliniyor. Tek bir partide buluşulsun isteyenler arasında Davutoğlu’nun kendisi de var, Babacan ve kendisiyle birlikte hareket edenler ise ondan uzak durmayı yeğliyor.

Herhalde Ali Babacan’ın neden öyle davrandığı Ahmet Davutoğlu’nun sorunlu son çıkışından sonra daha iyi anlaşılmıştır.

Davutoğlu’nun derdinin kişisel bir hesaplaşma olduğu belli. Kendisinin göreve getirilmesini, partinin genel başkanlığı ile başbakanlığın önüne sunulmasını ‘hakkı’ olarak görüyor ve bir süre sonra aniden genel başkanlıkla birlikte başbakanlığın da elinden alınmasını içine sindiremiyor.

İçeriği bir tarafa, son çıkışının üslubu tam da bunu dışa vuruyor.

Oysa, Babacan ve kendisiyle birlikte hareket edenler, ülkenin karşı karşıya kaldığı sorunlara çözümler üretebilmek, daha iyi ve daha çağdaş bir yönetişim anlayışını siyaset alanına taşımak ve ülke yönetimine talip olmak amacındalar ve baştan itibaren bunu vurguluyorlar.

Bu farklı yaklaşımlara bakıldığında, “Neden farklı çatılar?” sorusunun cevabı kolayca alınabiliyor: İki girişim birbirinden çok farklı hedeflere sahip de ondan…

Acaba üstü kapalı sözlerini açacak ve ‘defterler’de yazılı notlarını kamuoyuyla paylaşacak mı Ahmet Davutoğlu?

Yoksa ileride Türkiye Cumhuriyeti tarihini yazacaklara malzeme sağlamak gibi bir niyeti de yok ve o sözler bir yerlere mesaj olsun diye mi söylendi?

İyi de neyin mesajı?

Gereksiz bir çıkış ve büyük bir siyasi hata bu."


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN
Erdoğan, “dün bir bugün iki” deyip eleştirmişti... İmamoğlu: Ben tatil yapmadım kiÖnceki Haber

Erdoğan, “dün bir bugün iki” deyip eleşt...

İşte Bülent Parlak'ın sahip olduğu laikçi-solcu zihniyetin SİCİLİ !!Sonraki Haber

İşte Bülent Parlak'ın sahip olduğu laikç...

Yorum Yazın

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Suriye'nin bölünmesine izin vermeyiz
Boykot yüzünden zarar eden CHP'li pazarcı AK Parti'ye geçti
Başsavcılıktan CHP talimatı: 86 kişinin ifadesi alınacak
Ekrem İmamoğlu'nun tutukluluk itirazına ret
Cumhurbaşkanı Erdoğan: CHP demek cunta demektir
Donald Trump'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik övgüleri dünya basınında
Netanyahu: Türkiye ile Suriye'de çatışmak istemiyoruz
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'dan Özgür Özel'e: Artık haddini bil
Devlet Bahçeli 2 ay sonra kameralar karşısında
Vatandaş isyanda! “Boykot çağrısından sonra CHP’den istifa ettim"
Boykot çağrısı yapan Aybüke Pusat, Teşkilat dizisinden atıldı
ABD Başkanı Trump'tan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a övgü
Aslı Baykal : ''Zor oldu ama tehlikenin ucundan dönmüşüz.''
Süleyman Soylu'dan Cumhurbaşkanı'na hakarete tepki: Sabrımızı yanlış anlıyorsunuz
İBB'ye yönelik yolsuzluk soruşturmasında mahkeme kararları açıklıyor
Ekrem TUTUKLANDI....................
İBB Medya AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ongun tutuklandı
Aslı Baykal'dan CHP'ye FÜZE !
Görülmemiş rüşvet tehdidi! 'Geleceğin Cumhurbaşkanı ile kötü olmak mı istiyorsunuz?'
CHP, 6 Nisan günü olağanüstü kurultay yapma kararı aldı

Başka haber bulunmuyor!

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar