Son Dakika Haberi: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Senegal'den yurda dönüş yolunda medya mensuplarının sorularını yanıtladı. Dış politika konuları hakkında değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, İdlib meselesi üzerinden Rusya'ya yüklendi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Afrika seyahatinin son gününde Senegal'i ziyaret etti ve görüşmeler gerçekleştirdi. Erdoğan, yurda dönüş yolunda medya mensuplarının sorularını yanıtladı.
Erdoğan, İdlib'teki genel durum ve Rusya ile yürütülen İdlib meselesi ve ABD'nin olası CAATSA yaptırımları, S-400 ve F-35'ler hakkında değerlendirmelerde bulundu
İşte Erdoğan'ın açıklamalarında satır başları;
SORU: İdlib'i sormak istiyorum. 2018'de İdlib'in, gerginliği azaltma bölgesi olarak ilanından bugüne gerginlik azalacak gibi durmuyor. Son zamanlarda da saldırılar arttı. Görünen o ki: Türkiye'ye basınç uygulayarak göç dalgası planlıyorlar. Sayın Kılıçdaroğlu'nun söyleminden de anladığımız kadarıyla Türkiye'ye siyaseti dizayn etmeye yönelik şantaj. "Mülteci göndeririz, altından kalkamazsınız" gibi hükümeti zora düşürecek bir şantaj. İlk zamanlar söylediğiniz bir söz vardı. AB'nin de derdi olmaya başlar anlamında. Belli oradaki Suriyelilerle Türkiye siyasetini dizayn etmek adına adeta tehdit ediyorlar. Rusya da bunun içinde görünüyor.
Rusya ile gerek Soçi gerek Astana'da bazı görüşmeler, anlaşmalar oldu. Bu anlaşmalara Rusya'nın sadık kalması halinde, biz de aynı sadakatle yola devam ederiz. Şu an itibarıyla maalesef Rusya Astana'ya da Soçi'ye de sadık değil. Arkadaşlarımız muhataplarıyla görüşmeler yapıyorlar. Bu görüşmelerde de kendilerine artık "İdlib'de bu bombalamaları vesaire durdurdunuz durdurdunuz, durdurmadığınız takdirde bizim artık sabrımız tükeniyor. Bundan sonra ne gerekiyorsa biz de bunu yapacağız" diye ifade ediliyor. En son Halep'ten bizim tarafa atışları var. Bunlara biz bir yere kadar sabrederiz, sabrettik ama ondan sonra da biz göbeğimizi keseriz. Bu konuda Rusya da eğer biz birbirimize sadık ortaklar isek, tavrını belli edecek. Ya Suriye ile olan süreci farklı yürütecek ya da Türkiye ile olan süreci farklı yürütecek, bunun başka yolu yok. Biz bir şeyleri kapma gayretinde değiliz. Bir şeyleri almanın, toprak kapmanın gayreti yok bizde. Biz oradaki mazlum, mağdur insanları kurtarmanın gayreti içerisindeyiz. Rusların söylediği şey; "Teröristlere karşı mücadele ediyoruz." "Kim terörist?" Kendi toprağını savunanlar mı terörist? Bunlar direnişçi. Şu anda bunlara sorarsan Türkiye'deki yaklaşık 4 milyon Suriyeli de terörist. Bunlar nereden kaçtı geldi? Esed'in zulmünden kaçtı geldi. Şu anda bu insanlar bize barınmış durumdalar. İdlib'de aynı şekilde devam eden bu süreçte biz ne yapıyoruz şu anda? Briket barınak yapıyoruz. Niye? Bu kışın soğuğunda bunlar çadırlarda duramazlar. Bunlara briket barınaklar yapalım. Bunları ben (Rusya Devlet Başkanı) Sayın Putin'e de söyledim. Bu insanlar şu anda çadırlarda nereye kadar? Bunun için Esed'e söylenmesi gerekeni siz söylerseniz, bu insanları da biz konforu yüksek hale getirebiliriz. Onun için de biz bu işi gevşetemeyiz, aynı kararlılıkla sahip çıkmaya devam edeceğiz.
SORU: Şantaj görüyor muyuz?
Bunu şantaj olarak nitelemeyelim. Aylar geçtikçe göreceğiz ama bizler ilgili arkadaşlarımız, şahsım görüşmelere devam edeceğiz. Arzumuz bir an önce burada Rusya'nın dost olarak gördüğü rejime gereken uyarıyı yapmasıdır.
SORU: Rusya'nın tutumuna İran'ı eklersek, İran'a karşı şu anda baskılar devam ediyor. Bu durumda Astana süreci Türkiye'nin gayretleriyle ve ilkeli duruşuyla yürüyor gibi duruyor. Tek başına yeterli olur mu? Etkiler mi Astana'yı?
Şu anda Astana süreci diye bir şey de kalmadı. Astana süreci şu anda sessizlikte veya sessizliğe büründü. Astana'yı yeniden ayağa kaldırmak ve yeniden ayağa kalkışı ile birlikte Türkiye, Rusya, İran ne yapabilir, bakmak lazım. Zaten Amerika üst düzeyde buraya katılmıyor, alt düzeyde büyükelçi veya özel temsilci öyle katılıyor. Burada ağırlıklı biz üç ülkeyiz, Rusya, İran, Türkiye. Şimdi bunu yeniden canlandırarak Astana sürecinden ne çıkar, bakılabilir. Tabi asıl gidilmesi gereken yer Cenevre. Cenevre konusunda da sanki unutma politikası var. Bunu hareketlendirmek, bir an önce işi siyasi sürece kavuşturmak ve netice almak gibi bir durum söz konusu olmalı.
Soru: 2018 yılında yaşanan kur krizinden sonra ekonomide bu yıl bir toparlanma gözlemleniyor. Diğer yandan ABD'nin S-400'lerle ilgili CAATSA yaptırımlarını Nisan ayında yeniden gündeme getirme olasılığı beliriyor. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir? Sayın İbrahim Kalın'ı görevlendirmiştiniz ABD tarafı ile S-400 komisyonu kurulmasıyla ilgili. Bu konuda bir ilerleme var mı?
Öncelikle bir konuya değinmem lazım, eğer biz savunma sanayiinde kendi üretimimizle yerli-milli adımları atmamış olsaydık, şu anda terörle mücadelede çökerdik. Niye? Çünkü ne ABD'si ne de başkası, "Türkiye’nin şöyle bir derdi var, biz bunlara gereken desteği, yardımı verelim" diye bir gayretin içine girmezdi. Daha önceki görüşmelerimizde de söyledim: İHA konusunda ABD bize İHA vermemiştir. Biz İsrail’den o dönemlerde 10 tane İHA aldık. Bunların da tamir ve bakımında İsrail hep oyalamıştır. Ama kötü komşu bizi ev sahibi yaptı. Biz İHA'mızı da SİHA'mızı da yaptık. Maliyet itibarıyla bizim ciddi manada savrulmamızı engelledi. Neden? Çünkü onlardan kesilen faturalar çok ama çok yüksekti. Şimdi durum öyle değil. Sadece olay bu değil, uzun, orta, yakın menzil silahlarımız vesaire bunları artık kendimiz yapıyoruz. Hala bunları ithal etseydik, inanın bunların altından kalkmak adeta mümkün olmazdı. Şimdi böyle bir sorunumuz yok. Her geçen gün ileriye gidiyoruz, gideceğiz. Hep söylüyorum: S-400 konusu bitmiş bir iş. Buradan geri adım atmak söz konusu değil. Bedeli kesilmiş, kredisi vesaire hepsi konusunda Ruslarla anlaştık.
F-35 konusuna gelince... ABD'nin bizi ortak yaptığı ve birçok parçasını bizden aldığı uçak. Bunlardan 5 tanesini bize vermişlerdi. Daha sonra bu sıkıntılar yaşanınca gönderilmemesi istikametinde karar alındı. Şimdi olay nereye geldi? Ya bu işin parasını bize verecekler ya da uçağı verecekler. Parasını vermiyorsa da dünyada bu işin dibi kurumadı ki... Başka yerden de bulur alır, kendimiz yaparız. Zaten çalışmalarımız, bazı ortak girişimlerimiz var. Bir diğer önemli adım da... ABD seyahatimde son olarak orada Trump da önerimiz üzerine (ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert) O'Brien ile (Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim) Kalın Bey'e sizden bir, bizden bir kişi bir araya gelip bunlarla ilgili çalışmaları yürütsünler dedik. Orada biz görevi verdik ama henüz bunlarla ilgili ciddi bir çalışma yok.
Önceki akşamki konuşmada Sayın Trump, "Ekonominizin çok iyi bir noktada olduğunu duyuyorum. İkili ticaret hacminin 100 milyar dolara çıkarılmasıyla ilgili çalışmaları hızlandırmalıyız" dedi.
Yorum Yazın