Türkiye gazetesi köşe yazarı Batuhan Yaşar'ın yazısı
Aydın Doğan zannetti ki 1990’lı yıllar hâlâ devam ediyor...
İstediğim gibi at oynatırım...
FETÖ sayesinde onun bunun canına okurum.
Hayatını karartırım...
Ama öyle olmadığını bugünlerde yavaştan yavaştan anlamaya başladı.
Olaylar 1990’lardaki gibi gelişmiyordu.
Sanki yolunda gitmeyen bir şeyler vardı.
İşte bu yüzden adamları, Ankara ve İstanbul adliyelerinde koridor koridor geziyor...
-Yoksa yeni bir dava konusu mu var?
-Eski davalardan biri yeniden mi açılıyor?
Korku dağları her geçen gün biraz daha büyüyor...
Ah be Aydın Bey... Sen neler yapmışsın öyle...
Bugün sizleri 2011 yılına götüreceğim.
Çok değil sadece 6 yıl öncesine.
2011’in 25 Şubat’ı öncesinde yaşananları bir bir belgeleriyle gözler önüne sereceğiz.
KÂĞIT ÜÇKÂĞIT DAVASI KORKULU RÜYASI…
Aydın Bey bu aralar en çok da 28 Şubat davasının ek iddianame ile yenilenmesinden korkuyor.
Başına gelecekleri biliyor da ondan.
Ama geceleri kâbuslar görmesine sebep olan başka bir şey daha var.
‘Fetullah Gülen’in şahsi avukatı Hasan Günaydın’ sayesinde Yargıtay Genel Kurulu’nda 1 oyla kurtulduğu “Kâğıt üçkâğıt davası”
Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'nun değiştirilmemesi bu kâbusların ana nedeni!
Her an her şey olabilir çünkü.
Ana konumuzdan uzaklaşmadan tekrar 2011 yılında yaşananlara dönelim:
CUMHURBAŞKANI ABDULLAH GÜL’ÜN BAŞDANIŞMANI AHMET SEVER’E ISLAK PARAFLI MEKTUP!
Merak etmeyin sizi anlaşılmaz hukuki terimlere boğmayacağım.
Su gibi bir çırpıda okuyabileceksiniz.
Hiç de yorulmadan.
Perde arkasında nelerin yaşandığını, hangi dolapların döndüğünü görebileceksiniz...
Aydın Bey, 2011 yılı başlarında 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Başdanışmanı Ahmet Sever’e işte bu mektubu gönderiyor...
“Ahmetciğim” diye başlayan ve “sevgiyle gözlerinden öperim” diye biten mektup…
Ana konumuz da 25 Şubat 2011’de Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren kamuoyundaki genel adıyla “vergi barışı” kanunu...
Mektupta talepler mevcut...
İki ayrı paragrafta bunları görebiliyoruz...
Bir de “çıkarılacak kanun maddelerinin nasıl düzenlenmesi” gerektiğini açıklayan “ek metin” var...
Bunu nereden mi anlıyoruz:
4. satırın sonlarına doğru şöyle diyor Aydın Doğan:
-“Ekli metinden anlaşılacağı gibi bu fıkranın iptali mükelleflerin daha da aleyhine olacağından iptal yerine bu fıkranın düzeltilmesinin sağlanması önem arzetmektedir...”
Burası çok önemli…
Altın vuruşun yapıldığı bölüm çünkü…
Aydın Bey burada açıkça şunu demek istiyor:
“Vergi Barışı Kanunu'nda değişiklik düzenlemesi yapılırken, sadece Vergi Kanunu ile sınırlı kalmayın. Aynı zamanda ‘Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'ndaki’ ilgili maddeyi de düzenleyin ki benimle ilgili sıkıntı tamamen ortadan kalksın. Vergi barışı ile hapis cezasından kurtulsam bile Kaçakçılık Kanunu'ndaki madde yüzünden problem aynen devam ediyor. İkisini birlikte çözün…”
ÖZEL KANUN-GENEL KANUN ÇATIŞMASI..
Aslında Aydın Bey’in hukukçuları iyi iş çıkartmış.
Bütün problemi kökten çözmek için gerekli kanun maddelerini en ufak hukuki boşluk bırakmayacak şekilde hazırlamışlar.
Adım adım veyahut cümle cümle devam edelim isterseniz:
Aydın Doğan aslında mektubun giriş cümlesinde profesyonel bir defans oyuncusu gibi golle sonuçlanacak atağı kesiyor.
Kesmekle kalmıyor takımını kontra atağa çıkartmasını da biliyor:
-“Bu kanunun 3-2b maddesinin 2003 yılında çıkarılan vergi barışı kanunundaki hüküm ile paralel olmasının mükellefler arasında adalet ve eşitlik sağlanması bakımından önemli olduğunu anlatmış ve bu maddenin bu hükmünün iptali konusunun gündeme getirilmesini rica etmiştim…”
Biliyorsunuz TBMM’den çıkan kanunlar Cumhurbaşkanı'na gelir 15 gün içinde onaylanır veya geri gönderilir.
Anayasa Mahkemesi seçeneği de var tabii...
Ama konumuz bu değil…
TBMM ile Cumhurbaşkanı arasında “Komisyon” veya “Genel Kurul” aşamasında görüşmeler olabilir.
Hâliyle de ‘görüşülen kanuna eklemeler çıkarmalar’ yapılabilir.
Aydın Bey bu giriş cümlesi ile diyor ki;
“Her ne kadar ‘Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'nun 3. maddesinin 2. bendini’ kaldırın demişsem de bunun çok doğru bir adım olmadığını anladım. Çünkü bu madde kaldırılsa bile konu ‘benim açımdan’ çözüme kavuşmuyor. Bu kez karşıma Vergi Usul Kanunu'nun 359. maddesi çıkıyor. Oradaki hapis cezası 3 yıldan başlıyor ve 7 yıla kadar çıkabiliyor. Daha ağır yani…”
Belli ki avukatları Aydın Bey’e, özel kanunla genel kanunun çatışması hâlinde özel kanunun uygulanacağını söylemiş...
Yani ‘Vergi Kanunu’ ne kadar değişirse değişsin ‘Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’ aynı kaldıkça bütün emekler yine boşa gidiyor.
Az kaldı finale geliyoruz:
-“İkinci konu ise, kanunun onaylanmadan önce mükellef hakları da dikkate alınarak bu açıdan da her yönü ile değerlendirilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir…”
Aydın Bey, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Başdanışmanı Ahmet Sever’e gönderdiği mektubun son cümlesi ile işi bitiriyor aslında...
Şunu demek istiyor:
“5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'nun 3. maddesinin 2. bendini tümüyle kaldırmayın. Bunun yerine para cezası getirin. Hukuki tabirle ‘kuşa çevirin...’ Hapis yatılmayacak hâle getirin…”
Mektup, “Yardımların için şimdiden teşekkür eder, sevgiyle gözlerinden öperim... Aydın Doğan” diye bitiyor..
6111 sayılı Kanun, Cumhurbaşkanı'nın onayı ile 25 Şubat 2011 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giriyor...
Kesinleşmiş veya mahkeme safhası devam eden vergi cezalarını yeniden düzenleyen 6111 sayılı Kanun'la neler mi oldu?
Burası çok önemli ama...
-Aydın Bey 3 kat vergi cezası ödemekten kurtuldu...
-Sadece “Ana paranın” bile yarısını ödeyerek bu işten sıyrıldı...
-Ana paranın kalan yarısını bile ödemedi.
-Faizini zaten hiç ödemedi.
Ama ama ama!...
Durun durun bir dakika...
Tabii ki para çok önemli...
Peki ya hapis cezası... Ondan da kurtuldu mu?
Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'nda istenilen o değişiklik yapılmadı.
Kanun değişmediği için Aydın Bey hakkındaki “Kâğıt Üçkâğıt davası” devam ediyor...
İşte bütün dert de bundan kaynaklanıyor…
O yüzden kâbuslar görüyor, uykuları kaçıyor…
Yorum Yazın