Türkiye gazetesi köşe yazarı Yücel Koç'un yazısı
Bilgi sağlam kaynaktan geldi.
İddia; Doğan Grubu’nda çalışanların haklarının çalındığı ve 3 milyon lirayı aşkın sigorta matrahı kaçırılarak, SGK’nın büyük zarara uğratıldığı…
Cezalar ve faizi ile birlikte, bu rakamın katlanacağı tahmin ediliyor.
Doğan için daha kötüsü, inceleme bu yönde sonuçlanırsa, SGK’dan aldığı sigorta prim teşviklerini de geri vermesi gerekecek.
***
İddianın detaylarına gelince…
Doğan Grubu’nun, değişik unvanlarla faaliyet gösteren medya şirketleri bulunuyor.
İhbara göre; bu şirketlerde çalışanların aldığı ücret ve ek hakların bir kısmı verilmiyor veya resmî kayıtlarda gösterilmiyor, bazı çalışanlar da tümden sigortasız gösteriliyor.
SGK’ya ihbarı yapanlar ise Doğan Grubu’ndan emekli olmuş veya hâlen çalışan kişiler...
Aralarında tanınmış isimler de var.
“Nasıl olsa kimse bana bir şey yapamaz” fütursuzluğu ile hareket ettiği öne sürülen Doğan, artan şikâyetlerle duvara tosluyor.
Çünkü, onun binalarına girmeye korkan, ceza kesilse bile üstünü kapatacak mekanizma artık çok zayıf.
***
Neyse…
İhbar ve şikâyetler üzerine, önce yerel denetim elemanları olan SGK denetmenleri iddiaların doğruluğunu araştırmaya başlıyor.
Hadisenin büyüklüğü ortaya çıkınca, daha üst denetim görevi yürüten SGK müfettişleri devreye giriyor.
Bilgiyi aktaran kaynaklarım, grubun, sadece SGK’yı zarara uğratmakla kalmayıp, çalışanları da mağdur ettiğinin tespit edildiğini, ihbarda bulunanların daha geç emekli olmasına sebep olduğu gibi, düşük emekli maaşı almalarına da yol açtığını belirtiyor.
***
Bitmedi…
Aydın Doğan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı denetimlerini kendi lehine sonuçlandırıp, cezalardan yırtmak için eski denetim elemanlarını danışman olarak kullanıyor.
Bu danışmanların, çok büyük boyutlu olması sebebiyle 6 ayı aşkın süredir devam eden incelemeyi yürüten SGK müfettişlerine sürekli psikolojik baskı yaptıkları, bu şekilde konu duyulmadan üstünü kapatmaya ve patronlarını cezadan kurtarmaya çalıştıkları bize ulaşan bilgiler arasında…
Doğan’ın tetikçisi Ahmet Hakan’a tavsiyem, başkasına çamur atmaktansa önce şu işe el atsın.
Hem aynı binada yüz yüze baktığı mesai arkadaşlarının uğradığı haksızlığa sessiz kalmamış…
Hem de garsonluk maaşını tam yatırmışlar mı, önce bundan emin olur.
*****
Karşı mahalle ile aramızdaki 10 temel fark
- Onların ipi dışarıdadır; bizimki devletimizde ve milletimizde,
- Onlar terörü, teröristi sever; biz ülkemizin kolluk güçlerini,
- Onların görevi kanunsuzluğu savunmaktır; bizimki milletin yararı için yapılan kanunları,
- Onlar devleti yönetmeye çabalar; biz ‘seçilmişler’in yönetmesine,
- Onlar toplum ahlakını bozmaya çalışır; biz korumaya,
- Onlar dinimizi değiştirmeye zorlar; biz muhafaza etmeye,
- Onlar devletimizin zayıflamasına çaba harcar; biz güçlenmesine,
- Onlar aralıksız yalan pompalamaya gayret eder; biz işin doğrusunun ne olduğunu anlatmaya,
- Onlarda ‘asla utanmamak’ vardır; bizde en ufak hatada mahcubiyet,
- Onlarda aşırı kibir vardır; bizde tevazu.
*****
28 Şubat sadece bizim meselemiz mi?
Davada yalnızlık…
İhlas’ın, Enver Ağabey’in kaderinde bu var herhâlde…
Yazmıştım…
28 Şubat cuntası, FETÖ, Doğan Medya ve Bülent Ecevit-Mesut Yılmaz koalisyonu, 28 Şubat sürecinde İhlas’ı batırmak için yapmadıklarını bırakmadılar.
Yaşattığı onca zulüm ve baskıya rağmen, Almanya’dan liyakat nişanlı Aydın Doğan yüzsüzce yine operasyona kalkıştı.
Bu defa hak ettiği cevabı aldı.
Yaptıkları pislikleri tek tek ortaya dökünce de tetikçileri her zamanki gibi ucuz numaralara yattı.
Onların tıynetini biliyoruz da, birkaç cesur kalemi hariç tutarak, diyeceklerim bizim mahalleye…
- Hadi 28 Şubat’ta İhlas’a oynanan oyunları göremediniz…
- İFK batırılırken farkında olmadan FETÖ ve Aydın Doğan’ın safında durdunuz, asıl mevzuyu anlayamadınız…
- Enver Ağabey’in tevekkülünü suçluluk psikolojisi sandınız, yanıldınız...
- İFK’nın satışının üç defa nasıl engellendiğini zaten bilmiyordunuz, savunamazdınız…
İyi de…
Bugün, ‘iddianamesini hazırlayan savcısı FETÖ’den hapiste olan, sivil ayağına hiç dokunulmayan, içeride tek tutuklusu bile kalmayan 28 Şubat davası tamamen kapatılıyor’ diyoruz, çıtınız çıkmıyor.
Söylesenize…
Siz neyin kafasındasınız?
Sevsinler sizin basın özgürlüğünüzü
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağır hakaret içerikli yazılara, karikatürlere açtığı davalara ‘Nerede basın özgürlüğü?’ tatavası koparan bunlar değil miydi?
Aydın Doğan, üstelik ‘Bak sana bunları sormuyorum’ diye hakkında daha önce çıkan iddiaları geçirdiğim yazı için bana 50 bin liralık dava açmış.
N’oldu ‘basın özgürlüğü’ savunuculuğunuza?
Sen Cumhurbaşkanı’ndan daha dokunulmaz bir adam mısın?
Eğer cesaretin varsa daha büyüğünü yapalım…
Buradan savcılara tekrar sesleniyorum;
28 Şubat öncesi ve sonrası kim, ne yapmış, hepsi ortaya dökülsün.
Yüreğiniz yetiyorsa bunu yapalım…
Cümle âlem, doğruyu-yanlışı görsün…
Yorum Yazın