Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kanal İstanbul Projesi'ni eleştirenlere Nasreddin Hoca fıkrasıyla cevap verdi. Erdoğan, "Bu iş Nasreddin Hoca hikayesine benzer. Nasreddin Hoca damdan düştüğünde hemen doktor çağırmışlar. O, 'Bana damdan düşeni getirin' demiş. Biz damdan düştük" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Küresel Mülteci Forumu'na katılmak üzere gittiği İsviçre'nin Cenevre kentinde basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Erdoğan, bir gazetecinin Kanal İstanbul eleştirileriyle ilgili sorduğu soruya Nasrettin Hoca hikayesi ile yanıt verdi.
"Bana damdan düşeni getirin"
"Kanal İstanbul, Türkiye'nin gündeminde fakat daha çok çevre noktasından eleştiriler geliyor. Denizin tuz dengesinin bozulacağı, deprem riskinin artacağı vb. söyleniyor. Bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz? Buradan 'Gezi' gibi bir çevre istismarı çıkar mı?" sorusuna yanıt veren Erdoğan şunları söyledi:
"Bugüne kadar burayla ilgili bu değerlendirme yapanların ne gibi bir çalışması olmuş önce bunu sormak lazım. Bu iş Nasreddin Hoca hikayesine benzer. Nasreddin Hoca damdan düştüğünde hemen doktor çağırmışlar.O, 'Bana damdan düşeni getirin' demiş. Biz damdan düştük. Mesela bazı akademisyen arkadaşlar bana, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığım sırasında, 'Haliç temizlenmez. Haliç'in doldurulması lazım' demişlerdi. Ama ben damdan düşenlerle konuştum. Bana 'Başkanım, Haliç'i doldurmaya kalkarsak iki dağ adeta bir araya gelir. Bir taraftan Fatih öbür taraftan Beyoğlu o da oraya iner' dediler. Biz ne yaptık? Haliç'in içindeki çamuru, 9,5 kilometre uzaklığa, Alibeyköy'e, taşocağına pompaj sistemiyle aktardık. Adeta tülbent gibi sistemle çamur üzerinde kaldı, su ise ters pompajla Haliç'e geri gönderildi. Orada 650 bin metrekarelik bir alan kazandık.
Kanal İstanbul'a bileşik kaplar usulüyle bakın. Tuzlu su, az tuzlu su... Bunlar bir araya geldiği zaman ortaya ne çıkar? Bunun bir ortalaması çıkar. Karadeniz'in tuz oranı nedir? Marmara'nın tuz oranı nedir? Olaya buradan bakılması lazım. Buradan bakarsanız, ortalamasını yakalarsınız. Kaldı ki bizim burada derdimiz şu: Hatırlayanlarınız varsa, Selimiye'nin önlerinde Independenta tankeri 7-8 ay yandı. Hatta o patlamada hamilelerin erken doğum yaptığı bile yazıldı. Bunun dışında gerek Karadeniz'den gelirken gerek Marmara'dan giderken yalılara çarpan kuru yük gemileri, tankerler oldu. Daha son zamanlarda da bu tür bir kaza yaşandı. Şimdi bu mudur çevre hassasiyeti yoksa bu tehlikelerden arınmış bir kanal mı?
"Kaa endişesi yaşamayacaksınız"
Kaldı ki Boğazlarda, Montrö'de bize tanınan bir hak yok, istedikleri gibi gelip geçiyorlar. Düşünün, sizin Boğazınızı kullanıyorlar ama hiçbir şey elde edemiyorsunuz. Öyle bir durum var. Kanal İstanbul ise böyle değil, Süveyş Kanalı'nda ve diğerlerinde oraların nasıl kendilerine ait hakları varsa biz de bu yatırımı yaptığımız zaman bu tür bir hukukumuz doğacak. Üstelik kaza endişesi de taşımayacaksın. İşin bir de bu güzelliği var.
"Çok farklı bir İstanbul'u inşa edeceğiz"
Bu proje kapsamında çok farklı bir İstanbul'u inşa edeceğiz. Üzerinde 5 tane köprünün olduğu, içme suyu hatlarının deplase edildiği bir modeli hayata geçireceğiz. Bundan inanın bunların haberi yok.Hatta, televizyonlarda da Kanal İstanbul'la ilgili görüntüler var. O görüntüler işin nihai hali değil. Onlar üzerinde de bazı çalışmalar yapılarak çok daha farklı bir noktaya gelinecek. Bize göre bu proje, İstanbul'un güzelliğine çevrecilik açısından güzellik katacak ve Boğaz'daki çevre tehdidini ortadan kaldıracak."
Yorum Yazın