CHP ve avanesinin tıpkı Marmaray, 3. Köprü ve İstanbul Havalimanında olduğu gibi Kanal İstanbul’a da anlamsız karşıtlığı yalanlarla dolu... Dev projenin Erdoğan’ın yakın çevresini zengin etmek için çizildiği söyleniyor. Oysa gerçek bambaşka... Kanal İstanbul, ilk kez 1994’te o dönem DSP Genel Başkanı olan eski Başbakanlardan Bülent Ecevit tarafından dile getirilmiş.
Türkiye’nin boğazlar üzerindeki hakimiyetini kısıtlayan maddeler içeren Lozan ve Montrö sözleşmelerini by pass edecek diplomatik bir zafer nişanesi de taşıyan Kanal İstanbul Projesi kaos lobisini rahatsız etti. Kanal İstanbul projesiyle birlikte Türkiye’nin ayalarındaki prangalardan kurtulacağını bilen dış güçler, başta CHP olmak üzere yerli işbirlikçileri vasıtasıyla algı operasyonuna başladı. Azgın azınlığın ideolojik bağnazlığı ve fikirsel çirkefliği, asrın projesinin üstünü yalanlara örtmeye kadar götürdü. Projenin durdurulması için her türlü çirkefliği yapan seküler faşistler büyük bir karalama kampanyası yürüttü. Gazetemiz, Türk kamuoyunun doğru bir şekilde aydınlatılması için asrı projesi hakkında ortaya atılan yalanları deşifre ederken, gerçekleri de gün yüzüne çıkartıyor.
İftiralarla projeyi karalıyorlar
Asrın projesi Kanal İstanbul’un yapımıyla ilgili geri sayım başlarken, medeniyetten anladıkları tek şey seküler yaşam tarzı olan CHP ve avanesi de iğrenç yalanlar ortaya atmaya devam ediyor. Terör örgütü PKK’nın siyasi kanadı HDP’nin desteğiyle İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı seçilen İmamoğlu’nun, emperyalist efendilerinin talimatına uyarak karşı çıktığı Kanal İstanbul Projesi’nin üstü yalanlarla örtülmeye çalışılıyor. Daha önce eski Başbakanlardan Bülent Ecevit tarafında da dile getirilen Kanal İstanbul, AK Parti’nin rant projesiymiş gibi bir algıyla bağlamından kopartılıyor. Montrö lobisinin azat kabul etmez köleleri, boğazlardaki gemi trafiğinin azaldığını iddia ederek projenin gereksiz olduğu imasında bulunuyor. Oysa İstanbul Boğazı’nda bir yılda 45 bin gemi geçiyor ve bu rakam yakın zamanda 75 bine çıkacak.
Her sözleri yalan dolan
Projenin; deprem, tsunami ve birçok doğal afeti tetikleyeceğini iddia edenler, kanal alanına ilişkin doğal afet, sıvılaşma riski, deprem ve tsunami olaylarının detaylı incelenmesi ve araştırılmasına yönelik çalışmalar yapıldığını ve konuyla ilgili ÇED raporlarının alındığını görmezden geliyor. Boğazlarda yoğunluk olmadığı yönünde algı yürütenler ise büyük tonajlı gemilerin haftalarca beklediğini normal bir geminin ise 13. 5 saatlik bir bekleme süresinin olduğunu bilinçli bir şekilde gizliyor. Terkos Gölü için yapılacak sızdırmazlık duvarına rağmen gölün sızdıracağı yalanının ayyuka çıkarılması ise zihniyetlerinin kirliliğini gözler önüne seriyor.
Gerçeği gizliyorlar
Malum zihniyetin yalanları bu kadarla da sınırlı kalmıyor. Kanal İstanbul boyunca yapay adalar oluşturulacağını iddia edenler bu adalara zenginler için özel yalılar yapılacağı yönünde de algı operasyonu yürütüyor. Oysa gemilerin doğrudan geçişi için yapılacak kanal hattında böyle bir şeyin olması bile söz konusu değil. ÇED raporlarına ve onlarca bilimsel deneye rağmen suyun kimyasının bozulacağı iddiası da kocaman bir asparagas. Kanal sayesinde Karadeniz’den Marmara’ya yüzde 12 civarında fazla bir su gelecek.
Yorum Yazın