ŞEBNEM BURSALI 'nın köşe yazısı
Elinde oyuncağıyla oynaması gereken bir yaşta, kötülükle yüzyüze gelip yaradana sığınmayı öğrenen 3 yaşındaki Suriyeli bir çocuğun sözleriydi bu; "Sizi Allah'a şikâyet edeceğim..." Neredeyse 10 yıldır vicdanların alamadığı kadar zulüm ve acının yaşandığı Suriye'de hem mazlumların hakkını savunan hem de kendi sınır güvenliğini koruyan ve bunu deyim yerindeyse yedi düvele karşı başaran tek ülke Türkiye. Çarşamba günü resmen başlayan Barış Pınarı Harekatı ile de; daha önce Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Operasyonları ile başladığı işi bitirecek Allah'ın da izniyle. Daha yaşına ulaşmadan bu alçak teröristlerin şehit ettikleri Muhammed bebek ve bütün şehitlerimizin kanı yerde kalmasın, terörü yuvasında bitirelim diye oradayız.
Hafta başında iki günlük Sırbistan ziyareti dönüşünde bizzat Başkan Erdoğan'dan mesajını almıştık. "Bir gece ansızın gelebiliriz" mesajındaki kararlılığı yinelemiş ve Türkiye'nin Fırat'ın doğusunda ne yapmayı hedeflediğini en açık dille anlatmıştı: "Bizim Kürtlerle bir sorunumuz yok. Sorunumuz terör örgütleridir. Ve hedef; terör örgütlerinin sınırlarımızdan çıkartılmasıdır. Biz dersimizi çalıştık. Hazırlıklarımız ortada. Siz bize destek verin bu adımları süratle atalım dedik, güzel dediler ama hiç ses yok. Biz de artık oyalamayla gidecek değiliz..."
Başkan Erdoğan'ın uçakta bizlere söylediği şu söz de zaten olayın boyutunu çok çarpıcı şekilde ortaya koyuyor: "Fırat'ın doğusuna girmememizin maliyeti girmemizin maliyetinin çok çok üzerinde..." Yani bu cümlenin açılımı; bugün bu terör yuvalarını dağıtmaz, sınırımızda bir terör devletinin kurulmasının yolunu kesmez isek; çocuklarımız ve torunlarımıza acı, gözyaşı, zulüm altında bir ülke bırakmış olacağız ve belki de on yıl, yirmi yıl sonra üzerinde yaşayabilecekleri bir toprak bile kalmayacak.
Terör örgütü PKK'nın Suriye kolu PYD-YPG ve bölgedeki DEAŞ unsurlarıdır Türkiye'nin hedefi. Türkiye'nin bundan başka bir ajandası veya niyeti de yoktur. Bugüne kadar 40 bin vatandaşımızı şehit eden kanlı terör örgütünün sözde DEAŞ ile mücadele ettiğini ileri sürerek Batı medyasında sempati toplamasına, onun uzantısı YPG ve PYD'yi sahte müttefik ilan edenlere elbette sabrımızın bir sonu vardı.
2017'de Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı ile başlattığımız bölgeyi teröristlerden temizleme ve güney sınırımızda bir terör devleti kurulmasına engel olma girişimimiz, her tür tehdit ve karşı gelmeye rağmen kahraman Türk ordusunun fiili olarak girdiği Fırat'ın doğusu ile nihayete ermek üzeredir. Buradaki teröristleri etkisiz hale getirmek ve Suriye'nin toprak bütünlüğünü temin yoluyla sınırlarımızı güvenli kılmak da hedefimiz.
Türkiye'nin varlık-yokluk mücadelesi için giriştiği operasyona karşı çıkanların gayri milli ve gayri yerli olduğundan kimse şüphe etmesin.
Bakın; ne kadar FETÖ'cü, PKK'lı, teröristsever var ise ve onların Meclis'teki siyasi uzantıları söylem birliği içinde "Türkiye'nin Suriye topraklarını işgal ettiğini" söylüyor. Bunların iftiraları ve amaçlarını artık herkes biliyor. Bizim de ne yaptığımız da ne yapmadığımız da ortada. Çocuklarımız "Allah'a şikâyet etmesin" diye Barış Pınarı'nı gerçekleştiriyoruz. Gazamız mübarek olsun...
Yorum Yazın