Mehmet Koçak'ın köşe yazısı
Değişen şartların insanlar üzerinde derin etkisi olduğu bir gerçektir.
Bazı fiili durumlar insanların sadece fikirlerini, bakış acılarını değil, aynı zamanda önyargılı algıları ve onların sebep olduğu davranış biçimlerini de beraberinde değiştirmektedir.
Daha doğruyu bulma adına geçmişiyle yüzleşmek ve eleştirel yaklaşımlara tahammül, bir olgunluk ifadesidir.
Bu olgunluk aslında bir kazanımdır.
Daha önce yabancısı olduğu, hatta karşı olduğu fikirleri okumayan, tartışan ve araştıran kişiler, geçmiş hatalarını aşar ve kendini geliştirmiş olur.
Her şeyden önce farklılıkları ayrıştıran ve çatışma sebebi olarak görmeyenler belli bir süre sonra farklı fikirlerin kültürel bir zenginlik olduğunun da farkına varır.
Yeniliğe açık ve sürekli araştıran kesimlerle buluşup tartıştıkça yeni fikirler ve yeni dostlar kazanılır.
Ben de bu gerçeklerden hareketle şimdiye kadar uzaklardan takip ettiğim bazı siyasilerle ve fikir adamlarına daha yakın olmaya, farklı düşüncelerini bir de kendilerinden dinlemeye başladım.
Son zamanlarda buluşup görüştüğüm o kişilerden biri Doğu Perinçek’tir.
Doğrusu ben, onunla buluşmadan, tartışmadan ve onu ondan dinlemeden önce çok farklı bir Perinçek tanıyormuşum.
TARİH, DİN VE SİYASİ
KONULAR ÜZERİNE
DERİN SOHBET
Doğu Perinçek ile benim ikinci buluşmam oldu. O ilk buluşmada sorduğum her soruya ayrıntılı cevaplar almıştım. Bazı cevapları ve değerlendirmeleri beni şaşırtmıştı.
Değerli dostum araştırmacı-tarihçi–yazar Mustafa Armağan ile sohbetimizde Doğu Perinçek’ten duyduklarımı naklettim.
O da benim anlatımlarıma şaşırmış ve benim davetim sonucu Doğu Bey ile de görüşerek üçlü bir buluşma gerçekleştirmek konusunda sözleştik.
Vatan Partisi İstanbul İl Başkanlığındaki buluşmamız gerçekten çok önemli ve anlamlı oldu.
Karşılıklı hasbihal bizi tarihe yolculuğa taşıdı ve derin tarihin en tartışmalı konularını irdeledik.
Doğruyu ve tarihi gerçekleri bulma adına görüşler masaya yatırıldı.
Mustafa Armağan bazı bilgi ve belgeleri göstererek, daha önce İngilizcesi yayınlanan Latife Hanımın Mustafa Kemal Paşa hazretlerine yazdığı mektubuyayınladığı için kendisine ceza verildiği hatırlattı. Aydınlık gazetesinde ise kendisi hakkında hakarete varan ağır eleştirileri yorumlu haberi gösterdi.
Doğu Perinçek, “Ben Atatürk’e, Sultan II. Abdülhamid’e hatta hiçbir insana hakaret edilmesini asla kabul etmem.
Ancak bir araştırmacı ve tarihçinin tarihi bir bilgi ve belgeyi, içeriği ne olursa olsun paylaşma ve kamuoyunu bilgilendirme adına yayınlamasına ceza verilmesini de asla kabul etmem.
Bilgi ve belge asla hakaret olamaz. Bu cezalandırmalar, hukuk ve adalete zarar veriyor.
Ayrıca bunun üzerinden hakarete varan yorum ve haberleri de bizim gazetemizde de yayınlanması asla doğru bulmam ve de kabullenmem.
Bunlar. Zaman zaman arkadaşları uyarıyorum” diyerek son noktayı koymuş oldu.
“BEN ATEİST
DEĞİL,
MÜSLÜMANIM”
Doğu Bey’e merak ettiğim soruyu sordum ve samimi bir cevap aldım.
“Ben inançlar üzerinden siyaset yapılmasını ve o yüce değerlerin istismarına ısrarla karşıyım. Ancak, merakınızı gidermek için ifade edeyim ki ben ateist değil Müslümanım.
Bayram namazlarını kaçırmam, Cuma namazlarına vakit nispetinde gitmeye çalışıyorum” diyerek başladığı konuşmasında şu görüşlerini sıralıyor:
“Hz Peygamberimiz müstesna bir insandır. Zulme karşı birleştirici olan ümmet anlayışıyla kabileleri İslam’ın temel prensiplerinde birleştirmeyi başaran büyük bir devrimcidir.
“ÜMMET ANLAYIŞI
BİRLEŞTİRİCİDİR”
Ümmetin birleştirici ruhundan uygarlıkla bütünleşen medeniyetler doğmuştur.
İslamiyet ile Türkler, ticaret ve medeniyet ile ahlaki değerleri yüceltmişlerdir. Ümmet anlayışı ile de çeşitli etnik kökenden gelen toplulukları bir arada tutmuşlardır.
Bugün İslam dünyasındaki dağınıklık ancak ümmet anlayışıyla aşılabilir.”
Doğu Bey’e birçok soru sordum en son sorum ise Cumhurbaşkanı ve hükümete bazı konulardaki desteğinin sebebini sordum.
Doğu Bey şu cevabı verdi:
“Şu anda Türkiye, terör örgütü PKK, FETÖ’nün yanında ABD emperyalizmi ile göğüs göğüse bir mücadelenin içindedir.
Şimdi siyasi ihtirasların peşinde koşmak yanlıştır. Birçok konuda itirazlarımız olsa da Cumhurbaşkanına ve hükümete emperyalizme karşı yürütülen mücadelede destek vermek milli bir görevdir.
Terör ve emperyalist güç odaklarına karşı sadece hükümetin üstesinden gelmesini beklemek yanlış olur.
Topyekûn milletçe bu mücadeleye omuz verme adına biz de parti olarak gücümüz nispetinde üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmek için Cumhurbaşkanı ve hükümeti destekliyoruz.”
Şimdilik bu kadarla yetinelim, ilerleyen zamanlarda hasbihal ettiğimiz tarih, din ve siyasi konular üzerindeki sohbetimizin kalan kısımlarını bu köşeye taşımaya çalışacağım.
Her iki dostum siyasetin tanınmış simalarından Sayın Doğu Perinçek ve tarihçi-yazar Sayın Mustafa Armağan Beye bu buluşmayı hazırlamam konusunda gösterdikleri anlayışlarından dolayı teşekkürlerimi ifade ediyorum.
Yorum Yazın