Bütün insanlık için Hz. Muhammed (s.a.s.) bir rahmet olarak gönderilmiştir. Hz. Muhammed (s.a.s.) hayatımız boyunca okumaya, anlamaya ve örnek almaya devam etmeliyiz. Bu konuda nitelikli çalışmalar yapan araştırmacı yazar Emine Fikriye Beledli ile Siyer Yayınları arasında çıkan son romanı “Hz. Muhammed’in Yirmi Üç Yılı” üzerine konuştuk. Emine Fikriye Beledli, “O yaratılmışların en akıllısı, en fedakârı, en cesuru, en merhametlisi, en ferasetlisidir. Hz. Muhammed (s.a.s.) insan olarak zirvedir” dedi.
Röportaj: Ziya Gündüz
Öncelikle hocam bu kitabı yazmanızda ki amacınız nedir?
Sadece bu kitap için değil “Hz. Muhammed’in İlk Yedi Yılı” ve inşallah bundan sonra gelecek kitaplar için amacım, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemi tanımayanların tanıması, tanıyanların daha çok tanıması, sevmeyenlerin sevmesi, sevenlerin daha çok sevmesi. Biliyorsunuz sevmenin derecesi tanımakla yükseliyor. O’nun kişiliğini, hayatını, icraatlarını, olaylar karşısındaki duruşunu okudukça kalben ona bir adım daha yaklaşıyoruz. O’nun sünnetlerinin öğrenilmesi, öğretilmesi, okuyanların okumayanlara anlatması, bu zincirin kıyamete kadar devam etmesi, okuyucuların ibadetlerini daha ihlaslı yapmalarına sebep olması, ibadetlerini yapmayanların yapması, günah işleyenlerin vazgeçmesi, Namaz kılmayanların namaz kılması oruç tutmayanların oruç tutması, zekatı fitreyi vermeyenlerin vermesi, gıybetin iftiranın nasıl korkunç günahlar olduğunun anlaşılması ve bunlardan vazgeçilmesi, kişilerin diğer insanlarla iyi ilişkiler kurmalarının önemini anlamaları, batıl inanca sahip olanların, batıl mezheplere katılmış olanların ve bitadlere kapılanların bunların kendilerini felakete götüreceğini anlamaları ve bu feci yanlıştan dönmeleri, en önemlisi Allah Azze ve Celle’ye daha fazla yakınlaşmamıza vesile olması amaçlarımdır.
Bir de vakıf amacım var. Allah Teâlâ yardım ederse kitapların gelirleriyle Ahmed i Mahmud u Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve SellemVakf ı Kebir i Şerif’i adlı bir vakıf kurmak istiyorum. Kitapların ve vakfın kıyamete kadar hayırların fethine şerlerin def’ine vesile olmasını yüce Allah’tan niyaz ediyorum.
Roman yazmak zor bir iştir. Konu Hz. Muhammed (s.a.s.) olunca bu daha da zorlaşıyor. Romanı yazarken ne tür kaynaklardan istifade ettiniz nasıl bir yol izlediniz?
Sahih siyer kaynaklarından istifade ettim. Hz. Muhammed’in Yirmi üç yılında yetmiş iki, Hz. Muhammed’in İlk yedi yılında elli dört siyer kaynağından faydalandım ve kalbi bir yol izledim. Her daim Allah Azze ve Celle’den yardım diledim. Her iki kitapta da canımız cananımız, efendimiz ve yârimiz Muhammed aleyhisselam defalarca rüyalarıma teşrif etti. Muhammed Emin Yıldırım Hoca’nın kurucusu olduğu Uluslararası Siyer Araştırmaları Enstütüsünde çalıştım. Oradaki kaynaklardan faydalandım. Takıldığım yerlerde Muhammed Emin Yıldırım Hoca’nın engin bilgisine başvurdum. Allah ondan ve çalışanlarından özellikle asistanı Mehmet kardeşimden razı olsun. Bana çok yardımcı oldular. Kaynak çoktu ve huzurlu bir çalışma ortamı vardı.
Hz Muhammed’in Yirmi Üç yılında efendimiz ve yârimiz’in altı yaşından yirmi dokuz yaşına kadar olan hayatını anlattım yüceler yücesi Allah’ın inayetiyle.
Piyasada birçok Hz. Muhammed (s.a.s.)’in hayatını konu edinen kitap var. Sizin kitabınızı bu eserlerden farkı nedir?
Allah Teâlâ, romanıma kaynaklık eden tüm yazarlardan razı olsun. Çok büyük işler başarmışlar. Ben bu kaynaklarda Peygamber efendimizin (s.a.v.) ve mübarek annesinin hayatlarının daha az bilinen ya da hiç bilinmeyen yönlerini bulmaya çalıştım. Roman tadında küçük büyük her yaştan okuyucunun anlayabileceği bir dille yazdım. İlk kitabımı büyüklerin yanı sıra 10-14 yaş aralığındaki çocuklarda okumuş çok iyi özümsemişlerdi. Bunu katıldığım bir vakıf programında çocuklarla söyleyişimde onların sorularından gözlemledim ve bu beni çok mutlu etti. Heyecanla devamının ne zaman basılacağını sormuşlardı.
Kısada olsa biraz bize Hz. Amine’den söz der misiniz?
Allah Teâlâ’ya olan tevekkülü ve teslimiyeti, duygusallığı, şikâyetsiz ve isyansız yaşamı, fedakârlığı, nezaketi, yüce gönüllüğü, efendimize duyduğu zirvedeki annelik duyguları, evladının iyiliği için dayanılmaz hasretlere acılara sessizce katlanışı ve şair yönü beni çok etkiledi Amine annemizin. Duygularını ifade edişteki kudret, hayranlık uyandırıcı. O kadar duygusal yazmış ki, yüreğim yandı okurken. Bu arada çok şaşırtıcı bir şey de oldu. Onun yazdığı bazı şiirlerin benim yazdığım bazı şiirlere çok benzediğini fark ettim. Hatta bazen bunu ben mi yazmıştım, Amine annemiz mi diyerek kaynaklara geri dönmek zorunda kaldım.
Romanınızdan hareketle günümüz insanları olarak Hz. Muhammed (s.a.s.)’i nasıl anlamalıyız?
O yaratılmışların en akıllısı, en fedakârı, en cesuru, en merhametlisi, en ferasetlisidir. İnsan olarak zirvedir. Duygusaldır, yardımseverdir. Eşine ev işlerinde yardım edecek kadar alçak gönüllüdür. Kimseyi incitmemiştir, kalp kırmamıştır, kimsenin arkasından onun istemeyeceği biçimde konuşmamıştır.
Böyle olduğunu bilerek biz de onun gibi olmaya çalışmalı, onun yolundan ilerlemenin bizi ebedi saadete götüreceğini bilmeli ve sadece onu kendimize kılavuz kabul etmeliyiz. Bu sayede iki dünyamız da Allah Teâlâ’nın onun için yarattığı nurla aydınlanacaktır.
Kitapla ilgili ne gibi geri dönüşümler aldınız?
Olumlu geri dönüşümler alıyorum. Okuyucular devamını yazmam konusunda hemfikir.
Siyer veya farklı alanlarda yeni çalışmalarınız olacak mı bununla ilgili bize bilgi verebilir misiniz?
Hz. Muhammed’in İlk Yedi Yılı’nı ilk adıyla Dürr ve Sadef’i yazarken Efendimizin tüm hayatını vefatına kadar roman biçiminde yazmak ilhamı gelmişti içime. Duygularımı ailemle paylaştığımda onlarda benimle aynı duyguları hissettiler. Okuyuculardan da romanın devam etmesi yönünde istekler geliyordu. Devamını yazmaya başladım. Sadef gitmiş, Dürr kalmıştı. Bundan sonra Allah Teâlâ izin verirse, yardım ederse, Dürr’ün, canımız ve cananımız sevgili Efendimiz eşsiz benzersiz inci Hz Muhammed aleyhisselamın hayatına devam edeceğim inşallah.
Biliyorsunuz İlk kitabımın yayınlanmasının üzerinden on yıl geçti. Ben bu süre içinde Hz. Muhammed’in Yirmi üç Yılı’nı ve bunun devamı olan Hz. Muhammed’in Yirmi Bir Yılı’nı yazdım.
Yirmi dokuz yaşından elli yaşına kadar olan hayatını konu aldım bu kitapta.
Allah’a sonsuz hamd u sena Rasulüne sonsuz salat u selam olsun.
Allah Teâlâ ol deyince o da yayınlanacaktır inşallah.
Şu sıralarda dördüncü kitabı yazıyorum. Yardım eden Allah’a hamd olsun. Epeyce ilerledim.
Röportaj yaptığımız herkese sorduğumuz klasik bir soru var. Bunu size de sormak istiyorum. Bir yazar olarak kitap okuma konusunda ne tavsiye dersiniz?
Başta Türk Edebiyatı olmak üzere tüm dünya klasiklerinin okunması gerekir. Ancak okurken bilgili insanlardan tavsiye alınmasını öneririm. İnsanları inanç ve diğer yönlerden yanlışa sevk eden çok kitap var maalesef. Bir kitapla dinden çıkanlar bile var. Yaşa göre okuma da çok önemli. Zihnin kaldıramayacağı ağırlıkta kitaplar dini ve duygusal açıdan çöküşe sebep olabilir.
Son olarak konumuzla ilgili neler söylemek istersiniz?
Kitaplarımın büyük okuyucu kitlelerine ulaşmasını ilk kitabımdaki olumlu görüşlerin geri yansımalarını bu kitabımda da çok görmek isterim. Muhammed Emin Yıldırım Hoca’ma, Ömür Yıldırım beyefendiye, Mehmed kardeşime, çalışanlarına, yardımları için teşekkür ederim. Allah Azze ve celle mükâfatlarını iki cihanda da versin. Siz ilk kitabımda da onun tanıtımı için çok çaba sarf etmiştiniz. Allah sizden de razı olsun. Mükâfatını iki cihanda da versin Ziya Bey kardeşim.
Emine FikriyeBeledli kimdir?
Şanlıurfa doğumluyum. Ben dört aylıkken göç yolları görünmüş aileme. Altı yıl İzmir, sonrası İstanbul… İstanbul Üniversitesi Türkoloji bölümünü bitirdikten sonra uzun yıllar edebiyat öğretmenliği yaptım. Bu yıllarda Karşı Edebiyat Dergisi’nde hikâyelerim yayınlandı. Sosyal konulu kadınların acılarını anlatan öykülerdi. Yedi yıl kadar Moral Haber’de köşe yazarlığı yaptım. Kitap okumayı her zaman çok sevdim. İlkokul ikinci sınıfta dayımın kitaplığından Henri Charriere’in Kelebek romanını aldım. Orada kaldığım süre içinde okudum. Kitabın kürek mahkûmu kahramanının trajik hayatı beni çok etkiledi. Hâla unutamadığım sahneleri vardır. Romanın tadını almıştım. O günden sonra tam bir roman kolik oldum. Başka hayatlar, başka dünyalar, başka ülkeler küçük Fikriye’nin büyük dünyası oldu. Harçlıklarımı biriktirip roman almaya başladım. Çevremdeki bütün kütüphanelere üyeydim. Çarşamba günleri Kocamustafapaşa Otobüs Durağı’na gelen bir gezici halk kütüphanesi vardı. Mavi bir otobüstü. Ondan da çok faydalandım. Romanlarla büyüdüm. Yemek yemek gibi su içmek gibi vazgeçilmesi mümkün olmayan hayati bir ihtiyaç olmuştu roman benim için. Orta ikinci sınıfta şiirler ve öyküler yazmaya başladım. Ağırlıklı olarak şiir yazıyordum.
Kaynak:akgazete
Yorum Yazın