Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak'ın "Türkiye enerjide bir üst lige çıkmalı" hedefi doğrultusunda başlattığı uygulamalar, meyvelerini bugün veriyor. Sabah Gazetesi yazarı Dilek Güngör bugünkü yazısında, Türkiye'nin enerji merkezi haline dönüşmeye başladığı bu dönemin, nasıl başladığını kaleme aldı. Berat Albayrak'ın Enerji Bakanlığı döneminde yaptığı ve devrim niteliğinde olan yenilikler, Türkiye'yi kısa sürede birçok ülkenin önüne attı. Enerjide dışa bağımlılığı bitirmek konusunda Türkiye tarihinin en önemli adımlarını gerçekleştiren Berat Albayrak'ın enerjiyi millileştirme politikası, ülkenin kaderini değiştiren en önemli adımlardan biri oldu. Peki Türkiye bu başarıyı nasıl gerçekleştirdi? İşte tarihe altın harflerle geçen o politikanın gerçekleri...
İşte Sabah Gazetesinin usta yazarı Dilek Güngör'ün "Enerjide yatırımlar olmasaydı" başlıklı güne damgasını vuran o yazısı:
Günlerdir Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in önerisi tartışılıyor. Putin önce Astana'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmede dile getirdi. Dün de Soçi'de Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'la görüşmeden sonra aynı öneriyi tekrarladı.
Ne diyor Putin?
"Çok hızlı bir şekilde Türkiye'de bir gaz merkezi kurabiliriz."
Peki bu noktaya nasıl gelindi?
Türkiye, AK Parti hükümetleri döneminde ve Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde enerjide büyük bir yapısal dönüşüme imza attı. Elektrikte kurulu güç artırıldı, doğalgazın Türkiye'nin her alanına ulaşması sağlandı, üretim ve dağıtımda serbestleşmeyle rekabetçi bir sektör oluşturuldu. Yeni enerji jeopolitiğinin temelleri ise Berat Albayrak'ın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı döneminde atıldı.
Hatırlayın...
2015'te Rus uçağı düşmüştü. O kaosun içinde kış ortasında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı görevini Berat Albayrak devralmıştı. Doğalgaz arz güvenliğini tehlikeye atmadan süreç yönetilmişti. Sonra da bir söylem ortaya atmıştı: "Enerjide dışa bağımlılıktan kurtulamayan ülkeler ekonomide tam bağımsızlıktan bahsedemez." Bu çerçevede de yol haritasını Milli Enerji ve Maden Politikası adıyla 'Yeşil Kitap'ta belirlemişti.
Ne yapıldı derseniz...
Enerji kaynakları çeşitlendirildi. Doğalgaz tedarikine yeni güzergahlar eklendi. Elektrik üretiminde dışa bağımlı olduğumuz doğalgazın payı giderek yenilenebilir ve yerli kömürle ikame edildi. Nükleer yatırımı hızlandı. Yeni yüzer depolama ve yeniden gazlaştırma üniteleri (FSRU), sıvılaştırılmış doğalgaz tesisleri (LNG) ve yeraltı depolama tesisleri yatırımlarına başlandı. Aramacılık ve sondaj alanı yabancı şirketlerin uhdesinden çıkarıldı. Envanter güçlendirildi, filoya sismik ve sondaj gemileri eklendi. Mavi Vatan'da hidrokarbon aramaya başlanıldı. Uluslararası doğalgaz boru hatları devreye alındı. Bölgedeki tek gaz ticaret piyasasına sahip ülke konumuna yükseldik.
Velhasıl, Berat Albayrak'ın 'Burası Çok Önemli' kitabında söylediği gibi, enerjide milli bir başkaldırış başlatıldı.
Bugün bunun meyvelerini almaya başladık.
Düşünsenize, Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) ve TürkAkım olmasaydı...
Biz sadece Ukrayna üzerinden gelen Batı Hattı'ndan gazı alsaydık...
Bugün enerjide merkez olmayı değil, eve nasıl gaz bulacağımızı konuşuyor olurduk.
Ya da FSRU yatırımları, hazırlanan altyapı, kurulan nükleer güç üniteleri olmasaydı, küresel enerji oyununda güçlü bir oyuncu olabilir miydik?
Velhasıl, Türkiye güçlü altyapıyı oluşturmasaydı bugün Avrupa için önemli bir güvenlik noktası haline gelebilir miydi?
Esasında Türkiye'nin o dönemde bu stratejiyi belirlerken koyduğu hedef 'köprü' olmanın da ötesinde...
Amaç, fiyatlamanın yapıldığı, piyasaya yön veren bir ülke haline gelebilmek...
Olabilir mi? Neden olmasın?
Kaynak:a haber
Yorum Yazın