Fitneci ve İslam karşıtı yayınlarıyla bilinen ODA TV isimli tetikçi site, bakın yüce dinimiz İslam'ı kendi siyasetlerine nasıl alet etti...
CHP Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun başlattığı sözde 'adalet yürüyüşü'nü gündemine aldığı "Kuran'da Adalet Kavramı ve Adalet Yürüyüşü" başlıklı haberinde İslam'ın ayetlerini kendi çıkarları için kullanıp 'dincilik' yapan ODA TV fena yakalandı.
Konuyla ilgili haberinde önce adalet kavramını tanımlayan ODA TV, devamında "Gerçek şu ki, adaletin olmadığı yerde zulüm vardır. Zulmün her çeşidi adaletsizlik, adaletsizliğin her hali de zulümdür." ifadelerine yer verdi.
'ADALET'İ SADECE KENDİLERİ İÇİN İSTİYORLAR!
Cumhuriyet'in kurulduğu yıllardan tek parti diktasına, darbe dönemlerinden 28 Şubat sürecine varıncaya kadar birçok dönemde Müslümanlara yapılan eziyetleri ve adaletsizlikleri bir defa olsun gündemine almayan tetikçi site, Kılıçdaroğlu'nun yürüyüşünü Kur'an'a dayandırıp İslam tarihindeki bazı hadiselerle özdeşleştirmeye kalkarak büyük bir skandala imza attı.
"Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü bana Hz. Hüseyin’in Medine’den Kerbela’ya yürüyüşünü hatırlattı." ifadelerine yer verilen Cemil Kılıç imzalı yazıda, İslam dini ve İslam tarihindeki olaylar bakın siyasete nasıl alet edildi.
İşte o yazı:
Kur’an’ın en temel kavramlarından biri de adalet kavramıdır. Nitekim adalet anlamına gelen Arapça “adl” sözcüğü türevleriyle birlikte Kur’an’da 30 dan fazla yerde geçmektedir. Aynı şekilde denge ve orta yolu izleme anlamına gelen itidal sözü de “adl” sözünden türemedir.
Türkçede kullandığımız adalet sözcüğüne de kök olan adl sözü Kur’an terminolojisinde zulmün karşıtı bir kavram olarak yer almaktadır. Gerçek şu ki, adaletin olmadığı yerde zulüm vardır. Zulmün her çeşidi adaletsizlik, adaletsizliğin her hali de zulümdür.
Bundan dolayıdır ki, Kur’an’ın ifadesiyle; Allah daima adalet üzere iş yapar ve peygamber de adalet üzere olmakla emrolunmuştur.
Bu noktada Danışma Bölümü / Şura Suresi 15. Ayete bakalım:
“... Bana aranızda adaletle hükmetmek emredildi...”
Aynı şekilde Bal Arısı Bölümü / Nahl Suresi 90. Ayete de bakalım:
“Şu bir gerçek ki, Allah size adaleti ve iyilik yapmayı emreder...”
Hz. Muhammed’den nakledilen bir hadiste onun şöyle dediği bildiriliyor:
“Haksızlık yani adaletsizlik karşısında susan dilsiz şeytandır.”
Hz. Peygamberin bu sözünün kaynağı aslında Kur’an’ın Kadınlar Bölümü / Nisa Suresi 135. Ayetidir. Ayette çok çarpıcı bir biçimde şöyle denilmektedir:
“Ey inananlar, kendiniz, ana babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa Allah için tanık olarak adaleti gözetin. Tanıklık ettiğiniz kişiler ister zengin, ister yoksul olsun, Allah onlara daha yakındır. Öyleyse canınızın arzusuna uyarak adaletten sapmayın. Eğer dilinizi eğip büker ya da yüz çevirirseniz bilin ki, Allah’ın, yaptıklarınızdan elbette ki haberi olacaktır.”
Evet, kendi aleyhimize bile olsa adaletten sapmamak müminler için bir Kur’an buyruğudur.
Kur’an’a göre adaletten sapmanın hiçbir bahanesi ve gerekçesi olamaz. Bundan dolayıdır ki, Kur’an, bütün müminlerin her hal ve şart altında adaleti korumalarını yani “adl” denilen kavrama uygun davranmalarını ister. Öyle ki, adaleti gözetirken insanların yakınımız oluşu dahi, yumuşatıcı ve ödün verici bir unsur olarak kabul edilmemelidir.
Hatta düşmanımıza karşı bile adaletten asla ayırlmamamız gerektiği kesin ve keskin bir ilke olarak Kur’an’daki yerini almaktadır.
Kur’an’ın adalet konsundaki bu görkemli tutumu, Sofra Bölümü / Maide Suresi 8. Ayette şu şekilde ifade edilmektedir:
“Ey inananlar, Allah için adaletle tanıklık edenler olun! Bir topluluğa karşı duyduğunuz kin, sizi adaletten saptırmasın. Adil davranın. Korunup sakınma haline uygun olan budur. Allah’tan sakının. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.”
Evet; Kur’an diyor ki, kin duyduğunuz topluluğa karşı bile adaletten ayrılmayın! Ama bugün ülkemizin siyasi erkine egemen olan sözde dindar ve muhafazakar siyasal hareket, her fırsatta İslam’ı ve Kur’an’ı refere ettiğini söylese de adalet konusunda, gerçekte İslam öncesinin Bedevi müşrik Arapları gibi davranıyor. Fakat Emeviler gibi bunu İslamî bir kılıfla gizlemeyi de son derece usta bir biçimde başarıyor.
Gerçek şu ki, İslam’ın en temel ilkesi olan adalet ilkesini ayaklar altına alma konusunda en pervasız ve utanmaz tavrı Emeviler sergilemişler ve hatta bunu sözde İslamî bir zemine dayandırarak doktrin haline getirmişlerdir.
Emeviler, yönetimleri süresince yaşanan bütün adaletsizlikleri doğrudan doğruya Allah’a fatura edip bunu kader inancıyla ikame etme yoluna gitmişlerdir. Buna göre halkın adaletsizlik ve zulüm olarak gördüğü her şeyi “Allah’ın takdiri” diyerek kadere bağlamışlar ve neredeyse zulme ve adaletsizliğe isyanı dine ve Allah’a başkaldırı olarak göstermişlerdir. Emevilerin başlattığı bu zelil ve rezil yolu sonraki devirlerlerde de sürdürenler oldu. Hatta İslam tarihinin büyük bir bölümüne bu çirkin ve din karşıtı zihniyet damga vurdu.
Emevi sultanları kendilerini“Halifetullah ve Allah’ın yeryüzündeki gölgesi” olarak takdim etmişler, her türlü itirazı da fitne ve din düşmanlığı diye yaftalamışlardır.
Heyhat; bugün de adalet isteyenleri, fitne çıkarmakla, dış müdahale çağrısı yapmakla ve dinsizlikle itham edebilenler var. Aslında böyleleri Emevilerin; Muaviye ve Yezit’in ideolojik torunu olmayı seçen münafıklardır.
CHP lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun adalet yürüyüşünü bu çerçevede düşünüyor ve yazılıp çizilenleri ibretle takip ediyorum. Adalet yürüyüşüne muhalefet eden kafaları anlamak mümkün değil. Adalet talebinden kim rahatsız olur? Kuşku yok ki adaletsizliği yol tutanlardan başkası böylesi bir talepten rahatsızlık duymaz.
İşte Kur’an ayetleri, işte İslamî hükümler...
Ve işte adaletsizliği yol edinen Emevi tavrı; Muaviye tavrı, Yezit tavrı...
Öte yandan Sayın Kılıçdaroğlu’nun adalet yürüyüşünü bazı tarihsel hadiselere benzetenler oldu. Söz gelimi; Odatv, Gandi’nin meşhur tuz yürüyüşünü hatırlatarak adalet yürüyüşünü, analojik bir yaklaşımla haberleştirdi. Kanımca son derece yerinde bir benzetmeydi.
Ben bu benzetmelere bir yenisini eklemek istiyorum.
Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü bana Hz. Hüseyin’in Medine’den Kerbela’ya yürüyüşünü hatırlattı.
Bilindiği üzere Hz. Muhammed’in torunu Hz. Hüseyin, Emevi sultanı Yezit’in zulmüne karşı bir kafileyle Kufe’ye doğru harekete geçmişti.
Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü ile Hz. Hüseyin’in hareketi arasında inanılmaz benzerlikler var.
En başta, bazı yakınları tarafından Hz. Hüseyin’e karşı yapılan muhalefet ile Kılıçdaroğlu’na yönelik sol cenahtaki eleştiriler çok benziyor.
İmam Hüseyin’e de yapma dediler, bu işten bir şey çıkmaz dediler. Hatta Hz. Hüseyin’i ağır bir biçimde kınayan yakınları vardı. Kılıçdaroğlu’nun da bazı yakınları (Sözgelimi kardeşi) onu ağır biçimde protesto ediyor.
Ama gerçek şu ki, her ikiharekette de zulme ve adaletsizliğe isyan var.
Her ikisinde de kararlılık ve çile var.
Her iki hareket de muktedirler tarafından fitne çıkarmakla itham edildi, ediliyor.
Her iki hareket de dış güçlerle işbirliği suçlamasına maruz kaldı, kalıyor.
Bu arada hemen belirtelim ki Yezit ve taraftarları Hz. Hüseyin’i Kufe’ye gitmek suretiyle bir taraftan İranlı, bir taraftan da Türkistanlı olan eşi Şehribanu üzerinden İran ve Türkistan’la ittifak yapmakla yani deyim yerindeyse dış güçlerden yardım istemekle suçlamışlardı. Oysa gerçek başkaydı. Gerçek yalnızca zulme isyan ve adaleti savunmaktı.
Aynı şekilde şimdi de Sayın Kılıçdaroğlu’nun masum ve haklı yürüyüşünü nerdeyse dış güçlerle ittifak suçlamasıyla karalamak istiyorlar. Oysa dış güçlerin yaklaşık 15 yıldır kiminle ittifak yaptığı apaçık ortada... Kaldı ki bugünkü siyasi iktidarın elitleri de evvelce Türkiye’yi başta AİHM olmak üzere pekçok “dış güce” şikayet etmişlerdi.
Her ne denirse densin Kılıçdaroğlu’na yönelik başka konulardaki eleştiriler bir yana, bu yürüyüş masum ve son derece haklı bir yürüyüştür.
Peki sonuç getirir mi?
Bence bunun yanıtı üzerinde fazla durmaya gerek yok. Zira diyalektik materyalist tarih anlayışı çerçevesinde düşünürsek hiçbir zulüm ebedi olarak devam edemez. Gün gelir ve elbet devran döner.
Dahası Kur’an’ın şu görkemli ayeti ( Şairler Bölümü / Şuara Suresi 227. Ayet) muhakkak tecelli eder:
“... Zalimler nasıl bir devrimle devrileceklerini yakında bileceklerdir!”
Yorum Yazın