CHP'li İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun karşı çıktığı Kanal İstanbul ihaleleri yakında başlayacak. Hem stratejik hem de ekonomik olarak Türkiye'nin elini güçlendirecek olan proje yılda 8 milyar dolar getiri potansiyeline sahip olacak.
Dünyanın en büyük projelerinden biri olacak Kanal İstanbul hem İstanbul’u hem de Türkiye için kritik öneme sahip. Kanal Küçükçekmece-Sazlıdere-Durusu koridorunda 45 kilometrelik bir hat boyunca inşa edilecek. 7 kara yolu köprüsü, biri köprü diğeri yer altı geçişi olmak üzere toplam 2 demir yolu geçişi, 2 metro geçişi yapılacak.
Karadeniz ve Marmara'da tsunami etkileri incelendi
Çok ayaklı bir proje olan Kanal İstanbul için tüm çevresel ve iklimsel faktörleri gözden geçirildi ve Kanal İstanbul'un geçebileceği 5 koridor üzerinde yıllarca süren çalışmalar yapılarak nihai karar verildi. Araştırmalar kapsamında deniz girişlerindeki rüzgâr ve derin deniz dalgalarının yanı sıra hem Karadeniz hem de Marmara’da Tsunami etkileri incelendi.
9 senelik çalışma
Öte yandan proje alanında yaklaşık 25 yıllık rüzgar verileri kullanarak modelleme yapıldı. Böylelikle kanal içerisindeki dalgalanma etkisiyle oluşabilecek olumsuzluklar değerlendirildi. Su modelleri ve simülasyon dünyanın en iyi firmaları aracılığıyla gerçekleştirildi.
52 kurum onayladı
Kanal İstanbul için oluşturulan ÇED raporu için sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerin yanı sıra ilgili kurum ve kuruluşlardan görüşleri de alındı. ‘Kusursuz bir proje’ olması için 9 yıldır üzerinde çalışılıyor ve ilçe belediyeleri dahil kamu kurumları olmak üzere 52 kurumun olumlu onayı alındı.
Montrö anlaşması nedeniyle büyük para kaybediliyor
Dünya ticaretinin doğuya kaymasıyla boğazları kullanan gemi sayısı her geçen gün artıyor. Ortalama senelik geçen gemi sayısı 50000, yük tonajı ise 300 milyon net ton. Önümüzdeki 20 yılda İstanbul Boğazı’nı kullanacak gemi sayısının 70 bini bulması bekleniyor. Ancak Türkiye bundan bir kazanç elde edemiyor. Çünkü, mevcut anlaşma gereği Türkiye Boğazlardan geçen her gemilerden, alması gereken meblağların ancak %25'ini tahsil edebiliyor. Bu durum 1983’ten beri böyle. Sebebi ise 1936 Montrö anlaşması!
Anlaşmaya göre boğazdan geçen gemiler için ödemesi gereken tutarlar şu şekilde;
Boğazdaki fenerlerin bakımı için 0.33 dolar
Sahil Güvenlik ton başı 0.8063 dolar
Sağlık hizmetleri için ton başı 0.064 dolar
Anlaşmaya göre bu bedellerin Altın-Frank üzerinden ödenmesi kararlaştırıldı. 1936’da bu kur 1,20 TL ve bu oran 1982'ye kadar aynı bırakıldı. Frank tedavülden kalkınca ise bu tutar dolar karşılığına çevrildi. Bu değişim sonrası bedeller bir anda 10 katına çıktı. Fiyatların bir anda yükselmesi sonrası Rusya, Yunanistan, İngiltere'nin başını çektiği, konsorsiyum hemen harekete geçerek Boğazları, Türk Karasuları statüsünden çıkarılması için çalışmalar yaptı. Türkiye ise bu durumda, geri adım atarak 1983’de gizli bir bakanlar kurulu kararı ile bu bedellere %75 indirim uyguladı.
1983 yılında 1 gram altın 2,78 olarak sabitlendi, bugün ise 1 gram altın 47 dolar civarında.
Hal böyleyken basit bir hesapla Türkiye yıllık boğaz geçişlerinde aslında yüzde 95’i bulan bir indirim uyguluyor ve milyarlarca dolar zarara uğruyor.
Mesele yalnızca para değil
Öte yandan Denizcilik çevrelerinin bu anlaşmayla ilgili yorumu ise şu şekilde: Boğazlar'ı kullanan ülkelerin, özellikle de Rus, Yunan ve İngilizler'in, Boğazlar'ı Türk karasuyu olarak tasdik eden Montreux'yü her fırsatta masaya yatırmak istediğini vurguluyorlar. Bu noktada reel ücret uygulanmamasının nedenini ise şöyle açıklıyorlar: ‘‘Yabancılar Montrö'yü masaya yatırmak ve Boğazlar'ı tekrar uluslararası bir komisyona devrini sağlamak için fırsat kolluyor. Bu paraların tümünü alacağız dersek ekmeklerine yağ sürmüş oluruz. Bunu kullanarak Montrö'yü tartışmaya açarlar. Onların asıl sorunu para değil ama bunu kullanıp Boğazlar'ı Türk karasuyu olmaktan çıkarmak isteyeceklerdir. Bu indirimin asıl nedeni bu.’’
Kanal İstanbul'un faydaları neler?
Gerek sanayi ham maddesini oluşturan yükleri bir seferde büyük miktarlarda taşıma özelliği, gerekse taşıma maliyetinin demir yoluna göre 3,5, kara yoluna göre 7 ve hava yoluna göre 22 kat daha ucuz olması, deniz yolu taşımacılığının önemini hem dünyada hem de Türkiye’de artırıyor.
Deniz ticaret hacmi bugün 18 kat artarak 9 milyar tona ulaşmış durumda. ISL, Shipping Statistics and Market Review verilerine göre, hacim olarak dünya ticaretinin yüzde 75’i deniz yoluyla, yüzde 16’sı demir yolu ve kara yoluyla, yüzde 9’u boru hattı ve yüzde 0,3’ü hava yoluyla yapılıyor. 15 trilyon dolarlık bir hacme sahip dünya ticareti içerisinde denizyolunun payı 9 trilyon dolar ile yüzde 60’ı buluyor. 1.000 groston (GT) ve üzeri 39 bin 466 parça gemiden oluşan dünya deniz ticaret filosunun toplam tonaj kapasitesi ise 1,5 milyar Dead Weight Tonaj (DWT) civarında.
Kanal İstanbul tamamlandığında, yeni bir uluslararası su yolu olması bakımından, bölgede kartları Türkiye lehine yeniden dağıtacak. Günde 150-160 gemiye ev sahipliği yapması beklenen Çılgın Proje, Panama Kanalı ile kıyaslandığında dört katı büyüklüğünde gemi trafiğine hizmet verecek.
Süveyş Kanalı günde 54 gemi geçişiyle yıllık 4 milyar dolar, Panama kanalı ise günde 40 gemi geçişiyle yıllık 1,5 milyar dolar kazandırıyor.
Kanal İstanbul projesi Montrö’ye tabi olmayacağı için Süveyş gibi ton başına ortalama 5,5 dolardan fiyatlanabilecek. Süveyş’ten en fazla 150 DWT gemiler geçebilirken, Kanal İstanbul 300 bin tonluk gemiler için uygun olacak. 193 kilometre uzunluğa sahip Süveyş’ten 148 kilometre daha kısa olacak Kanal İstanbul, tam kapasite çalışması durumunda da yıllık kazanç 8 milyar dolara kadar yükselecek. Maliyeti 40 milyar doları bulacağı tahmin edilen Kanal İstanbul, hesaplanan getirisi ile 5 yıl içinde kendini finanse edecek.
Hakimiyetsizlik bitecek
SETA Ekonomi Araştırmacısı- İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mevlüt Tatlıyer, Kanal İstanbul projesinin Türkiye’ye hem ekonomik hem de siyasi anlamda büyük katkılar sağlayacağını söyleyerek muhalefetin her zamanı gibi ‘istemezük’ modunda olduğunu belirtti.
Tatlıyer "Montrö boğazlar sözleşmesi ile beraber Türkiye’nin Boğazlar üzerindeki kontrol düzeyi çok yüksek değil. Bu gemileri ne kontrol edebiliyoruz ne de bunlardan bir gelir elde edebiliyoruz. Hem siyasi olarak hem ekonomik olarak boğazlar üzerinde bir hakimiyetsizliğimiz söz konusu. Kanal İstanbul projesinin ortaya çıkışı da buradan geliyor. Hem Türkiye’nin elini hem siyasi hem de ekonomik anlamda rahatlatmak.
Bu projenin çevreye genel olarak bir zararı dokunmayacaksa ki uzmanlar çevreye bir zararı olmayacağını söylüyor. Mevcut Montrö Boğazlar Antlaşması çerçevesinde, bu antlaşma var iken Türkiye’nin Kanal İstanbul gibi bir projesi gerçekleştirmesi; hem Türkiye’ye hem de İstanbul’a ciddi bir katma değer sağlayacaktır." dedi.
Projenin Montrö Boğazlar Antlaşmasını bypass edebilme imkânı sağalacak olduğunun altını çizen Tatlıyer, “ekonomik anlamda ise burası yeni bir deniz yolu olacak. Burası Karadeniz ve Marmara arasındaki bağlantıyı daha iyi sağlamamız anlamına geliyor. Bu şekilde de deniz ticaretinin gelişmesine imkân sağlayacak. Ayrıca İstanbul içindeki taşımacılığa da önemli bir destek olacak. Bunun yansıra ikinci bir boğazın olması da çevredeki yapılaşmayı ciddi şekilde etkileyecek, o bölgede yeni bir cazibe merkezi haline gelecek. Bu da İstanbul’da ciddi oradan katkı sağlayacak.
Muhalefetin genel olarak ‘kendilerine villa yapmak için yeni bir kanal açmaya çalışıyorlar’ gibi ifadelerini ben gerçekten üzerinde konuşulmayacak kadar düzeysiz bir eleştiri olarak görüyorum. Bu kadar büyük bir projenin bu kadar getirisi olacak bir projenin bu kadar düzeysiz bir şekilde eleştirilmesi gerçekten çok ilginç. “ dedi.
Kanal İstanbul projesine yöneltilebilecek en büyük eleştiri çevresel zarar ve projenin maliyeti getiresini aşabilir olabilir. Bunlardan ilki hususunda çevreye bir zararı olmayacağı söyleniyor. İkinci hususta da ekonomik getirisinin maliyetini kat be kat aşacağını çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Kanal İstanbul gerçekten de bir rüya proje. Bu projeyi gerçekleştirebilmek Türkiye’ye ekonomik olarak çok şey katacağı gibi bu projeyi başarıyor olmak Türkiye’nin imajına da çok ciddi katkı sağlayacak. Baktığımızda Almanya’nın yıllarca bir havalimanını yapamaması, bizim diğer taraftan İstanbul havalimanını çok güzel bir şekilde hayata geçirmemiz bile Türkiye’ye imaj anlamında ciddi bir kazanım sağladı. Kanal İstanbul daha da büyük bir getiri sağlayacak öyle ki proje yapılmaya başladığı andan itibaren bu getirileri göreceğiz.
Gerçekten zor bir proje gerçekleştirilebilirse de katma değeri oldukça yüksek olacak. Muhalefet her zamanki gibi ‘istemezük’ modunda. Boğaz köprüleri, Avrasya… Aklınıza ne gelirse bütün projelere karşı çıkıyorlar. Bu noktada eleştirilerinin de ben çok samimi olduğunu düşünmüyorum. Projenin ülkeye katkısı olmayacak değil de bir nevi AK Parti döneminde yapılacak bir Türkiye’ye katkı sağlayacak. Bunun siyasi zararını çekecekleri için dar bir bakış açısıyla karşı çıktıklarını düşünüyorum. Bir Türk vatandaşının bu projeden heyecanlanmaması mümkün değil.
Kaynak: Haber7
Yorum Yazın