SALİH TUNA 'nın köşe yazısı
Artistik laf: "Ben yaptığım hiçbir şeyden pişman olmam!" Hayır yani, kendini ne sanıyorsun muhterem; hatadan kusurdan müstağni mi?
Öyle düşünüyorsan, daha beter ol, ne diyelim.
Biz insanız; hatamızla sevabımızla.
Cansever'in dediği gibi "ne gelir elimizden insan olmaktan başka..." Ne ki, "itirafçılık" ile pişman olmak / nadim olmak arasında elbette fark var.
Her şeyden evvel, pişman olmak için bir başkasına ihtiyaç yoktur.
Mesela, tek başına nefs muhasebesi yapar, tövbe edersin.
Nihayetinde Allah ile senin arandadır.
İtirafçılık öyle değildir; bir başkasına söylemeden gerçekleşmez.
Bir de, genellikle zoru görünce yahut kaçacak yer kalmayınca tezahür eder.
***
Zoru görünce dedim ama, FETÖ'cülerin birçoğu her şey ortaya çıktığında bile kaçacak bir "delik" buluyorlar.
Mesela, FETÖ'cü o albay eşini mahkemede inkâr etmişti.
Bir diğeri de, bizzat kendisini videoda izledikten sonra, "ben, ben değilim" demişti.
Bunlardan daha yeteneklileri de, devletten elde ettiği bilgileri devlete "satıp" itirafçılık numarasıyla yırtmaya kalkışmışlardı.
Gelgelelim...
Gezi zekâlıların yere göğe sığdıramadığı (16 yaşındaki gencecik bir kızımızla ailesini mezara koyan) o senaristin vicdan ambalajlı "itirafçılığı" yanında yine de sönük kalırlar.
***
"İtirafçılık" matah bir şey değildir ama yanılgınız veya suçunuz sizin dışınızdakileri de etkiliyorsa "itirafçılık" aynı zamanda "vicdani sorumluluk" gereğidir.
Sayın Kılıçdaroğlu'ndan da vicdani sorumluluk görevini yerine getirmesinibekliyorum.
Bunun için de savcılık soruşturması gerekmez.
Her gün kurulan mahkeme mesabesindeki "maşeri vicdan" yeterli.
Hatta her şeyi itiraf etmesi de şart değil.
ABD'de kimlerle ne konuştuğunu, Merkel'e mektup yazma fikrini kulağına kimin üfürdüğünü, ByLock'tan tutuklu danışmanı Fatih Gürsul'un yanına nasıl monte edildiğini, Gezi döneminde yabancı basın mensuplarıyla kapalı kapılar ardında ne konuştuğunu, MİT TIR'ları kumpasında ilgili dokümanı Enis Berberoğlu'na kimin verdiğini, 17 Mayıs'ta Zaman gazetesinde FETÖ'nün medya imamıyla ne görüştüğünü ve kendisine kaset izlettiren "Fetullah'ın maskeli adamlarının" kimler olduğunu itiraf etmesi gerekmez.
Lakin Baykal kaseti kumpasını itiraf etmesi şart.
Kapı kilidinden kameranın zaviyesine kadar her şey kabak gibi ortaya çıkmışken susmaya devam etmesi kabul edilemez.
Şayet "itirafçı" tanımlaması ağırına gidiyorsa, "özeleştiri versin."
CHP koltuğuna kimler tarafından ne zaman oturtulmaya karar verildi artık açıklasın.
Yorum Yazın