Hürriyet gazetesi yazarı Nedim Şener, İBB'nin Kağıthane-Kabataş otobüs hattı için ortaya attığı "organize kötülük" iddialarına ilişkin dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu. Şener, "Organize aptallık" başlıklı yazısında, "Şimdi biz neye yanalım? Bu “organize aptalların”, kendilerini takip edenleri aptal yerine koymalarına mı?" ifadelerini kullandı.
Nedim Şener, İBB'nin Kağıthane-Kabataş otobüs hattı için ortaya attığı "organize kötülük" iddialarına ilişkin dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu. Şener, "Organize aptallık" başlıklı yazısında, "Şimdi biz neye yanalım? Bu “organize aptalların”, kendilerini takip edenleri aptal yerine koymalarına mı? Bazı gazetecilerin ve siyasetçilerin “siyaset” uğruna çocukların bile inanmayacağı yalanlara muhtaç hale gelmiş olmalarına mı?" ifadelerini kullandı.
Nedim Şener'in "Organize aptallık" başlıklı yazısı şöyle:
Koronavirüs salgını başladığından beri okuduğum en “ilginç” siyasi komplo teorisini, kendisi de eski bir gazeteci olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Basın Sözcüsü Murat Ongun, 29 Mart günü Twitter hesabından paylaştı.
O gün sosyal medyada İBB otobüslerinde sosyal mesafe gözetilmeden sıkışık vaziyette yolcu taşındığına ilişkin görüntüler paylaşılmıştı. Murat Ongun, aynı gün konuyu araştırdıktan sonra Kağıthane-Kabataş otobüs hattında Fazilet Durağı’ndan, Boğazköy-Bakırköy hattında iki duraktan “organize” şekilde normalin üzerinde yolcu bindiğine dair tweet attı. Amacın kalabalık otobüs görüntüleri paylaşılarak İBB Başkanı İmamoğlu’nun salgına karşı gerekli tedbirleri almadığına dair algı yaratmak olduğunu yazdı. Ongun, buna “organize kötülük” adını koydu.
MURAT ONGUN’UN YAZDIĞI SENARYO
Bence siyasi tarihin en tuhaf siyasi komplo teorilerinden birisi olduğu için ayrıntıyı yazmak gerekiyor. O yüzden önce Murat Ongun’un 29 Mart’ta yazdıklarını aktarayım:
“Değerli İstanbullular, lütfen dikkatle okuyun ve paylaşın. Bu, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik organize kötülüğün fotoğrafıdır. Bugün önce troll hesapların sonra da bazı basın organlarının paylaştığı ‘dolu otobüs’ fotoğraflarındaki olağanüstü durumu yakından araştırdık.
30 duraklı 62 No’lu Kağıthane-Kabataş Hattımıza 15 Mart Pazar günü toplamda 41 yolcu, 22 Mart Pazar günü toplamda 1 yolcu, 29 Mart Pazar günü toplamda 71 yolcu, sabah 06.00’da Fazilet Durağı’ndan şoförün uyarısına rağmen araca bir anda 47 yolcu binmiştir. 72 duraklı 146 No’lu Boğazköy-Bakırköy hattımıza ise 15 Mart Pazar günü toplam 51 yolcu 22 Mart Pazar günü toplam 31 yolcu 29 Mart Pazar günü toplam 65 yolcu, sabah 06.15’de ise sadece iki duraktan 41 kişi şoförün uyarılarına rağmen binmiştir. Senaryo şöyle gerçekleşiyor, salgının hızla yayılmasıyla, tüm toplu taşıma kullanımının %90 oranında düştüğü bir zamanda, pazar sabahı daha önce hiç yaşanmamış bir hareketlilik yaşanıyor. Pazar 06:00’da birkaç duraktan, yapılan uyarılara rağmen kasten toplu binişler gerçekleşiyor. Sonra da çekilen kalabalık otobüs fotoğrafı Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu’na yönelik devamlı hakaret dolu paylaşımlar yapan bir hesap aracılığıyla troll hesaplarla yaygınlaştırılıyor. Salgına karşı hep birlikte mücadele ederken, sırf İBB Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’nu karalamak için yapılan bu organize kötülüğü şiddetle kınıyoruz. Bu işin arkasında olan ve işe dahil olan herkesle delil toplama süreçlerinin ardından yargı önünde hesaplaşacağız.”
OYSA BİRAZ İHTİYAT
Olay bir anda sosyal medyada büyüdü. Ben aynı saatlerde şunu yazdım: “Ya hayatını tehlikeye atacak kadar aptallaşmış bir güruh var ya da bu iddiaya inanacak kadar aptallaşmış başka bir güruh var. Kamera, İstanbulkart, HTS kayıtlarına dayalı bir araştırma ‘organize kötülük’ mü ‘organize aptallık’ mı olduğunu ortaya koyar. Ne varsa ortaya çıkmalı...”
Evet, bu iki ihtimal vardı ama bir gazeteci için ihtiyat önemlidir. Bir de otobüse binmenin, İstanbulkart alırken ve kullanılırken var olan sistem ile ilgili genel bilgi sahibi olmanın, otobüs içi ve durak kamera kaydı, telefon sinyal bilgilerinin bu konunun aydınlanmasında nasıl işe yarayacağını bilmek de bir o kadar önemlidir.
Ancak Murat Ongun’un bunu yazmasından sonra, ünlü-ünsüz gazeteci ve siyasetçiler teyidi, araştırmayı, sormayı bırakıp Murat Ongun’un yazdıklarını paylaşıp, otobüse binen vatandaşları uydurdukları “organize kötülük” başlığı ile paylaştılar.
İMAMOĞLU’NDAN SUÇ DUYURUSU
İBB Başkanı İmamoğlu da konuyla ilgili açıklama yaparken, “Görüntüleri izlerken kanım dondu. Maça gitmiyorlar, sabah namazına gitmiyorlar, pazar günü iş güç de yok. Eğer siyaset buysa lanet olsun siyasete! Dünya değişti ama kafalar değişmedi” açıklamasında bulundu.
Bir gün sonra, 30 Mart 2020 günü İBB avukatı, Ekrem İmamoğlu adına konuyla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak, kalabalık otobüs görüntülerini paylaşan Mehmet Önder ve Mücahit Birinci hakkında, halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek iddiasıyla şikâyette bulundu. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, konuyla ilgili geniş bir soruşturma yaptı. Ongun ve ekibinin “organize kötülük” diye adlandırdığı ve 29 Mart’ta o saatte otobüse binen Kağıthane-Kabataş hattında 40, Boğazköy-Bakırköy hattında 50 yolcunun tek tek ifadesi alındı. Her iki otobüsün içindeki kamera görüntüleri incelendi, belediye kayıtlarından her iki hattın geçmiş üç aylık yolcu yoğunluk bilgileri incelendi. Emniyet Müdürlüğü tüm belge, dijital veri ve görüntüyü izleyip dökümünü yaptı.
‘ORGANİZE KÖTÜLÜK’ DEDİKLERİ ‘İŞÇİ’ ÇIKTI
Varılan en önemli sonuç şu: İfadesi alınan 90 yolcudan bir kısmı kamu ve özel sektörde çalışan işçi ve esnaf, büyük bir kısmı vardiyalı olarak çalışan kişiler ve işe gidip gelmek için bu hattı kullanıyorlar. Yolcuların ikamet ve iş adresleri otobüse bindikleri ve indikleri duraklarla uyumlu. Ayrıca incelenen telefon kayıtları da yolcuların birbirleriyle irtibat ve ilişkisi olmadığını ortaya koyuyor. Otobüsteki yolcu sayılarının geçmiş hafta sonlarıyla benzer olduğu da belirlendi. Soruşturma sonucunda, otobüsün içinden görüntüleri çeken ve paylaşan, İSKİ’de işçi olarak çalışan Mehmet Önder isimli kişinin diğer yolcularla organize hareket ettiğine dair bir delil bulunmadığı gerekçesiyle hakkında takipsizlik kararı verildi.
Başta “tuhaf” demiştim ama olay gazetecileri de içine alan en “gülünç” siyasi komplo teorisine dönüştü.
Şimdi biz neye yanalım?
İBB Başkanı Basın Danışmanı’nın kendine inanan ve takip edenleri kandırmasına mı? İBB Başkanı’nın yeterli inceleme yapmadan açıklama yapmasına mı?
İşine giden çalışanlara “organize kötülük” derken, aslında kendilerinin organize kötülüğe alet olan “organize aptallar” olmalarına mı?
Bu “organize aptalların”, kendilerini takip edenleri aptal yerine koymalarına mı?
Bazı gazetecilerin ve siyasetçilerin “siyaset” uğruna çocukların bile inanmayacağı yalanlara muhtaç hale gelmiş olmalarına mı?
Yoksa saçma bir yalan nedeniyle bu kadar zaman ve kâğıt israfına mı?
Yorum Yazın