ABD Başkanı Trump bizzat Venezuela’da darbe girişiminde bulundu. Trump kendi ülkesinde ise bir yargı darbesinin kıskacında.
Venezuela’da seçimde yüzde 68 oy alan bir devlet başkanı var. Muhalefet lideri bir meydanda kamera karşısına geçip “devlet başkanlığı” yemini ediyor.
Sonra ABD Başkanı kendi kendini devlet başkanı ilan eden o adamı Venezuela’nın meşru lideri olarak kabul ediyor.
TRUMP BAŞKA BİR ÜLKEDE DARBE YAPMAYA KALKTI
Trump bir başka ülkede darbe yapmaya kalktı. 24 saat geçmeden ise kendi ülkesinde, birileri ona, “sen de yargı darbesinin hedefindesin” diye hatırlatmada bulundu.
Amerikan başkanının 2016 seçimlerindeki danışmanı Roger Stone FBI tarafından tutuklandı.
Trump’ın seçim sürecinde Rusya’yı kendi lehine Amerikan başkanlık seçimine karıştırdığı iddiasıyla başlatılan soruşturma devam ediyor. Eski FBI direktörü Robert Mueller’in başında olduğu soruşturma adım adım Trump’a doğru gidiyor.
Bir çok danışmanı Rusya ile irtibat nedeniyle göz altına alındı. Eski avukatı Michael Cohen itirafçı bile oldu. Son olarak Roger Stone tutuklandı.
Savcı Mueller’in iddiası “Trump seçimde hile yaptı, Hillary Clinton’a karşı Rusya’nın dışardan etkisiyle seçimi kazandı” şeklinde.
Bu iddiaya Amerikan medyası, demokratlar hatta Trump’ın partisi Cumhuriyetçilerden de destek var.
Trump’ın başkanlığı 2 yıldır sorgulanıyor. Zor ama kağıt üzerinde maddesi var, Trump belki de azledilecek. Seçilmiş bir başkan olan Trump’a karşı çok net şekilde yargı müdahalesi geliyor.
Sonu ne olur bilinmez. Bildiğimiz tek şey ise sandık meşrudur, halkın seçtiklerine kimse müdahale edemez. Bu bir başka ülkenin içişlerine müdahale eden Trump olsa da böyle.
Bugün yargı darbesinin hedefinde olan Trump’a oy veren milyonlarca Amerikalının demokratik seçme hakkı ne olacak?
Aynı soru Mayıs ayındaki seçimde Maduro’ya oy veren Venezuelalıların yüzde 68’i için de sorulmalı.
DEMOKRASİ BUNUN NERESİNDE?
Trump’ı yargıyla indir yerine bir başkasını getir.
İyi de demokrasi bunun neresinde?
Darbeyle devrilenin yerine müdahaleyle gelen ne kadar meşru olabilir ki?
Hele buna sevinen halk tabanı, “senin oyunla değil de bir başkasının atamasıyla başına getirilen devlet başkanının sana ne hayrı dokunabilir”.
Aynı soru Venezuela’da kendi kendine başkanlık yemini eden Juan Guaido’nun, Amerikalılar tarafından “işte ülkenizin yeni başkanı budur” diye desteklenmesine sevinen Maduro karşıtlarI için de geçerli.
Saddam’ı düşünün. Bir diktatördü. Devrildi. Ama deviren Amerikalılardı. Iraklılar sevindi hatta Amerikalıların yakaladığı Saddam’ı kendi elleriyle öldürdüler ama ne oldu, Irak’ın hali ortada.
Ya da Kaddafi’yi düşünün. Bir diktatördü. Devrildi ama deviren NATO’ydu. Libyalılar sevindi hatta NATO bombardımanıyla vurulup yakalanan Kaddafi’yi kendi elleriyle linç ettiler ama ne oldu, Libya’nın hali ortada.
Mısır’da seçilmiş Muhammed Mursi’yi devirip, hapse attılar. Yerine bir darbeciyi getirdiler. Sevinen Mısırlılar vardı, 3 Temmuz 2013’te Tahrir Meydanında. Şu an Mısır’da ABD ile İsrail’in borusu ötüyor, Mısırlılar ekmeği bile fırından karneyle satın alabiliyor.
Keşke darbeden medet uman Mısırlılar, Tahrir’de Amerikan güdümündeki orduyu darbeye davet edeceğine, daha bir yıl önce seçtikleri Cumhurbaşkanları Muhammed Mursi’yi sandıkta oy vermeyerek cezalandırmayı bekleyebilselerdi. Mısır bu halde olmazdı.
Venezuelalılar da Maduro’dan rahatsız olabilir. Maduro’nun politikaları kötü olabilir. Maduro’yu savunmak için değil ama eğer Maduro’dan şikayeti olan Venezuelalılar çoğunluktaysa, ABD’nin atamasıyla değil kendi tercihleriyle Maduro’yu değil bir başkasını seçsinler. Çünkü Amerikalıların devirip, yerine atadığı adamlardan hiçbir ülkede, o ülkenin halklarına hayır gelmedi, asla da gelmez. Düşünün o Amerika, kendi içinde bile seçilmiş başkanına darbe yapmaya kalkışabiliyor.
Taha Dağlı
Yorum Yazın