Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Vahdettin İnce, 'Beni zorla, baskılayarak, ‘evet ben Türküm’ dedirterek, Türklüğümü artıramazsın, artmıyor, bir değişiklik olmuyor' diyerek tek dil, tek din ve tek ulus 'dayatmasının' toplumun ruh sağlığını bozduğu ileri sürdü.
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Vahdettin İnce, Türkiye’de tek dil, tek din ve tek ulus 'dayatmasının' toplumun ruh sağlığını bozduğu ileri sürdü.
Çağlar Cilara’nın YouTube kanalında sorularını yanıtlayan Ahmet Davutoğlu’nun yardımcısı İnce, Türk Ulusu kavramına bir dayatma olduğu gerekçesiyle karşı çıktı ve Türklerin, Kürtlerin, Sırpların, Arnavutların, Arapların kendi kimlikleri ile var oldukları Osmanlı’nın örnek alınmasını istedi.
Cilara, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ‘PKK ile ilintili 20-25 siyasetçi’ iddiasını sordu. Bahçeli’nin bu sözleri ile Gelecek Partisi’nde siyaset yapan Kürtleri kastettiğini düşündüğünü ifade eden İnce şunları söyledi: “Türkiye’de bazı toplumları sosyolojik olarak kategorize etmeye dönük bir ezber var. Bunlar da dindarlar ve Kürtler üzerinden ezberlerdir. Kemalist rejimden bugüne kadar tevarüs etmiş ezberlerden biri Müslümanlar, laik olmayanlar, gericidirler. Aynı şey Kürtlerle ilgili var. Kemalizm’in zihinlere şırınga ettiği Kürt dediğin zaman eşkıyalık yapan, elinde silah kaçakçılık yapan, kan davası güden, namus cinayeti işleyen, şehirde en fazla kapıcı veya hamal olabilen bir algı var. Şimdi bir takım insanlar çıktı biz silahtan uzak duracağız, meslek sahibi olacağız, siyaset yapacağız diyorlar. Bu bazı kafalardaki konforu bozuyor. Asıl mesele bu. PKK ile ilintili ifadesi işin sosudur. Biz Kürtler, PKK ile ilintili değiliz, biz PKK’dan dolayı inildiyoruz: PKK’nin oluşturduğu şiddetten ve terörden. PKK ile mücadele ediyoruz bahanesiyle ortaya çıkan çeşitli çetelerden dolayı inim inim inliyoruz. O nedenle bu sözleri üzerimize almıyoruz."
'FETÖ İLE MÜCADELEDE KANTARIN TOPUZU KAÇIRILDI'
Cilara’nın “PKK ve FETÖ ile mücadele bahanesiyle insan hak ve özgürlükler kısıtlanıyor mu sizce?” sorusuna da İnce, şöyle yanıt verdi: “Elbette ki oluyor. Durum çok açık. Türkiye gibi bir ülkeyi yönetmek zordur. Özellikle özgürlükçü olmayan,. İnsanların hak ve özgürlüklerini esas almayan, insanları oldukları gibi kabul etmeyen Türkiye gibi ülkelerde insanları yönetmek zordur. Bazı marjinal grupların teröre, şiddete bulaşması bir fırsat gibi algılanıyor ve bu, muhalifleri baskı altında tutmak için değerlendiriliyorlar. Mesela FETÖ darbesi gerekçe gösterilerek, KHK’larla (Kanun Hükmünde Kararname) FETÖ ile ilgili ilgisiz kesimlerin, toplumsal muhalefetin zapturapt altına aldığını hepimiz görüyoruz. Darbe girişiminde bulunanlar elbette kovalanacak ve yakalanıp hapse atılacaklar ama kantarın topuzunun kaçırıldığını görüyoruz. İnsanların mağrur olduklarını, mağrur edildiklerini sağır sultan bile duydu.”
SADECE BİR IRKMIŞ!
İnce, bir başka soru üzerine “Tek din, tek dil ve tek ulus dayatması” ile ilgili sözlerine açıklık getirmeye çalıştı: “Türkiye Cumhuriyeti farklı dillerden, dinlerden, milletlerden oluşan bir imparatorluk bakiyesi olarak kuruldu. Ama Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Batı’ya benzemeyi, Batılı bir hayat tarzını esas alan rejim, ulus devlet mantığını esas almaya başladı. Hedef Türkiye’de bir Türk ulusu yaratmak, onu egemen kılmak, diğer Müslüman unsurları Türk ulusu içinde eritmekti. Bunun için çeşitli yollar denendi. Herkesin gerçekten Türk olduğu esas alındı. Etiler, Sümerler… Bunlar adına bankalar kuruldu. Tabii bu tutmadı. Bu sefer de 'Türk bir etnisiteyi ifade etmiyor, Türk bir kültürü ifade ediyor, o yüzden bu coğrafyada yaşayan bir üst kimlik olarak herkes Türktür' denildi. Bu da tutmuyor. Bütün bunlar dayatmalardır. Gerçekten Türk bir ırktır, bir etnisitedir, bir millettir. Kürtler de aynen öyledir. Laz da öyledir, Çerkes de öyledir. Şimdi bir arada yaşamak için mutlaka bir etnik grubun çatısı altına girmek gerekmiyor. Herkesin birbirini özelliklerini tanığı ortak değerler etrafında yaşamak mümkündür. "
“Bunun örnekleri çoktur. Osmanlı buna en yakın örnektir. Ama Türkiye Cumhuriyeti, herkes Türktür, herkes Müslümandır, diye bir dayatmayla hareket ediyor. Bu da toplumun ruh sağlığını bozuyor. Benim Kürtlüğüm, senin Türklüğünü azaltmaz. Beni zorla baskılayarak ‘evet ben Türküm’ dedirterek, Türklüğümü artıramazsın, artmıyor, bir değişiklik olmuyor. Ben korkudan ya da zihinsel olarak bir bunalım geçirdikten sonra ‘ben Türküm’ dediğim zaman bu Türklüğe de bir şey kazandırmaz. Bir devletin, bir milletin bir aydının böyle bir şeyin peşinde olması, asıl sorun budur. Şurada burada insanlar birbirine folklorik anlamda birbirine takılırken bu tür söylemler olabilir. Ama bu söylem, devlet katmanında, resmi ideoloji olarak benimsenmesi halinde asıl, o devletin vay haline… Bununla ilintili olanlar tehlikelidir.”
Yorum Yazın