Başkan Erdoğan: Önümüzdeki süreçte her şeye planlandığımız gibi hızla devam ediyoruz. Ekonomide yatırımlarımızı tepeden tırnağa hızlandıracağız. Yatırım olacak ki üretim ve istihdam olsun. Böylece tekrar 15-16 yıl önceki gibi yeni bir heyecanı ülkemize vereceğiz. Başkan Erdoğan 31 Mart yerel seçimleri ile ilgili "Teşkilatımızda sandıklara hakimiyette kusurlar olmuş olabilir. Ama şunu bilmemiz lazım, son yasal düzenlemeyle sandık başkanları kamu görevlilerinden oluşur. İstanbul'da, bakıyorsunuz, belediyenin personeli, işçi sandık kurulu başkanı olmuş. Bazı yerlerde asker üye. Bunları tespit etmiş durumda arkadaşlarımız. Tabi bunlar, şaibe getiriyor. Samimi bir bakış olsa, bu iptale götürür." dedi.
Başkan Recep Tayyip Erdoğan Türkiye-Rusya Üst Düzey İşbirliği Konseyi 8. Toplantısı için gittiği Rusya'nın başkenti Moskova'dan dönüşünde uçakta gündemdeki konularla ilgili önemli mesajlar verdi.
Erdal Şafak: Sayın Cumhurbaşkanım, önümüzde çok çevrelerce büyük fırsatpenceresi diye tanımlanan 4.5 senelik seçimsiz bir dönem var. Bu dönemi, kısa orta uzun diye dilimleyebiliriz. Kısa vadeyi örneğin 6 ayı göz önüne alırsak, önceliğiniz ne olacak?
Sürece Moskova'dan başladık. Bunun için de siyasi, askeri ekonomik ticari kültürel her şey var. Her şeye planlandığımız gibi hızla devam ediyoruz. Durmak yok yola devam. Bizim bazı seyahatlerimiz olacak. Birçok işadamının dünya devlerinin vesaire ziyaret talepleri vardı, onlar da bize gelecek. Bir defa önümüzdeki terör sorunundan tavizimiz zaten olmayacak. Bölgeyi inşallah huzurlu bir hale getireceğiz. Ekonomideki yatırımlarımızı tepeden tırnağa hızlandıracağız. Yatırımlar öncelikli planımız. Yatırım olacak ki istihdam olsun, üretim olsun. Böylece ülkemizde tekrar o 15-16 yıl önceki gibi yeni bir heyecanı tüm ülkeye inşallah vermiş olacağız. Hazine ve Maliye Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı yoğun bir şekilde çalışıyor. Devam eden yatırımlarımızın açılışlarını yapacağız. Türkiye 2019'u çok çok hareketli, çok canlı olarak geçirecek. Tabi turizmi çok önemli görüyorum. 2019-2020 turizmde bizim hakikaten inşallah patlama yıllarımız olacak.
GÜVENLİ BÖLGE TÜRKİYE'NİN KONTROLÜNDE OLMALI
*** (Suriye'de operasyon ve İdlib) Putin'le ağırlıklı olarak İdlib'i konuştuk. Oradaki bazı terör örgütlerinden sıkıntıları var. Biz tabi istihbari ve askeri yönden her türlü gerekli ikazları, tedbirleri yaptık yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Aynı bölgede diğer terör örgütlerine karşı da mücadelemizi sürdürüyoruz. Hala YPG'nin PKK'nın bir yandaşı olmadığını iddia eden mahfiller var. Böyle bir şey yok. YPG çok açık ve net olarak bir terör örgütüdür. Başta ABD olmak üzere bize "Kürtleri öldürüyorsunuz" gibi gerçek dışı ithamlarla yaklaştılar. Kürtlerle sıkıntımız yok. Derdimiz terör örgütleriyle. Bu örgütün de Kürtleri, temsil etme gibi bir derdi yoktur.
*** (Suriye'de güvenli bölge meselesi) Türkiye'nin kontrolünde olması gerektiğinin üzerinde ısrarla durduk, duruyoruz. Münbiç başta olmak üzere Fırat'ın doğusu konusunda hassasiyetlerimizin devam ettiğini söyledik, söylüyoruz. Biz Suriye'nin toprak bütünlüğü konusundaki hassasiyetimizi sonuna kadar koruyacağız.
(İran Devrim Muhafızları'nın ABD tarafından terör örgütü ilan edilmiş olması, İran'ın da aynı şekilde CENTCOM'u terör örgütü ilan etmiş olması) Bölgede herşey değişiyor. Bunlar sıradan olaylar değil. Her şey bir yerden bir yere doğru savruluyor. İsrail'deki seçimle ilgili olarak bunların böyle denk gelmesi veya denk getirilmesini yakıdan takip ediyoruz.
MACRON İSTANBUL'U İSTEDİ
*** (Suriye'de anayasa komitesinin kurulmasıyla ilgili uluslararası çabalara dair) Anayasa Komitesi hususunda 6 isim üzerinde bir anlaşmazlık vardı. Bu artık çözüm noktasına geldi diyebiliriz. Şimdi gerek Lavrov'un yardımcısı gerek Dışişleri Bakan Yardımcımız Cenevre'deler. Bu çalışmaları yürütüyorlar. Şimdi bütün mesele, diğerlerinin yaklaşım tarzı ne olacak? Mesela bizi geçen gün Macron aradı, "İstanbul Zirvesi'ndeki dörtlü olarak tekrar bir araya gelemez miyiz?" dedi. Ben de "Sayın Putin'le de istişare edelim, ondan sonra bunun kararını veririz" dedim. Bugün bunu da görüştük. Sayın Putin buna da olumsuz bakmıyor. Ama şu anayasa komitesi meselesi belli bir yere gelsin. Çünkü İstanbul Zirvesi'nin akamete uğramaması lazım. Astana'yı da daha güçlü hale getirmek için de bazı adımlar atılabilir. Malum üçlü var. Ürdün başından beri zaten var. Ama buraya şimdi aynı şekilde Lübnan ve Irak dahil edilebilebilir. Sayın Putin "Buraya Çin de dahil edilebilir" dedi. Hatta buraya Almanya da dahil edilebilir. İstanbul Dörtlüsü olarak o da dahil edilebilir. Ona da Sayın Putin olumsuz bakmadı. Böylece Astana noktasında oraya katılanların da orayı güçlendirmiş olması, bu noktada oradan çıkacak kararların Cenevre'deki gücünü, uluslararası mutabakatı daha da artıracaktır. Gözlemci de olsa, buraya gelenler de önemli. YPG'yi hala dost bildiklerimiz de terör örgütü kabul etmiyor, bunu da bilelim.
KARARI YSK VERİR, İSTERSE 1 OY FARK OLSUN
*** ('İstanbul'da 13-14 bin farkla seçimi kazandım havasına kimsenin girmesine gerek yok' açıklamasıyla üzerine yapılan spükülasyonlarla ilgili) Burada itirazlar üzerinde bir şey konuşuluyor. İtirazlar üzerinde konuşulurken, İstanbul gibi bir şehirde, 11 milyona yakın seçmenin söz konusu olduğu bir şehirde, 30 binle başlayacak, süratle iş 13 bine kadar düşecek. Neyle? Yapılan itirazlarla. Ne yapalım biz bunun peşini mi bırakalım? İtirazlar devam edecek ki nihai karar mercii YSK. YSK verir kararı, isterse 1 oy fark olsun. Orası bu kararı verdiği zaman, "eyvallah o zaman başım gözüm üstüne" dersin. Ama nihai merci neresi, orası.
İKİ KATLI BİNAYI DÖRT KATLI GÖSTERMİŞLER
*** Büyükçekmece'de malum adayımız İBB başkanımız Mevlüt Bey. Mevlüt Bey aynı zamanda hukukçu. Bana öyle şeyler söylüyor ki ben tabi şaşırdım. Ben Mevlüt'e kendime inandığım kadar inanırım. Diyor ki mesela boş arazide, apartman var, orada seçmen başka yerden taşıma sistemiyle getirilmiş, adres orası gösteriliyor. Onu geç, iki katlı bir bina. Bina dört kat gösterilmiş, dört kat gösterilen binada seçmenler... İşte bunlar, ciddi manada, seçime şaibenin karıştığının ispatları. Ve bunu da tevsik ediyorlar. Orada bir defa, birinci derecede, İlçe Seçim Kurulu, seçimin yenilenmesini getiriyor. İki, aynı zamanda Büyükşehir'i getiriyor. Büyükşehir'de fark daha büyük. Benzer şeylerin Maltepe'de olduğu da söyleniyor.
İTİRAZLARI HAZMEDEMİYORLAR
*** Geçmişte YSK'ya başvurmak suretiyle benim milletvekilliğim elimden alınmıştı. Mazbatamı da iptal ettiler. Tamam dedik kabul ettik. Benim vatandaşım, "Kalbimin mutmain olması lazım, nereye itiraz yapılacaksa yapılsın" diyor. 13-14 bin oy fark olduğu zaman seçilmez gibi bir ifade söz konusu değil. Gelin tam manasıyla itirazları ortadan kaldıralım, şaibe şu bu kalmasın, YSK da noktayı koysun, biz de öper başımıza koyarız. Ama şu anda bunlar bunu hazmedemiyor. İtirazları hazmedemiyor. "Neye itiraz ediyorsun?" Niye itiraz etmeyelim ki? Sonuna kadar işin takipçisi oluruz. YSK kararını verdikten sonra da iş biter. Dünya'da bunun örnekleri var, Bizimkiler hazmedemiyor.
SAMİMİ OLUNSA İPTALE GİDİLiR
*** Teşkilatımızda sandıklara hakimiyette kusurlar olmuş olabilir. Ama şunu bilmemiz lazım, son yasal düzenlemeyle sandık başkanları kamu görevlilerinden oluşur. İstanbul'da, bakıyorsunuz, belediyenin personeli, işçi sandık kurulu başkanı olmuş. Bazı yerlerde asker üye. Bunları tespit etmiş durumda arkadaşlarımız. Tabi bunlar, şaibe getiriyor. Samimi bir bakış olsa, bu iptale götürür.
KABİNEMLE İSTEDİĞİM ZAMAN GÖRÜŞÜRÜM
*** Muhalefetin başındaki zat açıklama yapıyor. Benim için, 'İçişleri Bakanıyla, Adalet Bakanıyla ne görüştün' diyor... Ya ben bu ülkenin Cumhurbaşkanıyım. Ve şu anda devletin başıyım. İçişleri Bakanı da, Adalet Bakanı da benim kabinemin üyeleri. Ben onlarla her zaman her yerde her şeyi görüşebilirim ya. Ne görüştüğümü ben sana mı anlatacağım? Kaldı ki ben aynı zamanda bu partinin genel başkanıyım. Öyle de bir özelliğim var. Böyle cahilane, hiç düşünmeden, böyle kendine göre bir algı operasyonu yapmak suretiyle güya bu işi lehine çevirecek. Böyle bir saçmalık olur mu ya? "O benim cumhurbaşkanım değil" diyor. Cumhurun başkanı olmam da yeni anayasa değişikliğiyle tevsik edilmiş. Herhalde bunun bir defa anayasa değişikliğinden bile haberi yok.
S-400'ÜN TESLİMİ ÖNE ÇEKİLEBİLİR
*** (S-400 füze savunma sistemleriyle ilgili) Sadece Türkiye değil dünyanın gündeminde olan bir konu. Nereye gidersek gidelim herkes S-400'ü soruyorlar. Dışişleri Bakanımıza, diğer bakanlarımıza her yerde S-400 soruluyor; "Alıyor musunuz almıyor musunuz, niye almıyorsunuz, vazgeçin, bırakın falan." Bizler de "bu bizim bitmiş bir işimiz, her şeyimiz tamam" diyerek cevap veriyoruz. S-400 füze savunma sisteminin Temmuz'da teslimi söz konusu idi, belki öne de çekilebilir.
*** (ABD'nin Türkiye'nin Rusya ile S400 anlaşmasına karşı çıkan tavrı) 'Ortak üretimde size kapıyı açmazlar, size teknoloji vermezler' diyenlere verilecek cevap "Biz anlaşmamızı yaptık. Hepsinde bu yazılı. Bu adımı attık. Yolumuza devam ediyoruz" olacak. Ülkemizin güvenliği için attığımız bu adım ne üçüncü bir ülkeyi hedef alıyor ne de egemenlik haklarımızın tasarrufunun yetkisini üçüncü ülkelere veriyor. Bu yetki bizimdir. Türkiye, devletiyle, milletiyle, kayıtsız şartsız egemenliği olan bir ülkedir. Bunu da biz kimseyle paylaşmayız. Dolayısıyla, NATO'nun en güçlü ordularından birine sahip üye ülkesi olarak da biz buradayız. NATO'nun en güçlü üyesinin, hava savunma sistemleri niçin güçlü olmasın? Peki eğer sizler dostsanız, bize neden binlerce hendek atlatmaya çalışıyorsunuz? "Verin..." Vermezsiniz. "Teknoloji verin..." Vermezsiniz. Şimdi bunların dostluğu bu. Dolayısıyla kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Nasıl İHA'YI, SİHA'yı ürettiysek, bunları da artık biz kendimiz yapmamız lazım.
*** (Rusya ile F-35'in muadili Su-34 ve Su-32 alımı da söz konusu olur mu sorusu üzerine) Rusya ile karşılıklı ilişkileri kuvvetlendirme çabamız var. ABD'nin böyle bir derdi yok. Biz Patriot'ları ne zaman istedik? Obama döneminde. Kongre'ye sevk ettiler ve Kongre'de maalesef ret yedi. Akıllı bombalar vardı. Onda da ret... Antalya'da G-20'de Obama'yla "Tamam, ben bunu çıkartacağım, halledeceğim" dedi. Ne yazık ki gene hallolmadı. Şimdi kendimiz bunları yapar hale geldik. Öyle de bir durum var.
İSRAİL'İN TAVRI BEN ÇALDIM BEN OYNADIM
*** (İsrail'in Batı Şeria'yı işgal planıyla ilgili) İslam İşbirliği Teşkilatı olarak biliyorsunuz Golan'la ilgili açıklamalar yapıldı. AB üyesi ülkeler bizimle aynı düşüncede. Putin, Çin bunlar da aynı düşüncede. İsrail'in bu takındığı tavır, "ben çaldım ben oynadım" dan başka bir şey değil. Birçok konuda BMGK karar alır İsrail uygulamaz.
SADECE PATRİOT ALMAYA MECBUR DEĞİLİZ
*** (ABD ile F-35 anlaşmasına dair) Dört F-35'i almış bulunuyoruz. Şu anda eğitimler devam ediyor. Bir olumsuzluk yok. S-400'lerle tavrımız net. Kim bu konuyu açarsa "Biz artık işin teslim sadedindeyiz, takvim çerçevesinde gelecek" diyoruz.
*** (NATO'nun S-400'e bakışı ABD'ye göre daha esnek mi? sorusuna dair ) NATO Genel Sekreteri Stoltenberg yaptığı açıklamayla noktayı koydu. Yunanistan'da S-300 var, Bulgaristan'da var, Slovakya'da var. Onlarla ilgili niçin açıklama yapmıyorsunuz? S-400 diyorsun, kafayı takmışlar. Biz bu hava savunma sistemini ülkemiz için bir yerden temin etmemiz lazım. Sen vermedin, biz de buradan aldık. Şu anda bile, yine aynı şartlarda, ABD vermiyor. Biz sadece Patriot almak mecburiyetinde miyiz? Onu da alırız onu da alırız. Verin sizinkini de alalım.
Yorum Yazın