Amerika'nın Sesi internet sitesi dün 'Ankara Destekli Suriyeli Muhalifler Cihatçılara Karşı Konuşlanıyor' başlıklı bir haber yayınladı. Bu haberle ilgili olarak ÖSO'yu 'cihatçı' olarak nitelendiren ABD'nin bu görüşünden vazgeçtiği şeklinde yorumları yapıldı.
Türkçe yayın da yapan Voice of America-VOA (Amerika'nın Sesi), dün (6 Ocak) internet sitesinden "Ankara Destekli Suriyeli Muhalifler Cihatçılara Karşı Konuşlanıyor" başlıklı bir haber yayınladı. ABD'nin Suriyeli muhaliflere yönelik başlattığı eğit-donat programının çöktüğü ve Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) sahada Türkiye ile eşgüdüm içinde çalıştığı günden beri ABD tarafından"cihatçılar" olarak nitelendirilen ÖSO, Amerikan basınında artık meşru bir aktör olarak ele alınacak gibi görünüyor...
Haberin çıkış noktası: htş ilerliyor
Özgür Suriye Ordusu'na (ÖSO) bağlı Ulusal Kurtuluş Cephesi (UKC) ve Nureddin Zengi Hareketiyle Heyet Tahrir'uş Şam (HTŞ) arasında çatışmalar sürüyor. Hafta içinde Halep'te başlayan çatışmalar İdlib'e de sıçradı ve HTŞ, Halep kırsalındaki Türkiye sınırına yakın Daret İzze kasabasını ele geçirdi. Yine aynı bölgeye yakın Atareb kasabasına giren HTŞ'ye karşı ÖSO, örgütün ilerlemesini durdurmak amacıyla cephe hatlarına konuşlandı. Şu ana kadar 30'dan fazla ölü olduğu belirtiliyor.
Türkiye sınırına yakın olması sebebiyle son bir haftada sık sık haberleştirilen çatışmalar yabancı basında da gündeme geliyor. Fakat VOA'nın "Ankara Destekli Suriyeli Muhalifler Cihatçılara Karşı Konuşlanıyor" haberinde dikkat çekici olan haber dilindeki keskin değişim.
Zamanlama manidar
Yabancı basında sahadaki örgütler için sıklıkla kullanılan "cihatçılar", "radikaller", "cihatçı radikaller" gibi ifadelerin VOA'nın haberinde ÖSO için değil, ÖSO'nun çatıştığı grup için kullanılması, örgütün ABD basınında meşru bir aktör olarak ele alınacağına ilişkin bir izlenim oluşturuyor.
Bu keskin dönüşümün ABD Başkanı Donald Trump'ın Suriye'den çekileceğine ilişkin kararını açıkladığı ve hem Türkiye hem de dünya basınında "PYD konusunda Türkiye'yi rahatsız etmeyecek bir formül aranıyor" yorumlarının yapıldığı bir zamana denk gelmesi ise dikkat çekici.
Muhalifler, radikal ve ılımlılar olarak ikiye ayrılmıştı
Türkiye, Rusya ve İran arasında gerçekleştirilen Astana görüşmeleri bu dilin değişmesi sürecinde önemli noktalardan biriydi. Zira bu tolantılarda "Ilımlı muhaliflerin radikallerden ayrıştırılmaları" konusu üzerinde sıklıkla duruldu. "Ilımlı muhalifler" tanımının diri bir şekilde kalması ise Türkiye'nin başarısı olarak değerlendiriliyor. Çünkü Rusya, İran, Esed rejimi, Avrupa ve Amerika'nın "muhaliflerin şiddete bulaştığı ve radikalleştikleri" söylemleriyle hedeflerine ulaşamadıkları görülüyor. Sonuç olarak "muhalif grupların topyekün terörist olarak algılanmasının" önüne geçilmiş oluyor.
İdlib'de tekrar kriz ihtimali
Heyet Tahrir'üş Şam'ın (HTŞ) İdlib'de genişleyen saha kontrolü, yakın zamanda yaşanan İdlib krizinin bir kez daha alevlenmesi ihtimalini akıllara getiriyor. Rusya ya da Esed rejiminin "radikal muhalifler bulunduğu" gerekçesiyle İdlib'e saldırma ihtimali, göçmen akını endişesini tekrar gündeme getirebilir.
İdlib mutabakatını imzalatan o kriz
İdlib 2018'in Eylül ayında Özgür Suriye Ordusu'nun başını çektiği Ulusal Ordu'nun elindeydi. Esed rejiminin yoğun bombardımanı ise HTŞ'nin ilerlemesinde etkili olmuştu. Bu bombardımanların bir diğer etkisi ise göçtü. Rusya destekli Esed rejiminin saldırılarına devam etmesi durumunda milyonlarca sivilin Türkiye sınırına dayanma ihtimali Ankara'yı harekete geçirmiş; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 7 Eylül 2018'de Tahran'da 3'lü zirve gerçekleştirmişti. Bunun sonucunda "İdlib mutabakatı" imzalandı ve "İdlib'de gerginliği azaltma bölgesi kurulmasıyla, radikal terörist grupları silahsızlandırma" konusunda anlaşmaya varıldı.
Çavuşoğlu: Aksaklıkların giderilmesi...
Fakat HTŞ'nin artan kontrolü mutabakatın tam olarak sahaya yansıtılamadığını gösteriyor. Konuya ilişkin 29 Aralık 2018'de açıklama yapan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “İdlib muhtırası gerçekten sükûnetin sağlanması ve siyasi sürecin işlemesi bakımından çok önemli bir mutabakattı. Bunun da uygulanması ve aksaklıkların giderilmesi konusunda da mutabıkız” diye konuşmuştu.
Özgür Suriye Ordusu
Suriye'de 2011 yılında başlayan Arap Baharı'nın ilk aylarında temelleri atılan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), üç yıldızlı Suriye bayrağını benimsemesi ve çatısı altına birçok muhalif grubun dahil olmasıyla genişledi. 2012 yılının Aralık ayında bu genişleme sebebiyle yeniden yapılanmaya giden ÖSO, 2015 sonuna kadar Türkiye ve ABD'nin ortak desteğini aldı.
ABD'nin 2013 yılında başlattığı eğit-donat programı çalkantılarla sürse de 2015 Ekim ayında programın çöktüğü resmen ilan edildi. Sebebi ise Barack Obama yönetiminin konuya ilişkin çelişkili açıklamaları ve tutumlarıydı. ÖSO'nun ilk lideri Riyad el Esed, Eylül 2016'da Yeni Şafak gazetesine verdiği mülakatta, ABD'nin bu programı kapsamında yalnızca "54 muhalife silah eğitimi verilirken, 8 bin PYD'linin profesyonel asker haline getirildiğini" söyledi. Programın sonlanmasından kısa bir süre önce Türkiye'de Kobani olayları (6-7 Ekim 2014) yaşanmış, Riyad el Esed'in röportajından tam on ay sonra (Ağustos 2016) ise PYD "Kürt koridoru" oluşturacağını belirterek Afrin'i hedeflediklerini duyurmuştu.
ÖSO sahada Türkiye ile çalışıyor
Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ayrıca Türkiye'nin Suriye Operasyonlarında da kara gücü olarak yer alıyor. Hem Fırat Kalkanı hem Zeytindalı Harekatında bulunan ÖSO, operasyonlara katılan askerleriyle gündeme gelmişti. Bu askerler Fırat Kalkanı Operasyonunda mavi ve kırmızı kolluklarla dikkat çekmiş; Zeytindalı'nda ise sarı bantlarla gündeme gelmişti.
Operasyonlar devam ederken mavi bantları ÖSO içerisindeki Türkmenlerin, kırmızıyı ise diğer grupların taktığı belirtilmişti. Zeytindalı Harekatı'nda kullanılan sarı renk ise ÖSO gruplarına dışarıdan sızma girişimini önlemek için takıldığı aktarılmıştı.
HTŞ-ÖSO neden çatışıyor?
İki yapı arasında en temel farklılık fikri ayrışma sebebiyle yaşanıyor. Bu fikri ayrışma ise grupların yapısını ve yapılanmasını da etkiliyor. Fas, Cezayir, Tunus, Suudi Arabistan, Ürdün, Irak gibi birçok farklı ülkeden katılımcısı olan Heyet Tahrir'uş Şam, daha çok yerli halktan oluşan ve temel amacı Esed rejimine karşı savaşmak olan ÖSO'yu laik ve demokratik bir yapı olarak değerlendiriyor.
Ayrıca Heyet Tahrir'uş Şam, tıpkı El Nusra'nın içerisinden IŞİD'in doğması gibi El Kaide içerisinden ayrılarak kurulmuş bir yapı. 2017'de El Kaide'ye olan biatını geri çeken HTŞ ve örgüt arasında uzun tartışmalar yaşanmıştı.
2011 yılından beri sahada birbiriyle çatışan radikal muhaliflerin temel meselesini ise nüfuz ve para oluşturuyor. Bir bölgeye nüfuz etmek ve o bölgeye gelen uluslararası yardımlar veya ticaret üzerinen gelir elde etmek grupların temel amaçlarından biri.
Yorum Yazın