Gazeteci Abdulkadir Selvi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,'ın Külliye'de bir CHP'liyle görüştüğü iddiası sonrası, liderlerin grup toplantılarını değerlendirdi. Selvi, Erdoğan için "Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyaset ringinde rakibini eze eze yenen boksör havasındaydı. Artık işin tadını çıkarmaya çalışıyordu. " ifadelerini kullandı.
Gazeteci Abdulkadir Selvi, bugünkü yazısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Külliye'de bir CHP'li ile görüştü iddiaları sonrası yaptığı grup toplantısını değerlendirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan için "Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyaset ringinde rakibini eze eze yenen boksör havasındaydı. Artık işin tadını çıkarmaya çalışıyordu. " ifadelerini kullanan Selvi, Kılıçdaroğlu içinse “Bize kumpas kuruyorlar. İsterseniz Çin Seddi’ni getirin, yıkıp geçeceğiz” diye meydan okuması dahi partilileri coşturmaya yetmediğini belirtti.
İşte Selvi'nin o yazısı;
CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın Meclis’e gelmesi beklenirken, Şeref Kapısı’ndan önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu girdi. Onu Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca izledi.
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise neredeyse eşzamanlı olarak geldiler. Yüzleri gülüyordu. AK Partilileri uzun süredir bu kadar mutlu görmedim. CHP’nin karışması bakanların moralini yükseltmişti. “CHP ne yaptı böyle” diyen de oldu, “CHP eski haline döndü” diye konuşan da.
Birileri Erdoğan’ı yıpratmak ve Kılıçdaroğlu’nu mağdur durumuna düşürmek için bu kumpası planladı ama oyun ters tepti. Bumerang gibi döndü, CHP’yi vurdu. Kılıçdaroğlu’nun süreci yönetememesi ise Erdoğan’a doping oldu. CHP karıştı, AK Parti’de moraller yükseldi. Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşurken AK Parti milletvekillerinin heyecanlı alkışlarından da görmek mümkündü. Salı günü grup toplantıları olması nedeniyle birer saat arayla AK Parti ve CHP’nin grup toplantılarını izleyip gözlem yapma imkânım oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyaset ringinde rakibini eze eze yenen boksör havasındaydı. Artık işin tadını çıkarmaya çalışıyordu. Burada Erdoğan’ın Külliye’ye giden CHP’li skandalına ilişkin değerlendirmelerine çok kısa değineceğim. Dedim ya, Erdoğan da uzun uzun değerlendirmeler yapmak yerine fıkra anlatarak, tekerleme söyleyerek işin tadını çıkarıyordu. Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarındaki çelişkileri paylaştıkça milletvekillerinden de kahkahalar yükseliyordu. İlahi Kemal Bey, CHP’lileri üzdün ama AK Partilileri güldürdün.
Erdoğan, CHP’li birinin Külliye’ye geldiği yönündeki iddiaları başından beri “yalan ve iftira” olarak görüyor. Dün bunu bir adım ileri götürdü, “Hiçbir CHP’liye genel başkan olması yönünde telkinde bulunmadım. Çünkü Sayın Kılıçdaroğlu’ndan daha ideal bir genel başkan olmaz” dedi.
AK Parti cephesine bir nokta koyup CHP’den izlenimleri paylaşmak istiyorum. CHP’de tek cümle ile moraller bozuktu. Kılıçdaroğlu’nun “Bize kumpas kuruyorlar. İsterseniz Çin Seddi’ni getirin, yıkıp geçeceğiz” diye meydan okuması dahi partilileri coşturmaya yetmedi. CHP’de başlarına gelen her felaketin altında Erdoğan’ı aramak gibi bir alışkanlık var. Ama bu kez kazın ayağı hiç de öyle değildi. Kılıçdaroğlu ne kadar ihaleyi Erdoğan’a yıkmaya çalışsa da CHP’liler “Kendim ettim kendim buldum” havasındaydı. Bir CHP’li yakaladığı parti büyüğüne, “Abi, biz niye kendi topuğumuza sıktık?” diye soruyordu. Parti yöneticileri “Bu işin içinden nasıl çıkacağız?” diye konuşuyorlardı. Faturayı Muharrem İnce’ye kesip işin içinden sıyrılmak isteyen çoktu. Ama Muharrem İnce bu işte fail değil, mağdur olduğu için yapacak bir şey yoktu.
CHP bu işin gündemden düşmesi için elinden geleni yapacak.
Zaten MYK’da da “Şahsi sataşma olursa cevap verelim ama bu işi gündemden düşürelim” diye karar almışlar. Ama onlar unutsa da Muharrem İnce de Cumhurbaşkanı Erdoğan da unutturmaya niyetli değil.
BİR FIKRA BİR TEKERLEME
Külliye’deki CHP’li işi artık fıkralık oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan önce fıkra ile anlattı:
“Adamın biri etrafındakilere kurban meselesini şöyle anlatıyormuş: ‘Hz. Musa, Allah’a ‘Ya Rabbi, bana bir kız evlat bahşedersen onu sana kurban edeyim’ diye dua etmiş. Bir zaman sonra Hz. Musa’nın bir kızı olmuş. Adını Ayşe koymuş. Çocuğun kurban edileceği zaman gelince Hz. Musa bıçağı yavrucağın boynuna dayamış. Tam kesecekken, Azrail gökten elinde bir keçiyle gelmiş.’ Hikâyenin tam bu noktasında dinleyenlerden biri dayanamamış ve şöyle demiş: ‘Ben bunun neresini düzelteyim? Hz. Musa değil, Hz. İbrahim; kız değil, erkek; Ayşe değil, İsmail; Azrail değil, Cebrail; keçi değil, koç.’”
Fıkra bittikten sonra Erdoğan, “Şimdi biz de bu iddianın neresini düzeltelim bilemiyoruz” dedi. Aslında bir şey demesine bile gerek yoktu.
KOMŞU KOMŞU HU!
Fıkra yetmedi, Erdoğan bu kez durumu bir de tekerleme ile anlattı:
“Komşu komşu, hu hu, oğlun geldi mi? Geldi. Ne getirdi? İncik boncuk. Kime kime? Sana bana. Başka kime? Kara kediye. Kara kedi nerede? Ağaca çıktı. Ağaç nerede? Balta kesti. Balta nerede? Suya düştü. Su nerede? İnek içti. İnek nerede? Dağa kaçtı. Dağ nerede? Yandı bitti kül oldu.”
Yorum Yazın